Aþkýn aldý benden beni. -Yunus Emre |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Neden bu taným hala kafamýn içinde duruyor onu da bilmiyorum ama bu taným hoþuma gitmiþ belleðimde kalmýþ deyip geçiyorum. Þimdi müsaade ederseniz yukarýdaki tanýma kendim de bir ekleme yapmak istiyorum… Þöyle ki; hikayeci dediðimiz kiþiler esasen herhangi bir manzarayý tuvaline geçiren ressam gibi somut olaný anlatýrken, öykücü soyut bir ressama benzetilebilir diye düþünüyorum. Binaenaleyh soyut resmin ressamý, yaþadýðý ve algýladýðý hayattan hareketle çýkarýmlarda bulunur; tahayyül eder; yýkar, yeniden inþa eder. Öykücü ise; gerçekliði çok fazla dikkate almayarak kurguladýðý öyküsüyle, hayata nasýl bir anlam yüklediðini ve hayatý nasýl gördüðünü anlatýr. Ýþte bu alemde her þey bir öykünün veya hikayenin malzemesini oluþturur. Evler, sokaklar, semtler, yollar, yeni yerler, eski mekanlar benim gibi beyninin üzerine oturan tiplerle isterse konuþabilir… Kimi zaman: “Biraz daha kal gitme” der bir ev ama sen hazýr deðilsindir henüz gitmeye. “Zaman geldi, git artýk” der bir sokak sen uyuþup kaldýðýnda. “Hýzlý sür arabayý” der veya “Saða sap ki baþýna iyi bir þey gelsin” hatta “Bugün hiç çýkmamalýydýn mahalleye” bile diyebilir bir semt o günden hayýr gelmeyecekse… Eh biz de çýktýk bugün yine Ýstanbul’u seyrelemeye… Þimdi Taksim meydanýndayým. Ara sokaklara dalmam gerekiyor ama Ýstanbul’da Allah’ýn her günü “günün olmadýk bir saati” yaþandýðý için inanýn nasýl dalacaðýmý ben de bilemiyorum… Neden böyle bilmiyorum. Taksim’den Fýndýklý’ya, oradan Eminönü tarafýna uzanan tüm yollar sanki kendi aralarýnda anlaþmýþ gibi ayný anda týkanýveriyor… Ahesta revan çöp kamyonlarý, belediyenin yýllar süren yol çalýþmalarý, park halindeki bir aracý çekerken bin araç þoförüne “ya sabýr” çektirten trafik polisleri, az ötede iki uyanýðýn önde gitme sevdasý yüzünden yaptýðý kaza, Kazancý Yokuþu’nu ters yönde geri geri çýkmaya çalýþan kafasý güzel sürücüler vs, iþte bu kenti yaþanmaz hale getiriyor… Allah’a þükürler olsun ki henüz yaðmur, kar filan yok yollarda. O da olsa 20 dakikalýk yol, iki saatte çýkýverir… Bu iki saat süresince korna sesleri, her araçtan gelen yerli yabancý cistak müzikler, sürücülerin sesli küfürleri, trafikte kalmanýn sýkýntýsýný eþine telefonda baðýra baðýra küfür ederek çýkartan metropol ayýlarý, yayalarýn geçecek yer bulamamasý yüzünden söylene söylene araçlarýnýn arasýnda yürümeye çalýþmalarý, kent insanýný ve sakinlerini bizi bile çileden çýkartabiliyor. Kim bilir belki bu dayanýlmaz gürültüden insanlar kendi evlerinde ses almayan en uçtaki odalarýna kaçýþmakta buluyorlardýr çareyi… Kaldýrýmlardaki yayalara gelince, bunlarýn bir kýsmý, týpký yaðmur geçene kadar saçak altýna sýðýnanlar gibi kaçacak delik ararlar hep… Kalan kýsmý da bu gayya kuyusundan olabildiðince hýzlý bir þekilde kurtulmak için, caddelerin arasýnda bir yardým eli gibi uzanan daracýk sokak aralarýnýn kollarýna atarlar kendilerini… Ýþte ben de tam olarak bu sokaklardan biri olan Pürtelaþ Sokaðýnýn baþýndayým. Bu sokakta kediler, yosun tutmuþ taþlar, sessiz ve sesli evler, perdesiz haneler, sokaða yayýlmýþ yemek kokularý, usulca akan su, saksý ve tenekeler içinde yetiþtirilen çiçekler, birbirini tanýmayan ve görmeyen semt komþularý, sokak aralarýnda el ele gezen çiftler, çocuklu aileler ve bendeniz Pürtelaþ Sokaðý’nda Ýstanbul’un hengamesini deðil, yaþamýn bu þedit acýmasýzlýðýný, güvenilmezliðini, bilinmezliðini inkar etmek için gözlerimizi kapatýp sevdiklerimizin hayalini kurabiliyoruz istemsiz… Örneðin þuan belleðimden tam olarak; “Ten ki sana salýnýr belli bir dalgayým sen kýyýmsýn, susuyorum sesim sensiz, sessiz nerelerdeyiz? -Bu gitmeler yordu, yýktý beni…” diye giden satýrlar geçiyordu… Bir korna sesine gözlerimi açýp telefonumu kurcalarken sen de o an ayný þeyleri düþünmüþ gibi semtini, evin hikayesini çevresini; aðaçlarýný, balýklarýný, sokakta top oynayan çocuklarý, tatlý kedicikleri, sevimli komþularýný, yalnýzlýðýný, çýkmazlarýný, halini anlatan güzel bir müzik paylaþýyorsun kendi Pürtelaþ Sokaðý’nda… Þimdi ben nasýl hüzünlenmeyeyim ey yar? Günüm nasýl aydýn olsun ki benim? Havam nasýl kararmasýn benim? Çeþmimden yaðmur gibi damlalar nasýl düþüvermesin boþ avuçlarýma. Birdenbire gelen bu hüzünlere, yüzyýldýr bizi birbirimizden ayrý yaþatan zillet içinde saklý olan izzete tutunup kalakaldým tek baþýma… Düþünüyorum da þuan Pürtelaþ Sokaðýna aniden bir yaðmur yaðsa… Trafik iyice kilit olsa, sen yanýmda olsan arabanýn camlarý buharlansa, buharlanan cama düþüncelerimizin resmini, haritasýný parmaklarýmýzla birlikte çizsek… Ah! olsan þimdi yanýmda… Trafik açýldýðýnda seyahatler çekse içimiz… Pürtelaþ Sokaðý’ndan bilinmedik ýssýz yollara, oradan gotik binalarýn dizildiði bol heykelli aðaçlýk yollara; yeþil, kýrmýzý, turuncu yanan iþaret levhalarýný geride býrakýp yalnýz kalabileceðimiz kentin en izbe yerlerinde saklansaydýk… Yüzüne bakýp sana aþýk olduðumu söylesem, gözlerine bakarak derinlerine dalsam, hiçbir þeyin seni sevmekten beni alýkoyamayacaðýný anlatsam… Ah be kardeþim durun yahu iki dakika! Ýki dakika hayal de kurdurtmayacaksýnýz anlaþýlan bana! Tamam yaylanýyoruz iþte… Hayal kurmak da neyimize…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Yûþa Irmak, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |