..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir kimse, neden oltasını, içinde tek bir balık olmadığını bildiği bir göle sarkıtır? -Adalet Ağaoğlu
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Dinler, İnançlar ve Ateizm > Yûşa Irmak




8 Şubat 2021
Dr. Fırat’ın Haşiyesine Haşiye  
Yûşa Irmak
Sanıyorum şubat ayının 1. gününde İman, Şüphe Götürür Mü Dr. Fırat’a Yanıt? başlığı altında hafta sonu büyüklerimizle sosyalleşme işini Zoom’dan gerçekleştirdiğimizi, burada Dr. Fırat hocamızın, Erol Güngör’e atfederek öne sürdüğü “bilim şüphedir” ilkesi üzerinden “Hayatın içinde yaşadıklarımızdan, alışkanlıklarımızdan, inançlarımızdan, hatta iman ettiklerimizden şüphe duyarak bakmak etrafa, sorgulamak, sorgulamak…” mevzusu üzerine itirazlarımı dile getirip fikirlerimi söylemiştim.


:ACCD:
Sanıyorum şubat ayının 1. gününde İman, Şüphe Götürür Mü Dr. Fırat’a Yanıt? başlığı altında hafta sonu büyüklerimizle sosyalleşme işini Zoom’dan gerçekleştirdiğimizi, burada Dr. Fırat hocamızın, Erol Güngör’e atfederek öne sürdüğü “bilim şüphedir” ilkesi üzerinden “Hayatın içinde yaşadıklarımızdan, alışkanlıklarımızdan, inançlarımızdan, hatta iman ettiklerimizden şüphe duyarak bakmak etrafa, sorgulamak, sorgulamak…” mevzusu üzerine itirazlarımı dile getirip fikirlerimi söylemiştim.

Geçtiğimiz haftasonu Fırat Hoca’dan almış olduğum zarif ‘haşiye’sini okuduktan sonra, kendisine de teşekkürlerimi illettim ve yine blogumda yazmak için izin istedim. Bu tarz konuşmaların veya edebi, ilmi sohbetlerin yazılmasının daha iyi olacağını, en azından “söz uçar yazı kalır” mantığından hareketle biz de olası bir tartışmada ki abilerimize, kardeşlerimize bir yardımı dokunur ümidiyle yazı olarak internette paylaşılmasının isabetli bir karar olduğunu düşündük…

Bu tartışmada eğitimli bir insana yakışan o incelikli ve entelektüel duruşu ayrıca yazışmadaki ve konuşmadaki naiflikten dolayı mest olduğumu bilvesile yazıyı okuyan yüzlerce kardeşlerimizin de bilmesini istirham ederim. Çünkü benim alanım fıkıh değil, daha çok “siyasal metin yazarlığı, çocuk kitapları yazarlığı ve fahri olarak felsefe ve edebiyat” ile kendi yarıçapımda araştırmalar yapıp görüşlerimi sunuyorum.

Kıymetli Fırat hocam itiraz noktalarımı okuduğunu cevaben de yorum olarak değil bizzat şahsıma göndermiş olduğu mail ile gönlümüzü bir kez daha feth etti. Çünkü bu muhabbet entelektüel yazışma modeli olarak benimsenseydi eğer, Türkiye’de her eleştiriyi kendi bahada hafif ama yükte ağır ve taşınmaz ego’larına yapılmış bir saldırı gibi görme alışkanlığında olan bir takım zevatın, hiç değilse bir ölçüde tartışma adabından nasiplenmeleri mümkün olabilirdi, diye düşünüyorum…

Her ne ise,
Fırat Hocam ile iki üç kez konuşma fırsatımız oldu ve aramızda da kesinlikle bir mesele olmadığını söylemiş olayım. Mevzu ile ilgili tartışmamız da hocamızın da söylediği gibi iki ayrı süreçten müteşekkil olmasıdır.
O gün hocam da zamanın kısalığından veya darlığından bahsi tam açamamış ve sözlerini tam olarak bitirememiş. Zira bu tartışmada esasen iki süreç var. Bu sürecin birincisinde, “insanın İman edinceye kadar şüphe duyması” İkinci süreçte ise “İman ettikten sonra şüphe duyması!” ile ilgili bir durum ortaya çıktı.
Hocamın da bahsettiği gibi bu tartışmada “Bilim ile Din arasındaki çizginin tam bu ikili süreçte olduğu gibi bir ayrımı söz konusuydu…
Bilim için; “İman öncesi” ve “İman sonrası” diye bir ayırım söz konusu olabilir mi? Hiç sanmıyorum!
– Bilim’de, Dogmalar ya da sorgulamaksızın kabul edilen önermeler yoktur hehalde. -Yanlış biliyorsam düzeltin lütfen- Çünkü! Bilim tarihi, Sir Karl Raimund Popper’in klasikleşmiş eseri; “Tahminler ve Çürütmeler (Conjectures and Refutations)” adlı makalesinde kaleme aldığı gibi, “Yanlışlanabilirlik İlkesi” ile inşa edilmiştir.

Yanlışlanabilirlik ilkesi ne idi?
“Yanlışlanabilirlik ilkesi ise; bilim ile bilim dışı olanı, bilgi ile inancı ayırmak için kullanılan bir sözdür. Örneğin, “Bütün kuğular beyazdır” evrensel genellemesi, tek bir siyah kuğu gözlenerek yanlışlanması mantıksal olarak mümkün olduğundan, yanlışlanabilirdir.” Wikipedia

O halde şüphelerden ve sorgulamadan bütünüyle arındırılmış bir kuramın bu açıdan olması mümkün değildir! Zira, kuramlar, ancak yanlışlanmadıkları sürece “doğru” kabul edilirler.
Yoksa, asla ve kesinlikle artık “yanlışlanamaz” oldukları için değildir!
Bilim’de Din’in temelkoyucu önermeleri olan İman’a karşılık gelen Dogma’lar da kesinlikle yoktur!
-Olamaz da!
Dr. Fırat hocam, kendisinin birinci süreci savunduğunu söylüyor. -Buna da ne benim ne de bir başkasının asla ve katta bir itirazı olamaz!
Zira Said Nursi’nin de İman’a giden hakiki yolun şüpheden geçtiğini söylemesi de hiç kuşkusuz birinci sürecin dile getiriliş biçiminden başka bir şey değildir.
Öte yandan, merhum Erol Güngör hocamızın kastettiğinin çok daha farklı bir şey olduğu anlaşılıyor.
Dr. Fırat Hocam, Güngör’ün Din’in alanı dışında “sorgusuz sualsiz inandığımız peşin hükümlerden, kör ve bağnaz ideolojilerden, kesin inançlar”dan söz ettiğini belirtiyor. -ki, burada, metaforik olmayan (veya, itikadi) anlamda bir İman’dan söz edilmediği de apaçık ortada olmuş oluyor.
Fakat, Fırat Hocam, ilk söylediği sözlerinden almış olduğum notta, “İman’ın metaforik mi, yoksa literal anlamda mı kullanıldığına ilişkin bir sarahatini not almamışım. Dolayısıyla ben de, Güngör’e atfedilen bu sözlerden, yukarıda belirttiğim ikinci sürecin, yani, “bir kere İman ettikten sonra da şüpheye devam edilmesi gerektiğinin kastedildiğini çıkarsamakta (istidlalde)” haksız sayılamayacağımı bilvesile paylaşmış olayım. Anladığım kadarıyla bu mesele, eskilerin tabiri ile bir “zaaf-ı te’lif” yani yanlış anlaşılma meselesi hepsi o kadar.
Hocamızın ilk konuşmasından sonra rahmetli Erol Güngör hocamızın “İslam Tasavvufunun Meseleleri” adlı kitabını tekrar gözden geçirdim. Hocamıza da ilk yayımlandığı tarihlerde okuduğum bu değerli kitabı tekrar okuma fırsatını verdiği için tekrar teşekkür ettiğimi de ilettim. Görebildiğim kadarıyla Güngör Hoca, kitabının bir yerinde (sayfa: 123-124), “Mutasavvıfların bilgi ile uğraşmalarının bir çeşit reaksiyon halinde görülmekte…” olduğundan ve “Mu’tezile kelamcılarının yaptığı zihin karışıklığından” söz ettiği bölümde ise şunları dile getirmiş:
“Hasan Basri’nin zamanından itibaren daha evvel iman konusu olup hiç tartışılmayan meseleler rasyonel inceleme konusu olmuş, böylece imanın isbata ihtiyacı olduğu fikri geniş bir çerçevede yayılmıştı.”
Burada Erol Hocamızın dile getirmek istediği şey ise bambaşka: Erol Göngör, İman’ın rasyonel bir temellendirmeye tabi tutulması gerektiği düşüncesinden söz ediyor ki bu, Akıl’la Vahy’in ne kertede uzlaşıyor olduğuna ilişkin klasik teoloji meselesidir;- İslam’ın olduğu kadar Hıristiyanlık tarihinin de temel meselelerinden biri! Tertullian’ın Latince olarak söylediği: “credo quia absurdum est” (saçma olduğu için inanıyorum) sözünden İskenderiyeli Clemens’in “credo ut intelligam’ına (anlamak için inanıyorum) sözlerine uzanan bir ilahiyat problematiğinin ortaya çıktığını söyleyebilirim.
İslam’da da Mu’tezile’nin, özellikle de El Kindi’nin ‘Felsefe Risaleleri’nde, Akıl’la Vahy’in birbirine asla aykırı olmadıkları konusunda öne sürdüğü görüşleri temellendirmeye çalıştığı da ilgili kişilerin malumudur.
Burada aslolan, İman’dan ya da Vahiy’den şüphelenmek değil, Vahy’in akla uygun olduğunu göstermektir: Güngör hocanın; “imanın isbata ihtiyacı” olduğundan sözetmesi, İman’dan şüphe etmek anlamına gelmiyor;- tam tersine, niçin şüphe edilmemesi gerektiğini gösteriyor: Öyle ya, İman ya da Vahiy akla uygunsa, ondan niçin şüphe edilsin?
Güngör’ün ifadesiyle “rasyonel inceleme”, İman’ın akla uygun olmadığını değil, akla uygun olduğunu isbata yönelir. Bu da, İman edileni yanlışlamak için değil, İman edileni doğrulamak için akılyürütmek gerektirir. Doğru bilineni tekrar doğrulamak! Josef van Ess’e göre, İslam lojiğinin mümeyyiz vasfı da tam olarak budur.
Dr. Fırat Hocamız, birbirine karıştırılmak istidadını fazlasıyla taşıyan üç ayrı mevzunun tekrar açıklanmasına vesile olduğu için ben de huzurlarınızda kendisine teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunmak istiyorum.

Sağ olun var olun kıymetli hocam…
Selam eder ellerinizden öperim.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dinler, İnançlar ve ateizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ruhumuzu Kendine Döndürecek Olan: İnançtır!
İman, Şüphe Götürür Mü? Dr. Fırat'a Yanıt

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kilidi Açmak
Chp’nin Psikopatolojisi
Ben Olsam Ne Yaparım
İnsan Bu "X’tir Git" Diyesi de Gelir
Chp, Gerçekten ‘demokrat’ Mıdır?
Milletlerin Ruhunu Taklit Öldürür
Neyimizi Kaybettik
Sinema Kültürel Meselemiz Haline Ne Zaman Gelecek?
Yarın Bekleyebilir Şiir Kitabı Üzerine
Türk Sinemasının Ezberini Bozan Yönetmen

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.