..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Yûşa Irmak




17 Haziran 2021
Ağır ve Hafif Erkekler! Biraz da Adalet  
Yûşa Irmak
Pazartesi günü haber merkezinde arkadaşlarla birlikte çay – sigara muhabbeti yaparken bir arkadaş zamanında Kenan Işık’la yapılan bir röportajın giriş yazısında, (sanırım Kenan beye genç kızların gözdesi olduğunu söylemiş olmalılar) “ben emin değilim” diye yazdığını, “genç kızlar Tarkan’a yaptıkları gibi bana dokunmak için üzerime atlamıyorlar” filan diye demeç verdiğini söyledi…


:AJFC:
Pazartesi günü haber merkezinde arkadaşlarla birlikte çay – sigara muhabbeti yaparken bir arkadaş zamanında Kenan Işık’la yapılan bir röportajın giriş yazısında, (sanırım Kenan beye genç kızların gözdesi olduğunu söylemiş olmalılar) “ben emin değilim” diye yazdığını, “genç kızlar Tarkan’a yaptıkları gibi bana dokunmak için üzerime atlamıyorlar” filan diye demeç verdiğini söyledi…

Arkadaş bir magazin haberi olan bu durumu konu ile bütünleştirip kadın erkek analizi yaparken gözümün önüne Kenan Bey’in şu an ki hasta hali gelince hem üzüldüm, hem de gülümseyiverdim…

Tarkan’ın Tarkan olduğu o yıllarda çıplak göğsüne yakın çekim yapılan klibi hatırladım sonra. Tarkan’ı medyanın cilaladığı o dönemlerde sanıyorum ben de yirmili yaşlarımda filandım. Tabii o zamanlar da şimdi de çoğu müziği hala bana hitap etmiyordu… Bir türlü abimizin tarzını sevmemiştim. Üniversiteden çok yakın arkadaşlarımızdan Özlem ve sevdiği oğlan Kerem de Tarkan’ı benim gibi sevmiyor hatta sevenlerden bile nefret ediyorlardı. Nasıl denk geldi tam olarak hatırlamıyor olsam da Özlem’in olduğu fakat Kerem’in olmadığı Beşiktaş’ta bir kafenin bekleme salonunda televizyonda Kral TV seyretmek zorunda kaldığımızda Özlem bana dönüp:

-Yuşa sana bir şey itiraf edeyim mi?- dedi.

– Hayır olsun Özlem eğer çok özel bir konuysa etme sonra pişman olursun- dedim.

-Biliyor musun şu saatten sonra Tarkan’ı bende seviyorum- demez mi?

-Nasıl yani! Anlamadım bu sevginin sebebini- diye sorduğumda:

-Bizim öküz Kerem dün televizyonda Ayşegül Aldinç’in klibinde dans ederken kadının iç çamaşırının görüldüğü sahneyi bana da gösterip sonra ne kadar muhteşem bir kadın olduğunu söyledi. Ve sanırım bu durum benim ayarlarımı bozdu. İşte bu hasetlik yüzünden sırf siz erkek milletinin gönlü kırılmasın diye susuyordum amma artık hiç susmayacağım.- demişti.

Önce Özlem’in içi yanıyor da böyle konuşuyor filan diye düşündüm. Fakat hayatımda kadın – erkek ilişkilerinde bir kadının kıskınma duygusunun en ince ve kırılma anlarını ilk o zaman anlama, tartma şansı elde ettim…

Özlem isyanının devamında:

Bizim hanımefendi olmamız gerekiyor Yuşa! Biz kimseye donumuzu göstermemeliyiz biliyorsun! Ama nefis kadın bunu yapar ve ondan cazip olmanın yolu yoktur. Seçimini yapman gerekir ya hanımefendi olursun ya kötü kız. Ya saygısını talep edersin erkeğin ya arzusunu. Ve saygısızlığı arzusuzluğundan daha kırıcı olabildiği için seçim çoktan yapılmıştır.

Özlem bunları çatır çatır söylerken o esnada Tarkan efendinin klibi de değişip “hadi hemen sevişelim” moduna geçmişti. Kumandayı elinde bulunduran başka bir arkadaşım zapping yapmıştı ki, sevgilisi Seda, kumandayı kaptığı gibi tekrar Tarkan’a geri döndü! Ve “bayılıyorum bu adama” dedi. Ortamdaki erkeklerin çoğunun yüzündeki o haseti ben de diğer kızlarda fark etmiştik. Hatta Özlem’in bu durum o kadar hoşuna gitmişti ki, hiç tarzı olmadığı halde Seda’nın bu tavrına katıldığını söyledi: “Nefis bir adam ya. Şu karnın düzlüğüne bak. Bakışları da ne kadar çekici ve etkileyici. Bu adamla bir gece geçirmek için neler vermezdim…” diye söyleyince herkes bu performans karşısında şaşkına dönmüştü.

Klip bitinceye kadar bu iki kafadar az önce ki burukluğun intikamını almışlardı. Elit mesleklerinin en iyisi olma adayı olan ve bunu cazip olmaya yeter sanan erkek arkadaşlarım da büyüyen göbekleri ve dökülen saçlarını düşünmek zorunda kalmışlardı birkaç dakika… Evet! Sayın beyler hadi arzu nesnesi olmak konusunda eksik olmanın tadına bakın. demişlerdi aslında bu tavırlarıyla. ..

Tabii benim o dönem bir kız arkadaşım veya bir sevgilim olmadığı için bu duyguyu tam olarak hissedemezsem de tadının çok kötü olduğunu bugünkü aklımla üzülerek belirtebilirim naçizane. Yani, hoş bir kadın olsa da sevdiği kadından daha uzun bacaklı ince belli iri göğüslü çıtır bir mankene gözleri parlayarak bakan bir erkek arkadaş bir kadın için çok can sıkıcı oluyordu. Evet Tarkan’ı hiç beğenmeyen Özlem o günden sonra hemen her platformda Tarkan fanı olup çıkmıştı. Hele azıcık daha aklı başında erkek popçularımız arasında “Ben soyunurum. Yok ben soyunmam” tartışmalarının yaşandığı Türk TV’lerinde bizim ekibin kafe ortamlarında Özlem öne atılarak bu tarz tartışmalarda en çok konuşan kişi olmaya başlamıştı. Sadece cinsel nesne olarak kendi değerini sorgulamak, her yaşta her konumda kadının başına gelen ve can sıkan bir şeydi ve Tarkan erkeklerin başına da aynı laneti getirmeye başlamıştı. E tabii ki bu da bir adalet değil de neydi?

Aslında başka bir şeyi anlatmak için oturmuştum ben. Konu biçimcilik ya da erkeğin de cinsel nesne haline gelmeye başlaması değildi. O başka bir güzel konu. Erkeklerin, erkek egemen dünyada kadının bir cinsel nesne olarak neler yaşadığına eş duyum yapmasını sağlayabileceği umudu beni sevindiren bir durum. Ama ben “hafif” ve “ağır” erkekleri işte ilk o yıllarda ve yaşlarda tanımaya başlamıştım…

Baştaki çay muhabbetine tekrar dönüp Kenan Bey’in gerçekten kızların kendisin üzerine neden atlamadığını anlayıp anlamadığını ben de tam olarak kestiremiyorum. Ancak şu bir gerçek ki o zamanlarda bir erkek olarak Kenan Bey çok hoş, etkileyici bir adamdı… Tarkan kadar çok sayıda genç kızı büyülemiyorsa da pek çok genç kızın gözdesi olabileceğine hiç kuşkusuz inanıyordum. Fakat kendisini Tarkan’dan daha çekici bulan yüz genç kızın arasından yürüyüp gitmesi gerekse; evet kimse üzerine atlamaz diye düşünüyorum. Bunun nedeni kır saçlı bir adamı genç bir adam kadar cazip bulan genç kız popülasyonun daha farklı yapıda bir örneklem oluşturması ile de açıklanabilir elbet. Ama, fakat ve lakin daha önemli olan, davranışı davrananın olduğu kadar davranışın yöneldiği nesnenin de belirliyor olması aslında. Yani gerçekten hafif erkekler ve ağır erkekler var ve siz onlara aynı şekilde davranamazsınız…

İşte konu aslında çok basit fakat konu ancak erkekler söz konusu olunca bu toplumda her nedense anlaşılması bir hayli zor oluyor… Bu ülkede erkeklerin yüzde doksanın, bir kadın kendileri ile sevişebileceğini ima ettiğinde, bunu yapmamanın, çapkınlık tanrısının gazabını üzerine çekebileceğini düşünüp, kadınla birlikte olacaklarını bilirken, hangi erkeğe zor, erkek hangisine kolay erkek diyeceğiz bir istatiksel bilgi vermek oldukça güç…

Yani “kadın isteyince” bütün erkekler kötü erkek olabiliyorsa, iyi erkek yoksa, hafif/ağır, iyi/kötü, kolay/zor erkek tanımlarını kadınlar için kullanıldığı anlamları ile kullanmak da öyle kolay olmamalı diye düşünüyorum…

Fırsat bulsa bile tek gecelik bir ilişkiye girmeyecek yüzde 10’luk (bu ülkede çok iyimser bir tahmin olabilir) erkek grubunu örneklemi hiçbir şekilde temsil etmeyecekleri gerekçesi ile hemen dışlayıp geri kalanları düşünecek olursak, çapkın bilinen adamlara kolay, çapkın olamayanlara zor diyelim. Hatta popüler çapkınlara da zor diyelim, bazen çevrelerinde ki halkayı yarıp yanlarına ulaşmak zor olduğu için. Bu çok daha somut bir şey. Bir adamı bir gece yatağınızda görmek için harcayacağınız enerjiyle ilişkili olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Ama hafif ve ağır olmak çok daha illüzyon içeren bir imaj meselesi. İşte orda kişi yani nesne dış koşullar ve davranandan/özneden da çok etkiliyor davranışı ve kimse Kenan beyin poposunu ellemeye çalışmayacaktır. Ağır adam, yakışıklı olsa bile hafif adamdan daha az cazip hissediyor kendini. Sanıyorum çoğu kadının ruhuna haz veren de işte tam olarak bu durum olsa gerek.

Öte taraftan tam tersi bu durumu kadın örneğinde anlatıp açıklamaya çalışsak çok daha anlaşılır bir şey karşımıza çıkıyor. Şöyle ki, bir spice girl kızı, ekranda yatakta adama nasıl bakacağı ve nasıl davranacağı konusunda, net mesajlar verirken aslında seyreden pek çok erkeği yatağına biraz da almıştır. Onu düşleyen bir erkek gözgöze geldikten birkaç dakika sonra onu bir duvarla gövdesinin arasında sıkıştırabileceğini düşleyebilir. Ama Nicole Kidman’a önce kendinizi beğendirmeniz gerekir. Birincisi “seksi severim” mesajı verir ve ikincisi gibi “Sen kimsin? Bana uygun musun?” diye sormaz.

Evet bu ülkede hafif ve ağır erkekler var. Aradaki fark gittikçe belirginleşmekte ve erkekler hafif/ağır olmak yanı saygı ile arzu arasında hangisini talep edeceklerine yine özgür iradeleriyle kendileri bizzat karar vermek zorundadırlar.

Ve bu erkeklerin bir kısmı arzusuzluğun nedenini (doğru ya da yanlış) biçimlerinde arıyorlarsa, yaşasın adalet, yaşasın hafif erkekler diyen hatunları da yadırgamamaları gerekir diye düşünüyorum…

Son söz olarak: Evet kadın istemeyince hiçbir şey olmuyor, yürümüyor, gitmiyor olsa da erkek de ağırlığınca altın olmak istiyorsa hafif olmaktan yana tercihini kullanmaması gerekiyor…

Çünkü hafif kadını nasıl hiçbir erkek ciddi düşünemiyorsa, hafif erkeği bir kadın asla ciddi manada bir elmanın yarısı gibi düşünmüyor…

Olay bu kadar açık ve net!




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
İnsan Bu "X’tir Git" Diyesi de Gelir
Milletlerin Ruhunu Taklit Öldürür
Neyimizi Kaybettik
Her İşte Bir Hayır Vardır
No Comment
Penis Bilgeliği
Memelerin Sürprizi
Sempati ve Antipati
Teknik Yaklaşımı Kullanamayan Erkeklere İthafen…
Affeder Misiniz?

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ben Olsam Ne Yaparım
Chp, Gerçekten ‘demokrat’ Mıdır?
Chp’nin Psikopatolojisi
Kilidi Açmak
Sinema Kültürel Meselemiz Haline Ne Zaman Gelecek?
Yarın Bekleyebilir Şiir Kitabı Üzerine
Türk Sinemasının Ezberini Bozan Yönetmen
Seviye
Sorumluluğa Davet
Bir Çatışma Zemini Olarak Kültür

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Geldim [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.