Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine |
|
||||||||||
|
İşte bir teskere daha geldi oturdu memleketimizin gündemine. Yine sakal, yine bıyık.... tükür tükürebilirsen. De ki haklı itirazını yükselttin, barış gücü adı altında ilerleyecek sessiz işgal ordusuna katılmadın; de ki insanlığını konuşturup, ‘’sadece yardım kuruluşlarımızla gideriz savaş alanına, silahlı güçlerimizle gitmeyiz’’ diye direndin ve geçirmedin teskereyi, ne olacak? Düşünelim bakalım... Her şeyden önce şurası kesin, sen olmadan da ilerleyecek o güç biliyorsun. ‘’Varsın ilerlesin, ben bu pisliğe bulaşmam’’ diyecek cesareti gösterdin ve silahlı kuvvetlerinin bütün techizatını edindiğin ABD ve İsrail’e sırt çevirdin; peki olacaklara hazır mısın? İçeride bozuk ekonominin ve eşitsizliğin beslediği terörün, dışarıdan alacağı desteğe karşı mücadele edebilecek misin? Bunu bir iç savaşa dönüştürmeden, ekonomik ve siyasal kararlılıkla, yani istikrarla durdurabilecek misin? Peki ya, yeni bir Ortadoğu yaratmaya soyunmuşların, ilerleyişine ve sıranın sonunda sana gelişine engel olabilecek misin? EFENDİM! Duyamadım... Bunun bir çaresi mi var? Bir tür devrimden mi bahsediyorsunuz yoksa, peki kiminle, kimlerle? Yeni nesil İslam devrimcilerine ne dersiniz, Ali Bulaç’lar, İsmet Özel’ler, Nihat Genç’ler uygun mu? Ya Küba örneğine ne demeli; topraktan yeni bir halk yaratıp, bu halkı da nükleer bir silahın üstüne oturtmak çözüm getirir mi? Ya da ‘’Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur’’ deyip, ırksal bir temele mi dayanmalı tepeden inme ihtilalimiz? Zor sorular bunlar biliyorum ama artık zamanı geldi, ya bir çözüm üretmeli ya da düşüncelerimizi susturup, yeşerebildiğimiz kadar yeşerip sonra da kendimizi saman alevinde yanabilecek kadar kurumaya terk etmeliyiz. Bugün tartışılması gereken, teskereye evet mi, hayır mı sorusu değildir, içinde bulunduğumuz çaresizliğin gerçekten bir çözümü var mı, yok mu sorusudur. Demokrasilerde çare tükenmezmiş palavrasını bir yana bırakıp, demokrasinin günü birlik oyalayıcı çözümlerinin, politikacıların oyun bahçesindeki oyuncakları olduğunu görerek, kendimize, akıllarımızla çelişkiye düşmeyecek çareler üretmeliyiz. Bu çarkın içinde kaybolmanın bedelini ödemekte olan bütün ideolojilerin dışında, yeni bir yöntem bulmanın peşine düşmeliyiz. Silahla ya da silahsız işgaller altında ele geçirilmiş maddi varlıklarımızın ötesinde, benliklerimizi işgalden korumanın yollarını bulmalıyız. Her türlü yaftadan arınmış, sadece insan yanlarımızla birbirimize ulaşmanın erdemini keşfetmeliyiz. Bugün tükenmekte olan insanlık değildir, insanlığı kuşatan köhne dünya düzenidir. Her türlü siyasal akım ve ideolojisiyle hem de... YENİ İNSAN, YENİ DÜNYA İÇİN ELELE...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nilüfer Aydur, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |