Kürtaj sadece kendileri bir zamanlar doğmuş insanlar tarafından savunuluyor. -Ronald Reagen |
|
||||||||||
|
Kendi ata sözlerimize bakacak olursak atalarımızın ne kadar geveze olduğunu anlamamız uzun sürmez. Orta Asya senin Viyana önleri benim diyerek gezen atalarımız, yarı göçebe hayata geçince deveden inip ata binmişlerdir.Attan inip eşeğe bindikleri döneme ait kayıtlar Çin yazıtlarında mevcuttur fakat çevirisi yapılmamıştır. Böyle bir dönemin varlığını, eşeğiyle yol alırken karpuzunu düşüren atam sayesinde tesadüfen öğrenmekteyiz. Atamın göçebe yaşam döneminde sarf ettiği sözlere yakından bakacak olursak genellikle deve muhabbetinden oluştuğunu görürüz ki, bu da günümüzdeki geyik muhabbetine tekamül eder. Örneğin deveye “boynun niye eğri” diyen atam – deveden “nerem düz ki” cevabını almıştır. Bununla da kalmayıp sıkıntıdan “deveye hendek atlatmak” gibi bir eğlence edinmiştir. Deve üstünde-seyir halindeki atamın muhabbetine son noktayı koyan sözü ise “devede kulak”tır. Göçebe yaşamdan yerleşik hayata geçen atalar ise aşka meşke de pek bir hevesli hale gelip “aşk bir derya, dalmayan bilmez” diyerek etrafta boy gösterirken, bir kısım ata ise; deveyi çadırının önüne bağlamak suretiyle- atına atlayıp çeşme başına inmeyi tercih etmiştir.Çeşme başında, terkisine atacağı kıza hava olsun diye atını kişnetip “at binicisine göre kişner” demeyi de ihmal etmemiştir. Aşk acısından kıvranan atalarımız ise “ana gibi yar olmaz” cümlesinde hemfikirdir. Babaların at üstünde “cirit attığı” bir dönemde, anasıyla birlikte mantı büken atam da yine bu kategoriye girmektedir. Dosttan yana da hiç yüzü gülmez ata dediğinin ki söyleyecek söz çıksın.Yediği kazıklar yüzünden veresiye defterini yakan mahalle bakkalı atam “dost ile ye, iç, alışveriş etme” yazısını çerçeveletip dükkanın görünen bir yerine iliştirmiştir. “Olsa! Dükkan senin” sözü de yine böyle bir olay üzerine çıkmıştır. Aslında bilimin de güzel sanatların da temeli o zamanlardan atılmışta biz fark edememişiz. “Kaş yapayım derken göz çıkaran” atalar dönemin heykel bölümü öğrencileridir zira güzel sanatlar fakültesinin tez konusu niteliğindedir göz çıkarmadan kaş yapmak. “keçi kurttan kurtulursa, gergedan olur” diyen atamda döneminde kendi evrim teorisini geliştirmiştir. Bir de açık araziye laboratuar kurup, gözlem yapan atalarımız vardı. “Sayılı koyunu kurt kapmaz” diyen ataya hak vermek lazım. Kurt kalabalık sürüye dalar ki -otuza kadar saymayı bilen atam otuz birinci koyunun kaybolduğunu fark etmesin diye. “Şahin sinek avlamaz”, “Şahin ile deve avlanmaz”, “Çaykuşu ayağından tutulur” gibi sözler ise günümüzde veterinerlik fakültesinin ders konularıdır. Gündelik yaşamda rahatlıkla tecrübe edeceğimiz şeylerin de atasözü olarak literatüre girmesini yadırgamamak lazım.Misal hamamı icat ettiğimizde “hamama giren terler” demeyi ihmal etmemişiz.Gelecek nesil hamama giderse başına gelecekten haberdar olsun diye.Ama natırın, yatırıp ne yaptığı konusunda bir söz bulamadım. Sanıyorum ki bu tecrübe edilerek öğrenilecek bir şey. Fantezi dünyası da bir hayli geniş olan ata “atına dost gibi davran, düşman gibi bin” derken sadist ilişkilerden hoşlandığını ima etmeye çalışmış olabilir.Yatağa bağlama fantezisinin de bu dönemden geldiği gün gibi aşikardır zira kazığa bağlı ata düşman gibi binilirse ne olacağı bellidir. “Can boğazdan gelir” diyerek yiyen-yedikçe şişen nahif atamı da anmadan duramayacağım. Bütün bu söz furyasına bakarak nerden gelip nereye gittiğimiz, ne yiyip ne içtiğimiz ve nasıl yaşadığımız hakkında bir fikir sahibi olabilirsiniz.Bir de anlam veremediğimiz, neden, ne için söylenmiş diye düşündüğümüz sözlerimiz mevcuttur. Bu sözlerin önde gidenleri ise içinde kırk sayısının yer aldığı ata sözlerimizdir. “Kırk katır mı, kırk satır mı”, “kırk gün kırk gece”, “kırk kurda bir aslan ne yapsın” gibi sözlerin yorumunu size bırakıyorum. Ben kuyuya bir taş attım, bakalım kırk akıllı çıkarabilecek mi?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © öykü yılmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |