"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
"Seni seviyorum lal..."okulun koridorlarında çınlayan bu ses başta beni ürkütmüştü.Daha sonra beni utandıracağını nereden bilirdim."Seviyorum seni güzel kız.Senden ayrı kalacağımı bilsem de...."yüzüm gittikçe kızarıyordu.Önümdeki tahta aynaya dönüşseydi yüzümün benek benek oluşunu daha rahat izlerdim diye düşünmeye başlamıştım.Tanrım başım uyuşuyo...Saçmalamaya başladım demek.Kendime geldiğimde ölmek istedim.Dersin bitmesine 10 dakika olmasına mı yoksa öğretmenin"Bu bahsettiği kız sen misin"diye soruşuna mı ağlamalıydım.Hiçbir gün bu olanların kabus olması için dua edişimi ve bu insanların üstüme üstüme gelişini unutamayacaktım.İyi ama bu kimdi.Bunu yapmaya cesaret edişi inanılmazdı. Artık müdürün odasındaydım.Tuhaf olan bunu yapanın orada olmayışıydı. __Sen misin lal? __Evet. __Bunu yapan kim ve sen onu nereden tanıyorsun? __(Yapanı bir bilsem)Yani efendim bilmiyorum.Gerçekten... Sonradan anladım ki yakayı elvermemiş.Önceden bir kaset doldurup gizlice odaya girip hemen bırakmış.Bu kadar akıllıca davranan her kimse onu gittikçe daha merak eder olmuştum. Ertesi gün sınıfa girdiğimde sıramda kırmızı bir gül buldum.Bir de zarf.Arkadaşlarım alay etmeye,hem de kıskanmaya başlamışlardı bile.Gülü koklayıp"İyi ama ben kırmızı gülü sevmem ki deyişimi dün gibi hatırlıyorum.Nitekim ben sarı gülü severim.Bu yüzden zarfı açar açamaz şaşkınlığımı gizleyemedim."Sarı güller,papatyalar getirecektim sana.Onlar seni kıskanmasalardı.Bir tek bu kırmızı gülü veriyorum.Rengini aşkımdan çalan bu çiçek,benim varlığımı hissettirecek sana...."yazılı bir zarf alsaydınız hem çok sevinirdiniz hem de korkardınız benim gibi.Galiba beni benden iyi tanıyan bu gizemli kişiyi sevmeye başlamıştım. Bu ilginçliklere yenileri eklendi.Kapı önündeki paspasta bulduğum kolye,içinde sarı gül ve en sevdiğin şiiri yazan mavi bir mektup, hergün beni sevdiğini söyleyen bir ses...Etrafımdaki herkese kuşkuyla bakmaya başlamıştım.Birinin beni takip etmesi ya da arkadaşlarımdan birinin şaka yapma ihtimali bir hayli fazlaydı.Artık sokakatan geçen herkese "O sen misin"deyişimde beni deli sanmalarına iyiden iyiye alışmıştım. Bu kişiyi bulmak için gösterdiğim çabayı derslerime gösterseydim okul birincisi olmuştum bile.Neyse ki bir gün(aslında her gün:))beni telefonla arayıp"Seni seviyorum prenses"deyişinden sonra"Sen kimsin"soruma ilk defa cevap geldi."Sana çok yakın biri.Beni görememen normal.Çünkü sen bir prensessin ve dünyaya benim gibi aşık gözlerle bakamıyorsun.Bir gün yeryüzüne inip etrafına aşık gözlerle bakacak olursan beni o zaman görebilirsin."Bu cevap sorduğum sorulara cevap olmaktan çok aklımı karıştırmıştı.Sonra telefonların sesi kesildi,mavi kağıtlara yazılmış mektupları arar oldum.Ne çiçekler ne şiirler geldi.Yavaş yavaş aşk denilen pastadan bir dilim alma vaktim gelmişti.Uykusuz geceler,bitmeyen düşünceler peşi sıra geldi.Böyle romantik,beni böyle seven birini nasıl kaçırabilirdim.Aslında biz hiç birbirmizin olmadık ki.Daha adını bile bilmiyordum.Tek bildiğim onu seviyor olmamdı. Buldum dedim biran.Kısasa kısas.Mavinin en güzel tonunda bir zarf bulup üstüne"İsimsiz kahramanıma"yazıp mor bir menekşe ile birlikte sırama bıraktım.Belki yok olup gidecekti.Ama içimdeki ses,aşkın verdiği güç işe yarayacağından emindi demek isterdim ama o anda beni böylesine çözmüş bir insan bu ufacık bir notu mu çözemeyecekti diye düşünmüştüm.Sonra soluğu sahildeki her zaman gittiğim bankta aldım.Tabi yoldan aldığım kırmızı bir gülle beraber.Bir de baktım yanımda biri.Elinde sarı bir gül.Ben hiç bir şey demedim.O da.Omzuna yaslandım.Ve ona sen kimsin diye sormak aklıma bile gelmedi.Çünkü ben dünyaya aşık gözlerle bakmaktaydım.Bir de beni bulacağından emindim.Her ne kadar notta "Prensesin artık seni görüyor.Rengini aşkından çalan kırmızı bir gülle beraber seni sonsuza çeyrek kala,mavinin aşkla buluştuğu yerde seni bekliyor olacak"yazsa da... Ve uzun bir aradan sonra "Sarı gül getirdim sana.Artık benimle olduğundan mıdır seni kıskanmıyorlar"deyişini ömrüm boyunca unutmayacaktım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Burcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |