Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Beni ben yapan, şu ana kadar yaptıklarım mı, ya da bundan sonra yapacaklarım mı. Yoksa şu anda ne yaptığım mı... Geniş zaman kavramının olmadığı bir hayatın acımasız olan "şimdiki zamanı" içinde, geleceğe özlem duyan, geçmişe imrenen bir ben var ortada... Bir önceki satır geçmişe, bir sonraki satır geleceğe ait... Bana ait olan -ya da sana ait olan- ise, şu anda kalemimin ucunun değdiği nokta -ya da gözünün üzerinde olduğu hece- Bugüne kadar yazdıklarım, gelecekta yazacaklarım ve herzaman olduğu gibi şu anda yazdıklarım bir bütünse, ben bu bütünün hep en gıcık yerindeyim... Şimdisindeyim.. Bir yarın var, biliyorum, ama benim olmayan bir yarın. O yarın senin de değil. Onun da değil. Dünün de bize ait olmadığı gibi. Boşuna yarının peşinden koşma, yakalayamıyorsun.. Çok kurnaz bu yarın... Yakaladığım dediğin anda, bir bakmışsın bugün oluvermiş. Hatta dün olup, ellerinin arasından kayıp gittiği bile oluyor... Hep öyle oluyordu zaten... Ve hep öyle olacak.. Ve hep biz, bize ait olan bugünde, yarına özlem duyup, düne imreneceğiz... Olayı daha da derinlemesine düşünecek olursak -ki ben herzaman da düşünemem- bugün, dünün yarını, yarının dünüdür diyebiliriz... O zaman işler karışıyor... Hayatımız gibi... Düşünelim demiştim ya, boşver vazgeçtim... Dünü dün yapan da bugündür, yarını yarın yapan da... Ama bugünü, bugün yapan biziz.. Benim, sensin, o.... Biz ise başını ve sonunu kestiremediğimiz zamanın içinde sadece birer dakikayız.* Aslında bu bile bonkörlük sayılır.. Evet evet, öyle sayılır... Sadece saniyeyiz... Hatta bazılarımız saniye bile değil ya, hadi neyse... Birşey elde etmeye çalışma boşuna... Herşey dün ile yarın arasında pay edilmiş... Dünden bugüne birşey kalmıyor... Yarınınkiler de, düne gidiyor... Giderken bugünün yanından geçiyor... Yanımızdan geçiyor... Ama sadece geçiyor ve gidiyor... Ne mi geçiyor... Sana ait olduğunu sandığın herşey... Boşuna yakalamaya çalışma, ben yakalayamadım... Yakalayamıyorum da. Yakalayanı da duymadım üstelik... Duyacağımı da zannetmiyorum... Sen bir noktasın, zaman bir film şeridi... Sen sabitsin, kıpırdıyamıyorsun, hayat akıp gidiyor, duramıyor... Sana da birşey vermiyor... Merak etme bana da birşey vermiyor... Verseydi söylerdim... O na da birşey vermemiş... Ben de istemezdim böyle olmasını ama Allah kahretsin ki bu böyle... Vermiyor işte... Aşklarımız diyeceksin şimdi... Hüzünlerimiz, sevinçlerimiz... Gözyaşlarımız, ruhumuz... Onlar da dün ile yarın arasında pay edilmiş... Dünü anımsıyarak, yarını hayal ederek yaşadığımızı zannediyoruz o duyguları. Kavramlar yaratıyoruz kafamızda. Kendi kavramımızı temele koyup, üstünü inşa etmeye başlıyoruz... Oysa gerçek olan birşey yok... Dünün de yarının da bize ait olduğunu zannediyoruz... Ben de, sen de, o da... Halbuki bizler dünlere ve yarınlara aidiz... Bize ait olan ise sadece bugün... Değerini de bilmiyoruz ki... -------------------------------------------------------------- (*)Alıntı : ANATHEMA (Alternative-4)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Baran Yurdakul, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |