Bazı kuşlar yüksekten uçar adam susar, bu gece kanlı ay var adam niyetli festivale. Gece karanlığında elinde meşale ile yaklaşıyor gömdüğü geçmişine. Adım adım bir iki bir iki dans ediyor kulaklığında çalan şarkıyla ve içindeki kan arzusuyla. Bir mezarlığın ortasındaki kulübeye doğru ilerliyor ritim artıyor kalp atışları hızlanıyor adamın içindeki heyecana kana susamışlığa iyice yenik düştü. Açıyor yavaşça kapıları ve kesiyor zincirli asma kilitleri yavaş yavaş, kirli sakalına bulaşan tozları kravatıyla siliyor. Ceketi dar gömleği de öyle boynunu çıtlatıyor bazen düşüncelerine yenik düştü adam. Uzundur üstesinden geldiği bağımlılığı onu ele geçirdi mazisini kuşanıyor tekrar. Gece sustu çanlar durdu adam işlerini halledip mezarlıktan çıktı .Kanlı ay ne kadar da güzel sigarasını yakıp kızıl aya bakıyor kahve rengi gözlerine karışıyor yavaşça arzuları adam yavaş yavaş kırmızı gözlü bir yırtıcıya dönüyor .Adam zeki, zeki olduğu kadar da deli ince çizgide bir o yana bir bu yana savrulan bir deli sigarasından bir nefes aldı ve devam etti 3 sokak aşağıdaki festivale ilişti. Gözü sakin sanki sakinleştirici yapılmış bir hasta kadar dingin ilerlemeye başladı adamın içindeki palyaço dayanamıyordu iliklerine kadar rengarenk hayallerle süslemişti adamı artık eline geçirebilirdi her şey hazır ve yerindeydi beden el değiştirdi... Palyaço festivale katıldı yüzü kırmızı boyayla boyalı adam bıçaklarını çıkardı insanlar aldırış etmiyordu çünkü bu bir festivaldi.... önce polisleri gözüne kestirdi, silahlı olanları iki elinde de olan bıçakları sallamaya başladı kafasıyla ritim tutuyordu bıçakların rüzgarı keserken çıkardığı sesten ve ayak oyunları güzeldi palyaçonun dans ede ede yaklaştı polislere polisler eğleniyordu palyaçoya bakıp ellerinde içecekleriyle ona ritim tutuyorlardı palyaço güzel kareografisi ile aralarına girdi polislerin ve zaman donmuş gibi durdu bi anda elleri yukarıda bıçakların ucu aşa bakan şekilde tek ayağı havada ve yere basan ayağı kırık şekilde, sonra yavaşca hareket etmeye başladı önce solundaki polisin şah damarına sapladı bıçağı ve onu tutup arkasına geçti silahını çıkartıp karşısındaki polise iki el ateş etti ama öldürmedi ellerinden vurmuştu solundaki ve sağındaki polisler silahlarına davranırken yılan gibi ileri atıldı ve atılırken boğazlarını kesti vurduğu polis yalvarıyordu dur diye suratındaki umursamaz gülüşle ''N'olur bana izin ver sen yaşamak istiyorsun ve bende öldürmek, seni öldürmeme kızmazsın değil mi '' diyerek kahkaha atmaya başladı sapladı boynuna.. Kanlı aydan daha kanlıydı suratı kırmızı bir maske takarcasına sonra kadınlara yöneldi dans ederken kadınların arasına girdi bir ressam gibi yumuşak ve keskin darbelerle boğazlarının içinden geçiyordu çok geçmeden öldürdüğü insanların sayısı 100ü geçmişti küçük çocuklar hariç herkesi öldürmüştü hava iyice soğudu güneş doğmaya yakındı kuşlarsa uçmaya.. Adam sakinleşememişti halen palyaço ardında 100lerce ceset bırakmıştı. Sigarasını yaktı ve küçük çocukları bir depoya doldurup yaktı bunu istemezdi ama kaçması için gerekliydi sonrasında polislere ilişti gözü birisinin kıyafetini giydi kendi kıyafetlerini ise polise kaçış yoluna koydu mazisini giyen polisi ve bi kaç el ateş ettikten sonra kesmeye başladı onu siren sesleri yaklaşmaya başladı ve arabalar geldi bir bir '' silahlarını yere bırak'' diye bir ses geldi arkadan palyaço ağlıyordu, silahlarını yere bıraktı polis yaklaştı arkasından ''burada ne oldu'' diye sordu meslektaşına. Palyaço anlatmaya başladı ve hikayesini bitirdiğinde kahve içmek için onu departmana götürdüler. Palyaço kahvesini içti ve çıktı departmandan, evine uğradı alacaklarını aldı ve devam etti önündeki kasabaya mazisi gerideydi ama kendine bir mazi oluşturmak için daha tonlarca festival vardı kafasında palyaçonun 1001 surat melon gibi ruhuyla temizlendi ve devam etti.