Doğru şeritte olsanız bile, olduğunuz yerde kalırsanız er geç ezilirsiniz. -Will Rogers |
|
||||||||||
|
Öyle ki her insanın hayatını en başköşesinde yerini almıştır. İnsanın hayatını düzenleyen en belirgin çizgidir. İnsanı, insan yapabilecek bir kuvvettir. İnsanı yeniden yaşatabilecek besin ve en derin yaraları iyileştirebilecek tek ilaçtır. Ve bir bekleyişin insan ömrüne getirdiği o sabır aşılamasını yapan, ateşli bir silah olmaktan kendini alamayan bir varlık konumuna gelmiştir artık o. Daha doğrusu insanlar onu öyle şekillendirmişlerdir. Yaşamın kıyısında durdukça artık kendini insanların eline bırakmış ve bir tek kendisinden güç aldıklarını gördükçe o da insanların birer bekçisi haline gelmiştir. O evrede insanlara birçok faydası dokunmuştur. İnsanın hayatına birden fazla renkleri boyatmıştır. Belki siyahlara boyamıştır o hayatı, karanlıkların içine sürüklemiştir. Belki de mavi ile beyazın birbirine karıştığı o saf rengi bulmuş, huzurun içine daldırmıştır. Ya da daha da sıcak olan güneşin rengini insanların pencerelerine yansıtmıştır. Ve dünyanın döndüğünü ve her gün değişen o hayatın insanı hangi kıyıların diplerine sürükleyeceğini öğretmiştir. Aslında yaşanılan hayatın ne kadar kısa bir ömürden oluştuğunu ve ne kadar küçük olduğunu ve her yapılan davranışların insanlara nasıl geri dönüşümlü bir bedel ödettiğinde göstermiştir. Zaman aslında bir tanımdan geçiyor ki oda insanlara sunulan bir nimet. İnsan o zaman dilimini önemini kavraması ise farklı açılardan geçiyor. Çünkü bazı insanlar var ki hayatı sadece varlıklarıyla çoğaltıyorlar. Ama bazıları yaşamayı önemsemiyorlar o zaman dilimini sahipleniyorlar. Onunla bir oluyorlar, aynaya bakıldığında aynı yüzle karşılaşıyorlar ve her gün aynı kalp, delicesine o zamanın içinde atıyordu. Zaman insanın hayatına birçok şey katar, hem de birçok şey… İnsan bunun farkına ya tam vaktinde kavrar ya da elinden kaydırır o önemi. Ama ne türlü olursa olsun o zaten insanın hayatında hep var olandır. İnsan onu kabul edemez diye bir şey yok, insanın doğuştan ruhuna kazınmıştır. Aynı sevgi gibi mutluluk, hüzün, ölüm gibi… Öyle ki bir çocuğun, zamanla bedenin gelişmesi, zamanla sevmeyi öğrenmesi, zamanla hüznü acıyı ve hatalarından çıkaracağı derslerini öğrenmesi, işte bunlar en basit örneği. Yeter ki o zaman diliminin önemini anlayalım ve bizim hayatımıza katacağı her şeyi hayatın ilk safhalarına yerleştirelim. Onunla büyüyelim, onunla gelişelim. O zamanı öldürmeden ya da ona küsmeden, onu parçalamadan… Zamanın en önemli kavramı BEKLEMEKTİR. Hayat bize onu öğretir. Onu öğrenen insan, hayat yolu içinde birçok şeyden nasiplerini almaya başlar. Beklemek bazı insanlar için çok zor bir kavramdır. Çünkü o en sabır gerektiren bir yolculuk olacaktır. İnsan o yola çıkmadan önce bunu öğrenerek adımlarını atması gerekir. Yoksa zamanın içinde öğreneceklerdir. Belki çok yorulacaklardır, bir daha geri gelmeyeceklerdir, kim bilir o yüzden baş edemeyeceklerini düşünürler. İlk başta böyle akıllarına belledikleri için o yola girmek bile istemezler. Daha başka yoların içine girmek isterler, kendilerine iyi geleceklerini düşündükleri için. İşte bu vazgeçmenin ilk örneği, insanın pes etme noktası… Aslında yeni olan şeyi insan kendi elleriyle bitirme senaryosu, en doğrusundan. Bir bilinse ya o yol insana neler kazandıracak, o takılacağı engellerden tek başına kalkarak hayatlarına ne kadar büyük cesaretler imza atacaklarını bir bilseler. Belki kaybolacaklardır karanlığın içinde, ümitsizliğin perdelerini aralayacaklardır. Sona ulaşmak ise çok uzaklarda bir gölgeyi andıracaktır onların gözlerinde. Ama eğer o sona ulaşırsa, eğer sona gitmesini göze alacak kadar atılırlarsa o yola işte o zaman, bulunduğu zamandan kaçmak için değil de savaşmak için kullanacaktır tüm gücünü. O sonun ona gerçekleri gösteren bir ayna olduğunu ve zamanla daha parlak ve daha da canlı olduğunu görecektir. Zamana karşı harcayacağı bütün gücünü daha da kuvvetlendirecek ve her şeyini sunacaktır hayata, hem de her şeyini… Hayatta ona bir ödül madalyasını sunmaktan eksik bırakmayacaktır. Bu madalya, bu zamana kadar almadığı en değerli hediye konumuna geçecektir. Yeter ki o zaman yolculuğuna başlamasını bilin. Ve o yolda doğru kararlar vermesini öğreneceğinizi, karışınıza çıkacak her iyiliğin sizi ne kadar yücelteceğini. Ve aynı şekilde kötülüğün size ne kadar zarar getireceğini öğreneceğinizi bir bilseniz... Hayatınıza yansıyacak ışığın her hatalar sonuncunda o zamanın içinde çözümler bularak, nasıl bir anda açılacağını bir bilseniz o zaman, o yolla ilk kendinizi hazırlardınız, ilk kendinizi alıştırırdınız. Evet, zaman bir yolculuktur ve her insan bunlarla karşılaşacaktır. Eğer bilmeden çıkıyorsa, istemeyerek atıldıysa, olmayacağını bildiği halde ayakları onu sürüklediyse o zaman, o yolda kendine gelecek mucizelerde zamanla inanacaktır her insan… Bir kere insan kendini bulur, en önemlisi de bu zaten. Farkında olmadığı yetenekleriyle karşılaşır, ertelediği her sevgiyi, mutluluğu, yaşatmak isteği, eskileri attığı her hayaline bir yol bulmak ister. Kendini yaşatmak ister, neler yapabileceğin bir de bu aynadan bakar. Zamanla iyiliği öğrenir, merhameti tatar, fedakârlık etme kavramını yeniden bir ışıkla hayatına yansıtır. Farkın olmadığı her şeyin bir gün o zamanın içinde ansızın karşılaşır ve bir daha hiç bırakmayacak kadar kuvvetle sarılır .Zamanla daha iyisini yeşertme duygusunu kazıtır ruhuna. Daha iyisini inşa etmeyi ,yeniden o hayallerine yol verme şansını kendine kazandırır. Ya da hayal kurmayı öğrenir, korktuğu her şey için yeniden hayal etmeyi. Hiç başlanmamış yolun en başından başlamayı, hayat yoluna şekil vermeyi öğrenir insan. İşte zaman onlara öğreten en iyi ders olur, kendini yenileştirmek, kendini bulama vitamindir bu. Ama eğer bilerek çıkarsak bu yola yani hayattan birden fazla yenilgi almışsa insan. Ve belki de “Hayat bana eskisi gibi parlayan bir ışıkla karşılamayacaktır” düşüncesini aklına kazıtır ve karanlıkta duran çaresizliğin en dip noktalarına vurmaya başlar o sert adımlarıyla. O zaman işte ,doğru kararları vermesini isteyecek zaman insandan, yeniden düşünmesini isteyecektir. Hatalarını düzeltme şansını kazandıracaktır. Yeniden doğru yollara adım atmasını öğretecektir. Ama yeter ki adımınızı atın o yola, yeter ki…Bu seferde başladığınız o yolun, size çıkarılan her engele karşı ayağa kalkmasını bilecek derce de atılın. Yeniden, yeniden yaşamasını bilerek… Ne kadar hata yapmış olsanız da bu yolda yine de başlamasını bilin. Başlamak da zamanın içinde en önemli kavramdır. Başlamak bir şeye sıkıca sarılmak, hiç bırakmadan onu sonsuzluğun kıyılarına götürmesini bilmektir. Yani hayatınız boyunca ona sahiplenmek demektir başlamak. Başlayıp yaşamaya bakın, başlamadan ama gerçekçe başlamadan asla hayatta yaşayamazsınız. Bizi bu hatalara mecbur kılan birçok sebep var ki.. Mesela dostluğun acısını yaşamıştır insan. En sert haliyle vurmuştur insanın yüzüne, bir çarpıntı gibi esmiştir o hayata. Ama zaman işin içindeyse, aldığı o yenilgiler, o yaralar da zamanla iyileşecektir anca. Zamanla atardı bütün acılarını insan bir kenara. Zararın ortasından döner, doğru olanı yapmak için ve daha iyi karalar alarak o yolu tamamlardı. Sizde bunlara mahkûm kaldıysanız bu yoldan çıkmak için böyle davranmasını tercih edeceksinizdir. Doğru kararlar vererek, hem kendi hayatınıza birçok şey katacak hem de size üzen bu acının aynasına birçok şey öğreteceksinizdir. Ve bir gün bakacaksınız ki daha önce bu kadar güzellikte parıldayan bir ışığı görmeyeceğiniz anlayacaksınız. Daha sıcak ve daha güvenilir. Bunu siz zamanla yapacaksınız. Doğru yolu seçerek doğrusunu bularak… Aynı şekilde aşk o da insanın hayatında bir yenilgi almasını sağlayan en yanıcı ateşlerdendir. Ve insanın hayatında yanlış davranmasına neden olandır. İnsanın bulunduğu çizgiden kaymasına neden olabilir bazen o aşklar. Ama kendisine yapılan zararı fark eden insan, ne kadar sancılı olsa da ve ne kadar kalbiden atamayacak kadar bağlanmışta olsa yine de zamanın sunacağı o evrede kendisi için bir yol biçmesini öğrenecektir. Düştüğü yerden kalmasını bilecektir. Belki de eskisinden daha kuvvetle parıldayan bir aşkı hayatına sunacaktır zaman. Ama insanı yakmayan insanı mahvetmeyen, insanı uçurumlara sürüklemeyen, insanı ikilem arasında bırakmayan bir kuvvetle parıldayan ışığı karanlığın içinden yansıtacaktır. Bir gün uzun yola çıkacak bir güvende olacaktır bu ışık hem de en güvenilir olanından… Aynı şekilde iştir insanın uğraştırandır ve ona ulaşmak hiç kolay değildir. O yolda birçok engelin olduğunu ve her defasında düşüp yeniden ayağa kalkmasını öğreten bir zaman dilimidir. Ve sonunda onu bekleyen bir doğruluğa kavuşturan bir mutluluk vardır. Her ne yaşanılmış olursa olsun, insan vermediği en değerli anlarını çaldırmışta olsa, bir tek gerçeğe zamanla ulaşacaktır. O zaman, insana öğretilecek birçok şeyi karşılar ki… Ümitsizliğin ardında ki güneşi gösterecektir, sabrı, beklemeyi, doğru kararlar vermeyi ,başka şıkları denemeyi... İnsanın hayali olan şeyin, çabalarının hakkını verecek midir en çokta bunu öğrenir insan. İşte zaman, onlara gösterecektir en doğru olanı. Hayatta birçok şeylerle karşılaşır insan kırgınlıklar, acılar, haksızlıklar, en çok değer göremediği o anlar… Güvenmenin verdiği her acı insanı en çıkmaz sokaklara götürür. Bunlar insanın hayatına esinti gibi eser ve hızlıca gider. Arkada birçok pişmanlıklar bırakır belki, ama geçici izler konumunu alırlar zamanla o tüm mahvedici yaşantılar. Yeniden doğmuş gibi yuvasından çıkar insan, biraz korkakça davranır belki , kendini geriye itmek ister. Ama bunu ne kadar kısa tutarsa iyidir. Çünkü asıl iş o yuvadan çıktıktan sonra başlar. Zaten her sabah parıldayan o ışığı gördükçe istemeden ısınmak isteyecektir her insan. Anlayacak ki o korkaklık bile hayatına birçok şey kazandırmış. Geçirdiği o zamanın içinde hayat kutusuna birçok şey katabilmiş. O zaman yaşamayı başlayacak insan, herkesin yaptığı gibi. Yaptığı hataları düzeltme şansı verecektir zaman onlara. Eğer bu zamana inanırsanız, anlamayı da öğrenirsiniz dinlemeyi de öğrenirsiniz. Yüzleşirseniz geride bıraktığınız her şeyle ve hayatınıza bir şekil verirsiniz. Geçmiş zamanı parçalar en baştan başlamaya göze alırsınız. Yeter ki yaptığınız hatanın ardından hem hayattan hem de kendinize bir özür dilemeyi eksik etmeyin. Hayata söyleyin özrünüzü çünkü o hayatın içinde sizin için yırtınanlar bunu hak edecektir. Kendinizden özür dileyin çünkü kendinize böyle bir zamanı yaşattığınız için. O zaman onlarda size en büyük özürlerini sunacaklardır. Yeter ki bunu ilk siz fark edin. Acele kararların, yanlış davranışların size nerelere götüreceğine farkına varın. Farkına vardığınız an o yol size daha neşeli gözükecektir inanın. İşte zaman onlara bir ilaç gibi gelir o taze yaraları silmek için, ve bir vitamin olurlar. Her gün insanı canlandırmak için, bir yaşam kaynağı olurlar. Hayatlarına daha doğru bir çizgi çizebilmeleri için yeter ki insan onun farkına varabilsin. Bazıları ise o yolla çıkarken, kendileri içi uğraş verme isteğini bir kenara atıp, hayatı daha çok boşa harcamak dileğini aklılarını kazıyarak ol yolla koyulurlar. Zamanlarını öldürerek, boşa harcayarak, mahvederek…Ve bir anda ömürlerinin yarısına gelirler, ölümün o sinsi yüzüyle karşılaşırlar. Bir bakarlar ki hayata dair hiçbir şey sunmamışlar, kendi adlarına bir şeyleri bile yok. Hem kendilerini yakarlar o ateşin içinde hem de onlara inanları, güvenenleri… Her gün umutla beslenilen o insanlar bir gün suyun yüzüne çıkmayacak kadar kendilerine derinlere atıklarında en büyük acıyı verirler dünyaya. Çöpe atılacak kadar değersiz o hayatın zamanını yaşattıkları için. Hayat onlara yine de ışık sunar. Kendini fark eden insan, o zaman dilimini daha iyi harcamak, hayata katkı yapmak için yaşar yarısını. Ama fark edene, eğer etmese o ışığını sonsuzca söndürür, bulunduğu o şansı kaybeder, kötü yoların bekçisi konumuna gelir, ve kendine zarar verecek her şeyi de dener o zaman insan. Hayatına zarar katacak her şeyi yanında saklar bir silah gibi. Başlamamışken her şeyi kafasında öldürür. Zamanı ona sunduğu o şansı eliyle bir kenara iter. Sonra bakılır ki sokaklarda sürünen bir insan, ya da parmaklılar arkasında saklanmış iki çift göz… Kim bilir belki bu hayatı değiştirmek isteyen vardır. O karanlık tünelin sonunu görenler vardır aralarında. Ama ya görmeyenler, tünelin içinde kendini kaybedenler. İşte onlar, onlar kendilerini ziyan ederler. Zamanda onlara en acı ölümlerini sunar, hem de en acı. O yola başlarken insanlar farklı nedenlere bağlı kalarak atılır. Ama asıl önemli olan sonuç, insan hayatına neler katığı önemli ve o zaman dilimini insanın nasıl geçirdiği. Doğru kararları yaşatarak mı, o zamanı değerini bilerek mi? Yoksa bir önemsiz eşya gibi bir kenara atılarak mı? O bekleyişin önemini kavrayarak mı sona varılır, yoksa aceleye vurarak mı? Ama inanın acele ve sabırsızlıklar, o karasızlıklar bizi hiç bilinmedik uçurumlara götürür. Ve karanlığın içinde belki de sonsuzca kaybettirir bu masum bedeni. Ama zamanın evresinde verdiğimiz kararları bir defa düşünerek ve bir defa daha tartarak. Aceleye vurmadan sabrederek, güvenerek, inanarak… Zamanın içinde kaybetmeden kendimizi, yitirmeden şu zamanı ve daha da önemseyerek, onun bir ilaç olup biz iyileştireceğini öğrenek, şafakta bekleyen o hayatta atılmalıyız, dört elle sarılmalıyız. İşte o zaman, o zamanın evresinde hayatı yeniden ve yeniden yaşatmasını öğrenmiş oluruz. Sadece var olarak değil, yaşamayı anlamlı kılarak, yaşayarak… Yeter ki o zamanı önemsini bilelim, yoksa o yoldan başka türlü çıkamayız. Hem de kimse çıkmaz hem de hiç kimse…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Neslihan Sayış, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |