İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
"Yazmaya kalktığımda tıkanıyorum" -ayağa kalktığımda tıkanıyorum , oturmam lazım. geveledi ağzında kelimeleri ayağa kalktı inadına, isterdi ki herşeyi düşünmesin bazı şeyler reflexsel olsun. “beni takip et “, dedi ruhuna , mutfağa uğramak istemediğini biliyordu, uzun zamandır yemek yememek , knut'a özenmekle alakası yok herhalde... "tam olmasını dilediğim şeyler, yıllık çıkarmak, kitap vs, ben başında beri bunları diyordum, bu site neden yapamasın bunları? " bu sitede oturmaktan vazgeçmeliyim , elinde acemi bir barmen gibi çevirdiği su şişesini oturacağı kirli tekli koltuğun üzerine attı ; - insanlar çok saldırgan , dışarıya çıkamadığım bir siteye mahkum gibiyim, bağımlı gibi , zaruri bağımlılık, ben başından beri bunları biliyordum ... saatin sekizi uğurlamasına itinaden dışarıya çıkmak için hazırlandı cesurca, bir basamak olmalı en azından bu merdivenleri iniş , 2 saat sonra dönecek olsam bile, ( dışarıda farklı ne olbilir ki ? ) en azından çıkabildiğimi ispatlarım , içten her şey geçiyor ama , yapmak ... bir saattir hazırlanacağım 10 olacak akrep neredeyse ve beni sokacak, ayakkabılarım , beni belli etmeyecek bir şeyler , temiz çorapların rengine uyuyacak, uymak = uyumak , sayıklamak = ayağa kalkmak , gri ya ewet grii ayakkabı giymeli ,tekdüze renklerin hepsinin eşcinselleşmesi , gri=gray=gay. " akıl ve kişilik sağlığından kuşku duyduğum sizin gibi bir zatın saçmalıklarına yanıt vermenin gerekli olup olmadığını uzun süre düşündüm. Yazınızı yayınlayan sitenin iddialı ismini dikkate alınca, kısa bir yanıt verme gereği duydum" ilk adımlar çok önemlidir dışarıya çıktıktan sonra bir daha geriye dönemeyeceğini hesaba katmalısın , sitenin içinden çık evet, güvenliğe selam ver, seni ilk kez görmüş olmalarının yüzlerindeki garip ve kuşkucu sekansında uyuma, ipleri eline al bir tinto brass mimiği ver, siz beni tanımayabilirsiniz ama ben sizi tanımakta güçlük çekmedim, üzerinizde üniformalar var ben burada çok eskiyim ... bunu onlara ver, biraz ukala ve iddialı bir ifadeyle ama korkma, onlar zaten kukla bu sitenin kuklaları para ya da başka huzur verici birşey ödeniyor olmalı ( beni takip et dedi ruhuna ve sessiz kal ), evet anladılar. önünde parlayan katlanmış beyaz kağıda takıldı aklı çimenlerin içine gömülecek almazsam elime, kirlenmemiş bir mektup olmalı " akıl ve kişilik sağlığından kuşku duyduğum sizin ...." - bu da ne böyle ? sanki yazılar yankılanıyor, kime yazılmıştı "isa kantarcı" bu site de oturuyor olmalı , ama postacı bunu nasıl düşürmüş olabilir ki "...sorumsuzluk ve gayrı ciddilikle saçmalama tutumunda olamaz. Sizin tutumunuz tam da budur. Edebiyat Dünyası; Telos Yayıncılığın ve Zafer Yılmaz'ın yayıncılık anlayışını ve edebiyat karşısındaki duruşunu iyi bilir. Ancak... - zafer yılmaz diye bir şahıs , ismi isa kantarcıdan daha karizmatik ama , bu siteye yeni bloklar da eklenmiş ben dışarıya çıkmayalı yıllar olmuş olmalı. gayri ihtiyari site güvenliğine uyguladığı teknikle köşede soğuk su satan çocuğa da selam verdi, -çocuk muhtemelen deli olduğunu düşünmüştür. -sen susar mısın biraz , uzun zamandır dışarıya... neyse beni takip et. -hep aynı bahane. mektuba takıl biraz daha bence , işin içinden kötü şeyler çıkabilir. pano mu , bir pano ve altında piano , kuyruklusundan hem de, kuyruklu yalanlarda vardır, peki bir kuyruklu yalanla , kuyruklu piyanoyu yanyana koysak ? evey yalan piyanosu oluyor. -pano da ne yazıyor , "İzedebiyat, benim vazgeçilmezim " ...... ..... çok ilginç -nedir ki vazgeçilmez olan ? birşey vazgeçilmez olabilir mi ? vazgeçilmez olursa kendi isteğinle bırakmadığını anlatır , - haklısın vazgeçilemez olabilir ancak, - vazgeçmek iradi bir söylem, vazgeçilemez ise buyruksal değil mi? - haklısın , yine çok konuşuyorsun ama doğru konuşuyorsun. daha 200 metre bile olmadı evden uzaklaşalı ama görüyorum bir yığın çılgınlığa dönmüş her dörtgen. “ Merhaba Arkadaşlar Ben de bu siteyi yeni keşfettim ” Ve panonun altında birbirinden farksız bu mesajlar , her gün belli ki buraya taşınanlar oluyor , nüfusumuz artıyor, bir gariplik var değil mi neden buraya geliyorlar -bana sorma gevezeliğimle tanınmaktan bıktım. “ kurmacaya davet” okudun mu yazanı ? burada neler oluyor allah aşkına , karanlığa yavaşça dalsam mı acaba , belki ilerde yanlış hatırlamıyorsam bir tekel büfesi olacaktı , açık mıdır ki bu saatte ? -selam, içerde genç sarışın adam izlediği eski filmden sıyrılıp bacaklarını yazarkasanın üzerinden indirdi alelacele.” Merhaba siz bu saate kadar açıkmıydınız “ - evet açığız . -burayı yaşlı bir adam işletiyordu daha önceden , bazen de gelini oluyordu. - aaa ! onlar burayı bize devredenlere devretmişler, siz uzun zamandır uğramıyorsunuz galiba. -evet başka bir yerdeydim. - umarım artık gelirsiniz , biz de yeni devraldık burayı bilmiyorum bakalım ne olacak, -hımmm cd falanda satıyorsunuz galiba , - burada raftakilere daha rahat bakabilirsiniz isterseniz , onlar kutuda olduğu için … - hııı evet fena filmler değil, hatta ilginç 7. mühür ha - ingmar bergman , bilir misiniz. - evet biliyorum , eee bu da ne böyle ne yazıyor “piano of liar “ - yalan piyanosu -ingilizce biliyorum sağol, bu ne ? nasıl yani ? -o film daha çekilmedi , bilim kurgu galiba ben de henüz izlemedim , her şey yerli yerine otursun beynimde izliycem keyifle , siz, neden garipsediniz , şaşırdınız sanki ? gülümsedi sarışın bok… bu bir “andrei” mimiğiydi hatta “andrei rublew “ mimiğiydi -bu bir tartovsky mimiği bayım , ben iki bira almak istiyordum. - ama daha fazlasını aldınız galiba, biranızı da veriyim. Her şey yüzünü karanlığa dönüyor , parkın ışıkları zayıflamıştı saat 12 ye secde ettiğinde, düşünerek 2 saat geçirmişti ve daha da geçireceğe benziyordu. Terli ellerine cebinde sıkıntıdan buruşturduğu mektubu aldı. "İnsanın fikri ne ise zikri de o olur" derler. Dolandırıcı ve vampir bir yanınız olmalı ki, bu tür iftiraları başkaları için de sıradan bir nitelik olarak algılıyorsunuz.” Zafer Yılmaz Mektubu yazan adam ve yazılan adam arasında ne tür bir alıp verememe durumu var ki acaba ? kim bunlar böyle her yeri TV deki saçma programlara benzetiyorlar, garip uğursuz selamlaşmalar, yalancı piyanolar, güvenli dediğimiz site gerçekten benim için güvenli mi acaba ? yüzünü yere çevirip birasını açtı , hala değişemeyen tek objeydi cam şişedeki biranın kapağı şu anda, çakmağını cebine koydu sadece sigara yakmaya yaramıyordu tüm kötü alışkanlıklarına yardımcıydı bu çakmak ; sigara yakmak, bira açmak, sivri ucuyla sırtını kaşımak, bir gün kendini yakmak belki. Gözü silik-silik zemine kilitlenmiş yazılara takıldı , resmen badana fırçasıyla şunlar yazılıydı : "Sen kimsin? adın ne senin? nerdensin, kimlerdensin? çıplaksın; nerde! gömleğin. ... by yağmurcu." "şimdi gerçektende bu şiir çok hoşuma gitmekle birlikte ... çıplak gömleksiz bir arkadaşın nereli olduğunun adının kamil remzi fevzi olmasının önem derecesinin yangında üçüncü derecede kurtarılacak eşya niteliğinde oluyor olmuş olması sebeb itibariyle … " -susma artık tamam , ne düşünüyorsun olanlar hakkında ? -sonuncusu delirmiş bence , ilginç olmaya çalışmaktan öteye geçememesi çok ilginç. -ama tedirgin ediyor. -senin de ne kadar sağlıklı olduğun tartışılır ama. -en azından savaşmıyorum kendimle, -savaşıyorsun bunu söylerken bile savaşıyorsun, -haklısın, -herkes bir yerlerde kirli bir savaş veriyor, senin başın dönüyor . kendi durumunu unutup beni yalnız bırakarak diğerlerine takılıyorsun. Sen de farklı değilsin herkes bunu yapıyor, kendini oluşumun , yapının dışında sayıyor aslında. -ben tam olarak öyle sayılmam, -evet çünkü ben varım, -senden nefret ediyorum. -şimdi başına bela olacak sarışın adam buraya gelmeden uzaklaş , evine git ve hayatına kaldığın yerden devam etmeyi um. - hayatta kalmış mıydım ki ? -hep kalıyorsun. İkisi de büyü gibi aynı anda gülümsedi. - e bira nolacak daha yeni açmıştım. - şu anda bile vakit kaybediyorsun, yalnız değildi evet ama kimsesizdi , daha doğrusu kimseli değildi ruhu kimse sayılır mıydı ? adam kalkarken yine de gözü birasına takıldı ,aynı zamanda küçük çimenliğin üzerindeki ağaca çivilenmiş ; “melekler geçti kel bahçe “ hemen ardından duvara işeyen sokak çocuğunun yırtık tişörtünde : “gözlerine dalmak calypsonun “, j bloğun penceresiz kalan tarafındaki reklam panosunda : “üvey sevgili” yol kenarına atılmış bir ayakkabı markası : “bir olmak” t bloğun güneş enerjisi toplayıcısında : “ itiraf ve kalp çarpıntısı” siteye doğru yol alan lüx bir kırmızı mersedesin plakasında : “bir avuç sen bir parça ben” yazıları flaşlar gibi patlamaya başladı. Heryer her şey onlardan oluşuyordu , burası neye dönüşmüştü , yoksa farkındasızlık süresini mi doldurmuştu imgeler ( saat 12 yi geçmeden eve dön canım yoksa derin kükürde dönüşecek) . Güvenlikten hızlı adımlarla geçerken imajları umursamadı ama : - aa siz de mi bu site de oturuyorsunuz çok güzel. Sadece ruhunun duyabileceği şekilde lanet olsun diye fısıldadı (“ sana söylemiştim “ ) -erken kapatmışsınız galiba dükkanı. -bence siz erken eve gidiyorsunuz , biranızı bu kadar çabuk mu içtiniz ? - …. - bakın ilgilendiğiniz filmi aldım yanıma, bu gece izlemeyi düşünüyorum. -aklınızda her şey yerli yerine oturdu o zaman . -evet sayenizde .. - bu da ne demek oluyor? “Sen neden susuyorsun” diye fısıldadı ruhuna -filmde oynayanlara bir göz atarsanız ne demek istediğimi anlarsınız ? bakışlarım sendeliyor sanki , oynayanlar : nida isa kantarcı zafer yılmaz pan türk fulya engin baran Yurdakul Didem akın Peri sim eldivenoğlu ve tüm iz-site sakinleri yazan ve yöneten : kuzey darıcı dehşeti artmaya devam ederken cd nin arkasını çevirip konusunu okumaktan alamadı kendini : "etimi yemek istiyorum artık, kendimin dışında bakacak başka birşeyin tadı kalmadı. hiçbirşeyin tadı kalmadı. yeraltı, karanlık, şopen , gece-dem, hepbiz birbirimizi izleriz bu kuytularda. ayıp flütler çok eşli şarkılar ve insanlıktan yavaş yavaş sıyrılan boynuzlarımız. haşim , enis, boris, dördüncü harfleri "i" leşmiş bu karanlık perde piçleri... takma adların kahramanı. beni nerede bulacağını bilenlerin pek uğradığı biryer değil yine de yatağımın kültablası . imla yanık kokusu, vicdan muhasebesi ve gevşemeyen aynı alışkanlıklar damardan körleşerek alınan cin darbeleri , aydınlığı elinin terslemesiyle soğuran parmaktaki yaramın izi .... can yakar... yanık kokusu , dolaba iteklenmiş ızgara, ne zaman doymamış bir güvercine fısıldasam kanatlarımın ne kadar uçmaz olduğunu, muhakkak beni nerede unuttuğunu hatırlayacak biri vardır gibi geliyor , yine de beni nerede bulacağını pek bilenlerin uğradığı bir yer değil burası , tecavüz öğretmenimin dişlerinin arasında kalan, insanlığını hatırlatan, öğleyemeği kuşbaşı kelaynak, tülperdeden sıralanan sünnetlik kabuklu başlar , denize beyaz elbiseyle gece dalanlar , yol ortasında yolun yolluğuna çıldıranlar , vajinası ısırılanlar ve okaliptus cennetinin gizli kolombiyasında gerdan kıran embriyolar, sesleniyorum aslında ama herkesin buna yetecek aklı yok , kanatları yolup aşağıya bırakılmanın zamanı , beni nerde bulacağını bilenlerin pek uğradığı bir yere dönüyor yavaş yavaş burası … " -koş kooooooooooooooooooooooooş evine döööööööööööööööööööön ,( seslenir aklına ) film yere düşer , yerden alırken sarışın adamın gözleri maviden mora döner, -izlemene gerek yok. senin filmin zaten, neler olduğunu en iyi sen biliyorsun , mırıldanır ama herkes duyar. -evden hiç çıkmamalıydım. - evden hiç çıkmamalıydın. - kapa çeneni ! Soluk soluğa ğ bloğun demir kapısına yaklaşırken yavaş-yavaş yavaşladı, rahat sakin kısa adımlar , kapıda seni özenle izleyen kalabalığı görmezden gel lütfen , kim bunlar … 1. kişi yaşlı teyze. 2. kişi askerden dönen, şapın etkisini yeni atlatmaya çalışan bir şair. 3. kişi muavin. 4. kişi kızın manitası. 5. kişi ha bire sigara içen bi dallama. 6. kişi kolonya içen iyi insan. 7. kişi ikinci kaptan. 8. kişi kızın ta kendisi 9. kişi hep ağlayan bir bebek 10., 11., hep bir ağızdan basamaklarda kalan kayıp kahramanın yüzüne yapışır sözcükler : SİZ NEDEN YAZMIYORSUNUZ ? HEM BU SİTEDE KALIYORSUNUZ ? Pençeler ileriye uzanır , dışarıya çıkmanın anlamı bazen tekrar içeriye girememektir. - beni takip et , der usulca ruhu, “ bundan sonra ipler bende “ Kuzey Darıcı ' nın yazısıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kuzey darıcı ..., 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |