Şiir, seçmek ve gizlemek sanatıdır. -Chateaubriand |
|
||||||||||
|
Yasemen kokulu geceler... İncir kuşları da yok artık... Günbatımında güvercin yalnızlıkları başlıyordu ufkun kızılında; bir ben sanırdım pencerelerde günü kovalayan oysa gülün de derdi varmış her mevsim yanmaktan. Yaz bütün yapışkan sıcağını terli bohçasına doldurmuş esmer günlere doğru göçe hazırlanırken senin hatıran hala yalnızlığımın tek ilacıydı. Dün çocuk yalnızlığın vardı hülyalı yastığımın başucunda ve sorduğum sorular nedense hep cevapsız kalıyordu. Aynalar şaşkındı gülümserken geceye gececi düşlerle... Geceler yasemen kokulu geceler... Falezlerde gün akşamlanırken zaman o kadar değişken akıyordu ki gözlerden; sözcükler romatizmal ağrıların koynunda susmayı yeğliyordu. Sahili ayaklar altına alan Karacaoğlan Parkı'ndan bütün şehre, bütün gececilere bir merhaba demek geldi sevgi deryası gönlümden nedense yapamadım belki de yabancıydım meltemine denizinin, falezlerinin kibirli duruşuna... Ay yine utangaç bulutların ardında, gülümsüyordu aşık tadında oysa sen yoktun yabancısı olduğum bu şehrin kaldırımlarında. Üşüyordum biliyor musun yokluğunda, yıldız olup kaydığın geceden bugüne kadar hep senin soğukluğunla yaşamıştım. Ölüm ah o soğuk sözcük seni nasıl da alıp götürmüştü? Ve çıtsız zaman sözcükler gibi... Ve zaman uçurum diplerinde biten zambaklar kadar en sevgiliye koşulmuştur. Limon çiçekleri hala sen kokar mı ey sevgili? Başımda yine kavak yelleri ve sebepsizim yaralı ceylanlar kadar. Ah uğruna mavi atlası karaladığım anlar! Kör oldum yürüyemeyecek aynalara yaban kalacak kadar. Yorgun düşlerim var hüznün çocukları acılardan kalan. Nerde uğruna geceleri karalayıp gözyaşı döktüğüm dilber? Gülüşün yankılanır esir kimliğimde. Der ki kara kaşlı dilber "Hüzün ve tütün kokar geceleri." Bazen bir arayıştır düşünce payı olmaksızın yalnızlığı kovalayan. Kimi zaman bir küheylan oluverir hatırlar zinciri, esaretin boynunu büken halkalar özgürlüğü kamçılar durur.-Yasemen kokar geceler-Oysa serüvenciler dökülür yollara zamanı bölmek için. Garip olur gurbette yalnızlık susarsın ağlamaklı sesinden utanarak, dolar gözlerin yüreğin burkulur ve hep yıldız kayar umutlarımın mavisinden. Hep kahır, hep keder, hep hüzün kalır mahmur sabahların aynasına ve yalnızlığım ormanlar, okyanuslar kadar büyüdükçe sıradağlar kadar uzuyordu gözlerde. Ey falezleriyle taşlaşmış yürekler, ey mavi atlas! Hangimiz daha çok seviyoruz yasemen kokulu geceleri? Serhat AKDAŞ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © serhat akdaş, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |