Barýþý bulacaðýz. Melekleri duyacaðýz, göðün elmaslarla parladýðýný göreceðiz. -Çehov |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Her ne ise… Ben de bu sabah erkenden yola çýktým. Mesai arkadaþlarýmdan birkaçýný da arayarak servis noktalarýndan aldým. Yaklaþýk bir saat süren yolculuðumuzda iç açýcý, ruh okþayýcý, gönül alýcý sohbetler ettik. Sabah mahmurluðuna raðmen esprilerin ve muhabbetin ayarý çok hoþtu. En çok hoþuma giden Ahmet abinin: “sevgili”nin cinsiyeti var mý, yok mu? sorusu oldu. Herkes konu hakkýnda kendince bahisler açtý. Yaptýðýmýz yolculukta çok þey öðrendim. Hatta iþ yerine gelir gelmez bir arkadaþýn söylediði bir kaç ayeti bulup tekrar tekrar okuyup anlamaya çalýþtým. *** Sanýyorum Ýslam’ýn iç sesi, yeryüzünün halifesi olan insanýn, Allah için yaratýldýðýný, geri kalan her þeyin de insan için yaratýldýðýný fýsýldýyor hepimize.. Demek ki insan olmak, ayrý bir sorumluluk gerektiriyor hepimize. Allah’ýn kullarýna duyduðu sevginin derinliðini iliklerime kadar hissettim. Yaratan’ýn bizde tecelli ediþi kesintiye hiç uðramadan akýp gitmeye devam ediyor. Çeþit çeþit, renk renk, farklýlýklarýyla adeta bir mozaiði andýrmasýna raðmen bu sevgi, hiç bitmiyor, tükenmiyor! Arada sýrada kesintiye uðrayan bir þeyler varsa o da bizim algýlama biçimlerimizden kaynaklanýyordur herhalde. Kudsi birçok hadislerde, gizli hazinenin bilinmek istemesinden bahseder. Yani bilinme arzusu, ayetin de belirttiði üzere, Allah: “O, onlarý sevdi, onlar da O’nu…” kelamý bize ilk zikrin sevgi olduðunu söylüyor. O’nun bizim için dilediklerinin hiçbiri bizim kötülüðümüze olamayacaðýný idrak etmeyle baþlamalýyýz her yeni bir güne… Bu sevgiye layýk olmak ve bir sevgili gibi yaþayabilmek için Allah’ýn bizden istediklerine kalbimizle itaat etmeye baþlamak bu iþin mihenk taþý! Bizim için de sevginin gayesi gerçek Sevgili’ye kavuþmak olmalý ki karþýlýklý bir sevginin ilk basamaklarýný çýkmaya baþlamýþ olalým. Ama tuzaklarla dolu bu yolda nefsimizin esiri olmadan ruhumuzu özgür býrakmamýz gerçekten kolay bir iþ deðil.. Sevgi’yi cinsiyete, milliyete, ýrka veya sýnýfa göre ayrýþtýran ve insaný kutsayan bu tip seküler deðerlere meyleden esasen zihinlerimizdir. Yani bu aþka ihanet eden bizzat kendi ürettiðimiz saçma sapan kavramlardýr. Çünkü zihnimiz “eþsiz ve benzersiz olan”ý, “tüm eksik sýfatlardan münezzeh olan”ý, “doðmamýþ ve doðurulmamýþ olan”ý algýlamakta zorlanýyor. Anlamak için bunlarý bölerek tanýmlamaya çalýþýyor. Ýkilikler merkezi olan zihnimiz, illa ki zýtlara gereksinim duyuyor bazý þeyleri ayýrt edebilmek için… Güzel ile çirkini, iyi ile kötüyü kýyas etmeden yol alabilmesi pek de mümkün olmuyor! Oysa daha düþey bir yol izlediðinde, kalbe yani keþif mahalline varýlabiliyor. Orada insan diliyle üretilmiþ nice kavramýn, ideolojinin ve tanýmýn “bir”de eridiðini ve “konuþan”ýn Yaratan olduðunu anlamaya baþlýyor. Tüm ikiliklerin içinde yer bulabildiði ve Hakikat’i kuþatan o ilk neden’in tüm neden sonuç iliþkilerini kapsadýðýný fark ediyor. Kâinattaki deðiþimlerin “bir” olduðunu, akleden ve keþfeden kalbimizle ancak öðrenebiliyoruz. Sizlere artýk kâinatýn mükemmel olmadýðýný, o yüzden de Allah’a inanmadýðýný söyleyen birine karþý yapýlacak en güzel þey tevekkül etmenizdir. Çünkü O’nun celal ve cemal isimlerinin açýlýmýný, rahmet ve gazap ölçülerini ve bunlarýn ancak bir arada dikenli bir gülün eþsizliðinde tecelli edeceðini yüreðinizden bilmeniz yeterlidir. Sözlü ayetten sözsüz ayete geçiþ… Gül ki aþkýn her çeþidinde Sevgili’yi temsil etmez mi? Peygamber Efendimiz için kullanýlan “Allah’ýn Sevgili”si tanýmý bizi Yaratan’ýmýzla cinsiyet ötesi bir platformda buluþturmuyor mu? Böylece kadýn ve “sevgili” olarak Peygamberimiz’le (sas) bir manada hemcins olduðu söylenir. Beri taraftan risalet yalnýz erkeklere verilmiþtir ve Hz. Muhammed’in son peygamber olmasý hasabiyle, mümin erkeklerle kadýnlar bir kez daha cinsiyet ötesinde kardeþ olurlar. Çünkü ne sevenin cinsiyeti vardýr burada ne de sevilenin.. Varoluþ içinde tek seven var: “Sevgi, iþte bu sevenin varoluþudur.” der bazý büyük sufiler. Ýnsan hem sevendir hem sevilen. Özne ile nesnenin bir oluþu… Zihnimizde kutsadýðýmýz tanýmlamalar bizi takvadan uzaklaþtýrýyor. “Allah katýnda ayýrt edici deðer; cinsiyet, milliyet ya da ýrk deðil takvadýr.” oysa. Erkekle kadýn arasýndaki tüm farklýlýklar bu baðlamda ele alýndýðýnda ise ne niyetlerin cinsiyeti vardýr, ne de amellerin diyebiliriz… Havva’nýn, Adem’in eðe kemiðinden yaratýlmýþ olmasý Adem’den boþalan yerin doldurulmasýný gerektirir. Adem’e görünüþte bir üstünlük verilmiþ olsa bile, Havva’yý kendi vücudundan çýkarmakla bir anlamda doðurganlýk atfedilir ona. Ýbn Arabi, bu ilk doðumun Adem’e diþil bir özellik kazandýrdýðýný hatýrlatýr. Ýlk kadýnýn ise bir canlýdan yaratýldýðý için adýnýn Havva olduðu söylenmiþtir bize. Bu durumda Havva, çýktýðý yeri, bir mekân olarak özleyecek, o boþluða dolmak isteyecektir. Adem ise kendi parçasýna duyduðu özlemi gidermeye çalýþacaktýr. Yani kendine hayranlýðýný arayacaktýr Havva’da. Belki biraz da bu yüzden kadýn bir nefs sýnavý olarak telakki edilir tüm erkekler için. Nefs Arapçada diþil bir kelime. Ama kavram olarak pek çok ayette de cinsiyet ayrýmý yapýlmaksýzýn kullanýlmýþ: “Bir nefsten yaratýldýnýz, yine bir nefste birleþeceksiniz.” gibi… Kur’an’da cinsiyet için ayrý vurgu yapýlan yerler de var. Toplum düzeninin anlatýldýðý ayetler de olduðu gibi. Ýslam’ýn kalbinden bahsedilirken pek sýk baþvurulmaz bu ayrýmlara. Örneðin ceza ve mükafatta cinsiyete dayanmayan bir teraziyle nefsler ölçülebilecektir. Yine her nefsin tadacaðý ölüm de cinsiyete tabi deðildir. Ne de ahiret üzerine söylenilenler cinsiyetçidir… Adem ile Havva’nýn cennetteyken Allah’ýn emrine uymamasý da bir cinsiyet ayrýmýna tabi tutularak anlatýlmaz Kur’an’da. Kaldý ki, cennetten ayrýlmadan evvel piþman olup tövbe etmiþlerdir. Tövbe gibi öncelikle kendi nefsini bilmeyi gerektiren ve kapýyý son ana dek kapatmayan bir eylemin de cinsiyet ayýrdýðý söylenmez. Kadýn olmanýn üzerinden, ona basýp onu çiðnemeden… Ama yine de kadýnlýðýn ötesine devam ederek… Ýmana yaklaþmaya çalýþabiliriz: Ýtaat ettikçe özgürleþtiðini ve sevginin arttýðýný duyumsayan gönüllü bir kul olarak. Yaratan’dan baðýmsýz bir göz, bir kulak ve dil olmadýðýný, olamayacaðýný idrak ettiðimiz ölçüde çok büyük mesafeleri kat edebileceðimizi düþünüyorum. Bilmiyorum belki de yanlýþ düþünüyorum.. Kalýn saðlýcakla…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Yûþa Irmak, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |