Güzel birşeyin fazlası harika olabilir -Mae West |
|
||||||||||
|
Sanırım 10 dakida sonra, kara ordusu anlamına gelen "Nizamiye" adı verilen kapının sınırladığı "sınırlandırılmışlık+arındırılımışlık" ve özgürlük arasındaki ince hattı geçecek.Ama nedense yüzünde mutluluğun ifadesinden çok üzülmüşlük var.Ama ben biliyorum ki o aylardır beklediği anın mutluluğunu gözyaşlarında yaşıyor. Herkes kıdemine göre sıralanmış durumda. Günü az kalanlar sonda, yeni gelenler kuyruğun en başında. Benimle vedalaşması için Mustafa'nın bir hayli kişiyle sarmaş dolaş olması lazım benden önce. Kuyruğun başındakilerdede içten içe bir mutsuzluğu seçmek hiç de güç değil. Sanırım onlar kendilerinin ayrılacakları günün uzaklığını dünüşüp karamsarlığa kapılıyorlar. Haksız değillerde, ama burda çok söylenen bir lafın gerçeklik payını unutmamamak lazım."Günler ne kadar zalim olsada geçmeye mahkumdur" . İşte buradakilerin tesellisi. Teselli bulmak zorundalar. Teselli edenleri yoksa kendi kendilerinin yoldaşı olmak durumundalar. Kuyruk sona yaklışıyor. Kendimi çekilen tespih taneleri gibi hissediyorum birazdan Mustafa çekicek, bir diğer gün dizildiğimizde bir başka 3 e 2. 90 gündür tanımama rağmen çok sevdim onları. Her anlamda kafamız uyuşmasada tam manasıyla sevgi,saygı , kardeşlik çerçevesinde yürüdü ilişkilerimiz. Sımsıkı sarıldıktan sonra Mustafa bana gözlerindeki yaşlarla benden sonraki 2 kişiylede vedalaştı. Attı adımını öteki dünyaya. Dolmuşa bindiği anda bile ıslak gülümsemesi dolmuştakilerinde yüzüne yansıdı. İşte bir kişi daha eksildik. Elimdeki künyemin zincirini sallayarak, parmağıma dolayarak yürüdüm tekrar muhabereye doğuru. Belkide sallayıp doladığım parmaklarıma kendi sallanmayışsızlığımdı. İçimde yine hakim olan mutsuzluktu. Mustafa gitti diye değil, benim terhis sevincini bile yaşayamıyacak olmamdandı mutsuzluğum. 39 günüm kaldı ve bir askerin belkide yaşayacağı en büyük sevinci ben yaşamayacağımı bu günden bildiğim için üzgündüm. Yaşayamıcağım çünkü dönecek olduğum, aldatan bir dünya. Sanki askerden önce bir çocuk gibi elimden tutup, terkedilmiş ıssız bir fabrikada karanlık bir odanın önüne getiren; odaya girmem için arkamı sıvazlayıp cesaret veren ve tam kapının önünde beni içeri itip arkamdan kapıyı hızlıca üstüme itip beni içeriye kilitleyen bir dünya. Ve içerde avazı çıktı kadar bağıran; kapıları, bacaları tekmeleyen bunun gerçek olamıcağını düşünen ben. Yine de bir umut içimde, belki o aldatan dünya açar kilitli kapıyı ve bağırır büyük harflerle "şakaaaaaaaaaaaaa" diye. Ama bu umut her geçen gün tükeniyor. Şakadaki "a" lardan bir tanesi her gün yok olup gidiyor. Muhaberede oturmaya devam ettim tüm bu hisslerle. 30 dakika sonra nizamiye nöbetçisi aradı. Kapıya bir kız geldiğini, Mustafa'nın kız arkadaşı olduğunu söylediğini, elinde bir tabloyla Mustafa'nın çıkışına gelmiş. Ama yetişemediğini görünce kapıda salmış gözyaşlarını. Onun için yaptığı tablo zamanını almış ve yetiştireceğim diye çıkış anını kaçırmış. Çırpınmış o gitmeden otogara yetişebilirmiyim diye sonra arkaasına bile bakmadan koşmuş ona doğru. Bilseydi Mustafa onun çabasını, geleceğini öyle çıkarmıydı kapıdan boynu bükük ya da yarım kalan sevinci tam anlamına ulaşmazmıyıdı. Ama üzülmüyorum onlar için "o" an onlar için sadece gecikti, sevinçlerini ertelediler belki bu da hazzı ertelemek gibi onları çok daha mutlu edicek sonradan. Hayatımın her anında kendimi başkalarıyla kıyaslamaktan nefret ettim. Kıyaslayanlarada tepkimi verdim ama burada her zaman kendimi kıyaslar buluyorum belkide hayat boyu karşılaşamayacağım insanlarla. Ve hepsininde burası için benden çok daha fazla dayanağı olduğunu görünce yenilmişliğimi anlıyorum. Her telefon çalışında ve telefonu açan askerin aranan askeri her çağırışında yalnızlığımın bir kez daha farkına varıyorum. Yüzleşmeye az kaldı evet biliyorum. Dayanıcam. Bazen düşünüyorum ne yapardım 450 gün yapsam diye. Son 39 gün. 1 ay 9 gün... Burdan çıktığımda çok daha güçlü olacağımı biliyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © muRRaTTi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |