"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Üzerinde düşünmeye korktuğumuz kelime. Bir o kadar da hamurumuzda olan aslında. Daha da ötesi; yaşamın varlığında olduğunu inkar ederek anlamını ortaya koyarken bile ihanet ettiğimiz kelime... İçine doğru yerden dalmayı başarırsak, kendimizle yüzleşeceğimizden korktuğumuz kelime aslında. Hele de ortaya çıkan yüzdeki içeriği açık açık taşıyamazsak, "bilmenin ezikliğinde kendimize ve yakınlarımıza daha da büyük ihanet etmiş olmaz mıyız?" dedirten kelime. Kendimizi tanıtırken hoşa gidecek şekilde reklam yapmıyor muyuz? Buradan başlayalım mı yüzleşmeye... Yolun başından yani... Çıkarımızla örtüşmeyen ama insanlara gerekli olan bir şeyi lehimize çevirme çabamızın peki yenir yutulur tarafı var mı? Yalan mı; sıkıştığımız zamanlarda bir dansöz gibi kıvırdığımız? Enkaz altında kalan insanlara bile iki paket makarna gönderip vicdanen rahatladığımız günler.”Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” cümlesine işimize geldiği için sıkı sıkı sarılıp; bunu söyleyen densiz atalara sözü hâlâ iade edemediğimiz. Bize zararı dokunacak kocaman kocaman sorunları çözmek yerine, onları yok saydığımız … Asıl önemlisi; bu insanların bizler olduğu…Hasta çocuğunu merak eden anne, adı emekle özdeşleşmiş işçi, eşine bir buket çiçek alarak evine dönen adam, dün barda oturmuş bilgiç bilgiç konuşan genç, sevgiliye romantik serenatlar yapan aşık, her gün hastalıklarla cebelleşen doktor olduğu da mı yalan? En iyisi, her zaman yaptığımızı yapalım yine biz. Uğraşmayalım kelimelerin kafa karıştıran hain yanlarıyla, kurcalamayalım her bir harfine düşen yükü... Suçlarımız karşısında nasıl inkarcı olduğumuzu da alışkanlık gereği yine inkar edelim… Hatta her şeyi unutup bolca konuşalım bu kelimenin üzerinde. Bunlar gelmiyor nasıl olsa akla ihanet denilince. Falanın kocası bir kadınla beraber olmuş. Falanca kadın, kocası dışında bir adamla yolda yürürken yakalanmış. Suç sayalım bunu toplumu ilgilendiren. Avaz avaz bağıralım: İHANEEEET VAAAAR! ! ! ! ! Aynur Uluç Öteki İstanbul Gazetesi 16-10-2004 Kırıntı Bilim Kültür ve Sanat Dergisi-Mart 2005
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aynur Özbek Uluç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |