..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > sedef




22 Temmuz 2006
Guguklu Saatin Çaldığı Gün  
sedef
Büyük bir evin içinden çıkan zincirlerin ucunda sallanan kozalakları, kırmızı çatısı ve kırmızı penceresi olan kahverengi o koskocaman güzel eve hayran, hayran bakıyorum. çok yüksekte. Ayak parmaklarımın ucunda yükseliyorum ve işte, o hiç unutamayacağım an; küçücük bir kuş çıkıyor, "guguk,guguk" diye öterken, geri. geri gidiyorum şaşkınlıkla, arkaya, bir boşluğa düşer gibi oluyorum ve yaşam başlıyor...............


:AHEA:
Kocaman bir guguklu saat, divanın üstündeyim, başımı kaldırıp dev kozalaklara bakıyorum, o kadar büyükler ki, ellerim uçlarında minicik kalıyor ve ben o kozalakları bir türlü tutup çekemiyorum. Büyük bir evin içinden çıkan zincirlerin ucunda sallanan kozalakları, kırmızı çatısı ve kırmızı penceresi olan kahverengi o koskocaman güzel eve hayran hayran bakıyorum. Çok yüksekte. Parmak uçlarımda yükseliyorum ve işte, o hiç unutamayacağım an; küçücük bir kuş çıkıyor, ‘guguk guguk’ diye öterken, geri geri gidiyorum şaşkınlıkla, arkaya, bir boşluğa düşer gibi oluyorum ve yaşam başlıyor...

Annemin söylediğine göre Palabıyık Amcanın kiracısıymışız o günlerde. Biz o evdeyken babam cezaevinden çıkmış. Annem o guguklu saati hatırlamama hep şaşardı, “Belki daha sonra anlatılanlardan aklında kalmıştır.” derdi, çünkü iki yaşındaymışım henüz. Palabıyık Amcaların çok iyi insanlar olduğunu anlatmıştı annem. Babam cezaevindeyken tam on altı evden taşınmak zorunda kalmışız bir senede. En son taşındığımız ev onlarınmış. Polis gelip soruşturma yaptıklarında, diğer ev sahiplerimiz gibi, evden çıkmamızı istememişler. Yaşlı bir karıkocaymış, beni de torunları gibi severlermiş.

Doğduğum evde, ben henüz üç aylıkken olmuş baskın. Annem “Sabahın beşi yada altısıydı.” derdi. Kapı yıkılırcasına çalınıyormuş, sokak polis arabaları ve polislerle doluymuş. Hızla annemi itip içeri girmişler, her yeri dağıtmışlar, benim bebek yatağımı dahi kesip içine bakmışlar, bütün kitapları, notları toplamışlar, hatta annemin babama nişanlıyken yazdığı mektupları bile. Annem odada iki polisin eşliğinde geceliğini çıkarıp, giyinmek zorunda kalmış, babam kelepçelenmiş ve götürülmüşüz.

Babam her şeyi inkar etmiş, ta ki son zamanlarda arkadaş olduğu, yoksul bir kulübede yaşadığına inandığı, Ahmet adındaki bir işçinin, aslında polis ajanı olduğunu ilk soruşturmasında öğrenene kadar. Altı çocuğu ile o kulübede yaşadığını sandığı dava arkadaşına yeni diktirdiği paltosunu vermiş. “Kendisi eski bir pardösü ile kışı geçirdi” derdi annem, “Ankara kışları çok ayaz olurdu...”

O günlerden iki fotoğraf vardı, siyah-beyaz. Birinde annem ile ben, birinde yalnız ben. Kucağımda oyuncak bir köpek tutuyorum, parmağımla da bir şey gösteriyorum, şaşkın, soran bebek yüzümle. Resmin arkasında bir damga vardı “Cezaevi - Görülmüştür” diye. Annem daha sonra karalamıştı o damgayı. Bir yaşıma bastığımda çektirmişiz, babama göndermek için. Resimde annem o kadar güzel ki, saçlarını özenle kestirip taramış, dudaklarına ruj sürmüş, bana da daha enstitüde talebe iken diktiği ipek bir bebek elbisesi giydirmiş. Masum, genç ve hüzünlü bakıyor, kucağında çocuğu. Babamın bizleri düşünüp üzülmemesi için gülümsemiş. “Oysa...” derdi, “O zindanlarda yatıyor diye taşlarda yattım.” İlk altı ay hangi cezaevinde olduğunu bile öğrenememiş, birde ‘komünistleri kesin asacaklar’ söylentisi varmış etrafta. Çalıştığı bankadan sürekli raporlarla, izinlerle, bana bakacak birilerini arayarak geçirmiş aylarını. Her zaman iş arkadaşlarını minnetle anardı. “Fatma’nın uzaktan yakından siyasetle ilgisi yoktur, kocasının faaliyetlerinden habersiz, kendi halinde biridir’ demeyip de, ‘şiirler, hikayeler yazan, yardım faaliyetlerinde görevler alan, romantik, duygusal biriydi’ deselerdi, beni de içeri alırlardı” derdi. On iki ayda on altı eve taşınmak, bazen bir ay bile oturmadan yollara düşüp ev aramak, “Çok zor bir yıldı.” derdi annem. Her eve taşındığımızda sivil polis soruşturması başlarmış. Ev sahipleri ‘Kusura bakma Fatma Hanım’ derlermiş, ‘Bizimde çoluk çocuğumuz var, mimleniriz falan’. Dedemde ilk seferinde, ‘Fatma’ demiş, ‘Bize gel kal derdim ama benim geride üç oğlum var, Demir başını yaktı, diğerleri yanmasın.’ “Tabi” demiş annem, “Siz merak etmeyin baba, ben başımın çaresine bakarım.” On sekiz ay bakmışız başımızın çaresine, en son Palabıyık Amcanın evine taşınana kadar. En uzun oturduğumuz ev o olmuş, o dönem. Polisin gelmesine kimse aldırmamış orda.

Guguklu saatin çaldığı günde gelmiş babam, ben tam yirmi iki buçuk aylıkken. Bir guguk kuşunun ötüşü idi mutluluk, ben şaşkınlıkla geriye düşerken, koltuk altlarımdan tutup, havaya kaldırıp döndüren, sonra öpücüklere boğan, bu koca kafalı, yakışıklı adam, benim babamdı, ilk hatıram.

x.x.x.





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Guguklu Saatin Çaldığı Gün

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cinnet Eşiğinde Beklemeler
Cinnet Eşiğinde Beklemeler

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ah! Şu Benim Taşıyamadıklarım... [Şiir]
Ah! Şu Benim Taşıyamadıklarım... [Şiir]
Ah! Şu Benim Taşıyamadıklarım... [Şiir]
İşte Öylesine... [Şiir]
Ah! Şu Benim Taşıyamadıklarım... [Şiir]
Ah! Şu Benim Taşıyamadıklarım... [Şiir]
Ah! Şu Benim Taşıyamadıklarım... [Şiir]
Ah! Şu Benim Taşıyamadıklarım... [Şiir]
İçe Dönüşlerim [Deneme]


sedef kimdir?

Bir boşlukta dönen, mavi küre mucizesinin şaşkınlığındayım. . . Başka mucizeler bekleyenlere şaşkınım birde. Kısacası şaşkınım savaşlara, kavgalara, tüm karmaşaya. . . Öyle işte

Etkilendiği Yazarlar:
Çehov- Aziz nesin- Yalçın Ergir-Can dündar vb...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © sedef, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.