Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
“Mağaza sahiplerinin hepsi yaptıkları konuşmalarda, Markiz ile Beyoğlu’na sınıf atlatacaklarını, Etiler veya Nişantaşı’ndan A sınıfı müşteriyi getireceklerini, varlıklı, üstün tabakadan insanlara hitap ettiklerini, pasaj sayesinde Beyoğlu’na çıkmaktan artık kimsenin korkmayacağını söylemişlerdi.” diyor yazısında. Gerçekten de açıldığı ilk günden beri nefret ettim Pasaj Markiz’den sırf bu okuduklarım nefret etmem için yeterli sebepti. Ömrünün hiç azımsanmayacak bir kısmını, ilk gençliğini Beyoğlu’nda geçirmiş bir Beyoğlu aşığı olarak fena halde dışlanmış hissettim kendimi. Hatta “Beyoğlu elden gidiyor mu lan yoksa?” gibi salak bir korku da duymadım dersem yalan olur. Beyoğlu bizim gibiler için ev gibidir. Evimizdeki huzur vardır burda. Ben İstiklal Caddesi’ni eski bir evin dev avlusuna benzetirim. Kışın ılık, yazın serindir. Yağmurda yürümek ayrı zevk, karda yürümek ayrı zevktir. Biz Beyoğlu aşıkları caddesinde yürüyüp, ara sokaklarına girer çıkar, eski evlerini gözlerimizle okşayarak dolaşırız bu büyülü mekanda. Tam bir evliya ruhludur. Sokak çocukları, dilencisi, serserisi, öğrencisi, satıcısı, bürokratı hepsi kendine bir yer edinebilir Beyoğlu’nda. Belki de ülkenin başka hiçbiryerinde yanyana gelemeyecek insanlar, dirsek temasıyla yürür burada. Ve Beyoğlu’nun ruhundan mı, büyüsünden mi, neden bilmem ama saat kaç olursa olsun kimse kimseyi rahatsız etmez. Pasaj Markizi kuranların bu ruhu anlayamadığı besbelli. Ve ne mutlu bize ki; vaadettikleri kalabalıkları çekemediler Beyoğlu’na. Markiz Pastanesi’nin ismini kitaplardan okumuş ve şimdiye kalmadığına hayıflanmıştım zamanında, kimbilir ne güzel aşklara evsahipliği yapmıştı? Sırf bunun hatrına açıldıktan bir süre sonra gitmiştim pasaja, pastane zaten kapalıydı, buraya kadar gelmişken pasajı gezmemek olmazdı. İlk defa Beyoğlu’nda bir mekana girerken dedektörlerden geçtim, kapıda korumalar, içeride ise buz gibi bir hava vardı. Giriş kapısı tam bir sahne konumunda, salak dedektörlerden kurtulup içeriye adım attığınız anda, içerde kaç kişi varsa hepsi size bakıyor. Tam bir piyasa mekanı, Etiler ve Nişantaşı gençliğine uygun yani. Pasajın her iki tarafında da kafeler var. Süslü püslü tipler karşılıklı oturup birbirlerini kesiyorlar. Girdim, podyumda yürür hissiyle bu salak kalabalığın arasından geçip üst kata çıktım, üst katta in cin top oynuyor, tamamen ölü bir nokta, herhalde gündüz açık olan mağazalara ayrılmış. Beyoğlu’nda ölü noktalara yer yoktur, ben gecenin 11:00’inde hiç aklımda yokken alışveriş ederek eve gittiğimi bilirim. Bu da belki pasajın kaderini belirleyen bir diğer yanlıştı. Bu mağazaların tamamı giyim kuşamla ilgiliydi. Beyoğlunun her pasajında bir sahaf, kitapçı olur ve pasaj kapanana kadar açık kalır. Ama tabii ya burası elit bir mekandı di mi, ne işi var kitapçının, sahafın. Herneyse Pasaj Markiz Beyoğlu’na yakışmadı ve tutunamadı. Şimdi de butik otel yapmayı düşünüyorlarmış. Tabii canıııım, açmışken butik olanından açsınlar. Aşağısı elitliklerine yakışmaz zaten.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © EBRU AKGÜN, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |