Sevgi dünyadaki yaþam ýrmaðýdýr. -Henry Ward Beecher |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Örneðin, Kalevala’nýn yaptýðýný hangi beþerî güç yapabilmiþtir? Ufuklarý sislerle kuþatýlmýþ Finlandiya’nýn bataklýklarýndan yeni bir milleti günýþýðýna çýkarmayý baþarmýþtýr. Ýþte böylesine etkili, sanatýn en yüce dalý olan þiirin mekâný da hiç kuþkusuz Doðu’dur! Masalýn, destanýn olduðu gibi! Nasýl ki romanýn ve hikâyenin vataný Batý ise, þiir de Doðunundur. Mevlana’lar, Yunus’lar, Hafýz’lar, Firdevsi’ler, Fuzuli’ler hep bu topraklardan çýkmýþtýr. Goethe; “Tanrým ben Hafýz gibi dahi bir kulunla nasýl yarýþabilirim?” derken ulaþýlamayacak zirvelerden birine iþaret ediyordu. Gün geldi; kader sanki Doðu’dan yüzünü çevirdi, o güzellikler, o zirveler dünyasýndan silinmeye baþladý. Sanatý da bundan nasibini aldý. Þükür ki köklü bir kültür, medeniyet ve geleneði olduðu için þiir damarý tam kurumadý! Almanlarýn mustarip çocuðu Nietzsche; “Ýnsan, yalnýzlýðýný gidermek için gülmeyi icat etti.” diyor. Gülmek insani bir özelliktir; Allah’ýn bir lütfudur, onda gülenin emeði yoktur. Dýþarýdan uyarýlýr. Þiiri üreten duygularý ve idraki de o ilahi el insanoðlunun mayasýna katmýþtýr. O mayadan, bir taþta gizli olan figürü ortaya çýkarmak için heykeltýraþ nasýl olanca yeteneðini, gayretini seferber ederek ruhunun aksini; tasarladýðý bir eseri maharetli elleriyle bize sunarsa, þiiri de þair aynen öyle sunar. Elbette þiiri okuyanla, üreten farklý þeyler duyar; týpký bir çocuðu doðuranla, seven arasýndaki fark gibi. Biri varlýðýyla, kanýyla hayat verir, diðeri o güzelden nasibini alýr. Þairlik yolu güç yoldur, taliplisinden hayatýný ister, her babayiðit o yükün altýna giremez, heveslisi çok, gerçeði kuyrukluyýldýz gibi azdýr; bu azlardan birisi de bu ülkede yaþamýþ Dilaver Cebeci’dir! Dilaver Cebeci’nin tohumlarýný duygularýnda bulduðu, idrakiyle olgunlaþtýrdýðý, kalbinin kanýyla beslediði ürünlerini topladýðý “Bütün Þiirleri” kitabýný yeni okudum. Ve bu eseri anlatmak, tanýtmak da aslýnda haddime deðil. Hatta bu kitabý yeni okuyor oluþum da benim ayýbým… Çünkü þiir ne anlatýlýr ne de özetlenir. Anlatýlabilen, özetlenebilen de zaten þiir deðildir. Þiir ancak okunur; okuyan idrak ve yeteneðine göre onun iklimine girer, takati oranýnda payýný alýr. Yine Cebeci’nin “Mavi Türkü” isimli kitabýnýn PDF’ini okurken burada “Dokuzlama” adýnda ki yazýsý ile karþýlaþtým. Yazýyý okurken içindeki sözler burnumun direðini sýzlattý. Gözlerimden yaþlar getirdi. Hem tüm Türk tarihini hem sevgiyi, aþký, sevgiliyi adeta bir film þeridi gibi gözlerimin önünden geçmesine vesile oldu… Evet, sevdayý ve aþký bir halý gibi dokuyan Dilaver Cebeci’nin aþka da bigâne kalmadýðý ve hayran kaldýðým o yazýsý: “Seni boþuna mý seviyorum sanýyorsun?” “Biz, “Kalûbelâ”da beraber deðil miydik? Ben o günü hatýrlayamýyorum. Sen de hatýrlayamazsýn. Ama mutlaka yan yana idik. Tanrý buyruðuna beraber baþ eðmedik mi? Evet demedik mi? Çünkü sensiz eksik oluyorum. Yarým oluyorum. Biz, birbirimize “Kalûbelâ”da vurulduk. Peteng Kalasý önünde Hakan’ýn buyruðunu hatýrlýyor musun? Atlarýmýzý dört renge ayýrýp yaðýyý dört yönden kuþatmýþtýk. Biz al atlarýn bulunduðu safta yan yana idik. Hiç unutmadým, doðudan esen bir hafif yel, san saçlarýný ve börkünün yumuþak tüylerini dalgalandýrýyordu. Saçlarýný o günden beri seviyorum. Aðladýðýn zaman hep Ergenekon’u hatýrlarým. Ergenekon’u unutmak istemiyorum. Hatýrlamak için de seni aðlatmak mý gerek? O günün aþkýna beni baðýþla, su gibi akan kan aþkýna, alýnan* doðranan erler aþkýna, geçit vermez daðlar ve bereketli soyumuz aþkýna beni baðýþla. Ýlteriþ Kutluð Kaðan’ýn buyruðuna ilk uyanlar biz deðil miydik? Kurt baþlý tuðlar altýnda yüce daðlardan geçitleri seyrediyorduk. Kartalca hür olmanýn tadýný birlikte tatmadýk mý? Çoðalýp acuna yayýlmaya gök kýlýçlar üzerine andýmýz var. Nispetsiz cenkler içre gösterdiðimiz erlik ile kavuþtuðumuz dileðe hamdolsun. Bugün gülüþlerini özledim. Güldüðün zaman, bembeyaz diþlerin görünür, güzel yüzünden her tarafa dolunay ýþýklarý yayýlýr. O zaman bir eþsiz toy olur ki; Dedem Korkut gelir, boy boylar, soy soylar, bize kutlu adlar koyar, alkýþ verir. Geçmiþteki cümle toylarda beraberlik, geleceðin büyük toylarýnda da beraberliðimiz için gel Tanrýya yakaralým. Neydi o Cuma sabahý? Üstümüzde beyaz dua bulutlarý dolaþýyor, Çaðrý beðin oðlu, bu dua bulutlarýndan örülü bir kaftana bürünüyordu. Alýnlarýmýz yaðýz yere deðdiðinde Tanrýdan gayrýsýna kulluk etmemenin sevincini sen de duymuyor muydun? Bin yýl önce secde ettiðimiz bu toprakta beraber ölelim. Sen Ýstanbul gecelerini iyi bilirsin. Ýstanbul’da gece oldu mu, yýldýzlar, Boðaz’ýn sularýna düþer, Ay, güzelse, yýkanmýþ, saçlarýný taramýþsa, gönlünde yedi kat bir mehterin bestesi varsa öyle doðar. Deðilse hiç görünmez. Biz bu Ay’ýn, bu yýldýzlarýn altýnda gümüþ tekneli gemileri daðlardan çekmedik mi? O gece omuzlarýmýzda açýlan halat yaralarý çoktan geçti. Ama o yaralarýn doyumsuz sýzýsýný þimdi yüreklerimizde saklýyoruz. Arada bir aðlamaya muhtaç mýyýz ne? Bilir misin ki biz yerin ve göðün paylaþamadýðý kutlu kiþileriz. Bizi, acunda toprak, gökte uçmak çaðýrýr. Ey toprak! Ey uçmak! Can istedin vermedik mi? Kan istedik vermedin mi ki, ellerimizi arkamýzdan baðlayýp, gözlerinin feri sönmüþ, þu insancýklarýn önünde boynumuzu ipe veriyorsun. Biz erce ölmeyi herkesten iyi biliriz. Birazdan ýþýklar yanacak sevdiðim. Varsýn karanlýk olsun. Ayný göðün altýndayýz ya… Nabýzlarýmýz birlikte vuruyor ya… Güzelliðini, doyumsuzluðunu, ebediliðini biliyorum. Bu karanlýðýn ortasýnda karýncalarýn kýskanacaðý bir gayret içindeyim. Biliyorum ki, ýþýklarýn yandýðý zaman, bir daha çözülmemek üzere ellerimiz birbirine kenetlenecek ve acunda* bizim töremiz iþleyecek. Seni boþuna mý seviyorum sanýyorsun?” *alýnan: tuzak ile, kalleþlik ile *acun: Dünya. Evet, Dilaver Cebeci önce bir þair, iyi bir gözlemci ve saygýyý hak eden bir akademisyen olduðunu ismini ilk kez duyanlara belirtmek isterim. Bestelenen “Türkiyem” þiirini þarký formatýyla bilmeyen, dinlemeyen kimse de yoktur herhalde. Diðer taraftan Cebeci hakkýnda yaptýðým mini araþtýrmada onun çok iyi bir mizah yazarý olduðunu da öðrendim. “Seyyah–ý Fakir Evliya Çelebi” müstear ismiyle yazdýðý yazýlarýn bir kýsmýný okudum ve gerçekten harika eserler býrakmýþ dünyamýza… 2008 yýlýnda Ýstanbul’da ani bir kalp krizi sonucu vefat eden þairi Çengelköy Mezarlýðýna defnetmiþler… Ne diyelim? Ruhu þad, mekâný cennet, makamý âli olsun inþallah… Kalýn saðlýcakla…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Yûþa Irmak, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |