..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Başkaldırı > çetin




23 Ocak 2006
Gelinciğin Öyküsü  
çetin

:AIID:
GELİNCİĞİN ÖYKÜSÜ
Yükselen bir ağaçlık vardı uzaklarda
Göğün yerle birleştiği
Çok uzaklarda bir ovanın ortasında.
Heybetliydi biraz ilerideki dağın yükselişi
Korkuturdu kendisini uzaktan görenleri
İçindekilerde ovanın ve ağaçlığın sakinlerini,
Korkuturlardı Kartallar.
Acımasız, korkusuz Kartallar
Ovada, ağaçlıkta görülünce onlar
Kaçardı sıçanlar, tavşanlar
Bin bir güçlükle saklanırlardı
Belki bir taşın, bir ağacın arkasına
Belki de bulabildikleri bir kovuğa.
Bir de serçeler vardı, uçsuz ovada
Hiç aldırmazlardı vahşi Kartallara
Bir de üzerlerindeki gök kubbeye
Uçarlardı bir oraya bir buraya gönüllerince.
Ama bırakmazdı Kartallar bazen onları da
Avlamak için değil,
Kullanırlardı onları sadece oyunlarında
Serçelerin keskin ve hızlı uçuşları,
Hareketleri tam bir eğlenceydi günlerce
Zordu yakalamak onları
Hiç beklemedikleri bir anda
Yok, oluyorlardı, yitiyorlardı pençelerinin altında.
Bu böyleydi yüzyıllardır,
Kimi zaman aç,
Kimi zaman da oyuncu birkaç Kartal
Uçuyordu sessizce ovada
Bir hayvansa belki gölgesinde
Belki pençesinde,
Gidiyordu onunla kalesine.
Günler günleri kovalamıştı ovada
Dağ rüzgârları bırakmıştı yerini musona.
Bir canlılık başlamıştı,
Küçük, büyük tüm canlılarda
Büyüklerin yerini almıştı
Minimini hayvan yavruları da
Çalıların, ağaçların arasında, arkasında
Anlamaya çalışıyorlardı yenidünyalarını.
Sadece onlar değillerdi öğrenen
Bu yaşamı, bu ovayı
Genç Kartallar vardı
Etrafta tehditkâr dolaşan
Ve böbürlenerek pençelerini gösteren.
Korkuyorlardı serçeler bu gösterilerden
Bırakamıyorlardı kanatları yeni açılan yavrularını
Endişe etmeden.
Genç kartalların en tehlikelisiydi Gri kartal,
Şimdiden korku salmıştı ovaya
Gururla, hırsla uçuyordu
Yavruların ve yuvaların üstünde
Küçük, büyük demeden götürüyordu kalesine.
Gri Kartal bıraktı bir gün kendisini dağ eteklerine,
Eğlence arıyordu kendisine
Bir serçe yuvasını kestirdi gözüne
Tabi içindekileri de
Yavaşça süzüldü gökyüzünde
Sanki ova karardı gölgesiyle
Bir bağırış, figan aldı ağaçlık ovayı
Kaçıştı yine tavşanlar, sıçanlar
Kahkahayı bastı diğer Kartallar.
Gri Kartal önce kaptı iki yavru serçeyi
Çırptı kanatlarını yukarıya
Hiç düşünmeden bıraktı boşluğa
Pençelerinin arasındakileri
Cansız çarptılar yere, gürültüyle
Öldüler hiç bakamadan gökyüzüne
Yine yöneldi yuvaya
Ama bu kez bir serçe çıkmıştı karşısına
Açtı küçük gagasını ve atıldı
Yavrularının katiline
Ama boşunaydı bu çaba
Bir kanat darbesiyle O’da düştü
Cansız yavrularının yanına
Gri Kartal şöyle bir baktı etrafına
Öfkeyle daldı tek kalan yavru serçenin yanına
Tam yakalayacakken pençesiyle
Bir acı duydu gözünün yan tarafında
Birkaç damla kanı düştü yavrunun kanadına
Şöyle bir baktı etrafına
Karşısındaydı küçük baba serçe
Yuvasını ve tek yavrusunu savunuyordu umutsuzca
Kartal uçtu, öfkelenmişti
Sinirle daha da güçlenmişti.
Baba serçe hızla uzaklaşmıştı arkasına bakmadan
Kartal da hemen arkasından
Bir müddet sonra yok olmuştu ufukta
Av ile avcı
Yalnız duyulan bir serçenin acı çığlığıydı.
O günden sonra büyüttü düğerleri yavruyu
O ise unutmadı ailesini
Unutamadı Gri Kartalı
Farklıydı diğerlerinden küçük Serçe
Konuşmazdı, uçmazdı diğerleriyle
Sadece kaleye, Kartalların kalesine bakardı öfkeyle.
Diğerleri bir isim vermişlerdi O’na
Al Serçeydi adı.
Adı gibi farklıydı kendisi de
Durmadan uçar, hiç olmadık hareketler yapardı gökyüzünde
Aldırmazdı küçük bedenine ve gülmelere.
Toplanmıştı bir gün serçeler ağaçta
Konuşuyorlardı yavaşça
Kulak kabarttı yaşlılara;
“Yeni bir yer bulmalıyız
Tehlikede hayatlarımız
Çoğumuzu öldürdü Kartallar
Böyle büyümemeli genç yavrular”
Dedi en yaşlı Ata
Hepsi onayladı başıyla
Yalnız kabul etmedi Al Serçe
Fırladı ortaya
Kendisine kızanları dinlemedi ve seslendi;
“Ey kardeşler, yaşlılar
Kaçmak olmamalı
Yurdu bırakmamalı
Vermeli gerekirse şehitler”
Yaşlı Ata kalktı yine
“Sen ey yüreği gibi kanatları Al Serçe
Öfke düşmüş küçük yüreğine
Yanarsın onun ateşiyle
Savaşmadı, savaşamaz
Hiçbir zaman bir serçe”
Yine onayladı ötekiler
Ve devam etti Ata serçe
“Boyun eğmeli serçeler
Böyle istedi Atalar
Ve de Tanrılar
Onlar oldu tüm ovaya
Efendiler
Krallarımızdır Kartallar”
Sözleriyle dağıldı serçeler
Ertesi gün vardı büyük göç
O yüzden kalmadı kimse geriye
Yine güneş battı
Sonra doğdu yine
Ve ilk kızıllığıyla
Yaşlı Atanın önderliğinde
Başladılar uçmaya
Yeni bir yurt aramaya
Sonra bir ses duyuldu
Aslın da bir haykırıştı bu
“Kartal, Gri Kartal”
Diyebildi bir serçe
Döne döne düştü yere
Sonra onu bir başkası izledi
Gri Kartal kahkahalarla dağıtmıştı
Bu koca kafileyi
Herkes bir yana uçmuştu
Yalnızca bir serçe yerde kıpırdanıyordu
Bu Ata serçeydi
Bağırıyordu can havliyle
Yarım bırakmayacaktı işini
Hiç bozmadan istifini
Gri Kartal yöneldi yaşlı serçeye
Sonra Al Serçe belirdi
Yanan gözleriyle Kartalın üzerinde
Takip etmesini bekledi gökyüzünde
“Bırak kaç buradan
Olma benim için canından
Olacaksa ölümüm Kartalın pençesinden
Ne gelir senin elinden”
Dinlemedi asi serçe onu
Ve o altta, Kartal üstünde
Süzülmeye başladı gökyüzünde
Ova susmuş,
Rüzgâr bırakmıştı esmeyi
Ve gözler çevrilmişti
Bir serçenin yaptıklarına
Al Serçe kurtuluyordu her seferinde
Hiç dengesini yitirmeden
Kartal çıkmıştı Al Serçenin üstüne
Kanatlarını açmış
Hapsetmişti gölgesine
Uzattı kanlı pençelerini
Tam tutacakken serçeyi
Gözden yitirdi ufacık bedeni
Ve bir an iki küçük pençe gördü
Sonrası ise karanlık
Ardından ovayı çınlatan bir çığlık
Al Serçe bırakamadı, çekemedi pençesini
Takılmış, saplanmıştı sanki
Amaçsızca uçtu Kartal
Görebilmek umuduyla
Ama çarptı yere sertçe
Çarptığı yükseklikte kaldı Serçe
Gri Kartal biraz daha gidip çarptı bir tepeye
Ve kımıldamadı bir daha
Şaşkındı ova, şaşkındı serçeler
Şaşkındı kale ve Kartallar
Al serçenin başında toplandı
Küçük bedenler
Son nefesini veriyordu sıcak toprağa
Ve son bir şeyler söyledi onlara
Önce toprağı ıslatan kanına
Sonra dönüp Gök Tanrıya
“Boyun eğmeli serçeler
Onlar oldu bize efendiler
Krallarımızdır Kartallar”
Dedi ve yumdu gözlerini.
Başka bir yere değil
Gömüldü oraya
Göçmedi, göçmek istemedi serçeler
Bırakmadılar yurtlarını Kartallara
Kartallarda dokunmadılar bir daha onlara.
Ama bir gün
Bir çiçek belirdi boş ovada
Tam Al Serçenin mezarında
Yaprakları aldı ve bir siyah göz
Tüm ovayı görebilecek bir göz
Sanki vakurla izliyordu ovayı
En çok da Kartalların yuvasını
Serçeler Gelincik dediler O’na
Çünkü asiydi
Açıyordu her yerde özgürce
Kimi zaman dikenlerin
Kimi zaman kayaların kucağında.
Sanki dönmüştü Al Serçe
Bekliyordu yine yuvasını mertçe.
Bir yerde çıkmazdı, çıkarılmazdı
Kartalların kalesinde, yükseklerde
Çünkü korkardı Kartallar
Boş ve soğuk gecelerde
Bir uğultu yükselirdi
Karanlığın içinde
O da Al Serçenin kanat çırpışları
Ve de hiç bitmeyen özgürlük şarkısıydı
Yükselirdi asice.





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Öğle Yemeği [Öykü]
Mabet [Öykü]
Günlük [Öykü]


çetin kimdir?

sadece çevresinde gördüğü dünyayı kendisine göre yorumlaya çalışan sade bir yazar.

Etkilendiği Yazarlar:
çehov, m.izgü, dostayevski,


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © çetin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.