Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu |
|
||||||||||
|
Türkiye toplumu olarak, önüne gelen her şeyin cılkını çıkaran, abartılı bir gidişatımız var. Büyük takımlarımızdan biri veya milli takımımız önemli bir maç mı yapıyor, “hurra!” bütün millet maça kilitleniyor. Şimdi de bir Cumhurbaşkanı seçilecek, alakalı alakasız, olumlu olumsuz kırk dereden su getirilerek gündem kilitleniyor. Şu kadar aydır, bütün zamanlar, bu meseleye harcanıyor. Tamam önemli bir konu ama bu kadar da olmaz ki! Şüphesiz bu kadar abartılmasında, çıkar çatışmaları baş rolü oynuyor. Neyse, demem o ki, haklı veya haksız gerekçelerle sağa sola savrulan bir kamuoyuna sahibiz. Benzer önemli olaylar elbette başka ülkelerde de yaşanır. Ama aklı başında, az çok belirli bir seviyeyi yakalamış olgun toplumlarda, böyle sapan saçma savrulmalar yaşanmaz. Ülkeyi ilgilendiren meseleler, enine boyuna tartışılır, hem de her önüne gelen tarafından değil. Oralarda da toplum mühendisliği yapıp milleti yönlendirmeye çalışan kesimler vardır, hatta daha da yaygın ve yerleşik olarak. Dünyayı istedikleri istikamete çekmeye çalışan global güçler kimseyi boş bırakmazlar. Bu da ayrı mesele. Bizde nasıl oluyor? Adam hiçbir konuda uzman değildir, alakasız bir şekilde ün yapmıştır, tutar din konusunda toplumu yönlendirmeye kalkar. Bir başkası, din adamı hüviyetiyle çıkar ortaya, dinin temel direklerine saldırır! Dini kafasına göre ‘modernize’ etmeye kalkar. Ve işin ehli birileri çıkıp bunlara hadlerini bildiremez. Neden arkalarında bir organize güç göremezler, söyleyeceklerinin havada kalmasından çekinirler. Peki neden arkalarında Müslüman cemaatler yoktur? Düşünülmez… Yani, şu toplum sağlıklı düşünemesin, geleceğini sağlam adımlarla kurgulayamasın diye, içeriden dışarıdan her türlü yol denenmektedir. Geriye üç-beş idealist genç mi kaldı, onları da internet sitelerindeki porno tuzaklarına çekmek için her türlü yem kullanılır. Ciddi bir konuyu mu araştırıyorsunuz, basın ‘gogıl’a görün gününüzü! Her türlü; zehirli fikir, ödev sitesi görünümünde bilmem neler, mukaddesata saldıran, genç kafaları iğdiş eden, yazılar fotoğraflar, görüntüler… Hoş, ‘gogıl’ın bunda bi kabahati yok, ne varsa onu gösteriyor. Ama -afedersiniz- onca pislik orda neden var? Bu tuzakları gençlerimize kimler kuruyor? Neden halkımızın ve özellikle gençlerimizin her türlü ihtiyacına cevap verecek siteler yapma işi yeteri kadar önemsenmiyor? Vatan-millet-din bu kadar sahipsiz mi? Her şeye rağmen bu halkın içinden çıkıp millete ve dine hizmet etmek isteyenler, cemaatler, dernekler, vakıflar, sivil toplum kuruluşları, neden bu alanlarda yeteri kadar yatırım yapmazlar? Neden tertemiz başladıkları yayınlarını, reklam adı altındaki çirkinliklerle, şehvet akan fotolarla iş tutarlar? Daha çok paramız olsun da o zaman kendi idealimize uygun yayın yaparız diye mi düşünmektedirler? Yok, değil. Çünkü bugün eskiye oranla çok daha fazla güçlüler. Oradan gelecek reklam paralarına muhtaç değiller. Gençlere örnek olmak konumunda olanlar, böyle mi örnek olacaklar? Milli ve manevi değerlerine bağlı gençlik böyle mi yetiştirilir? Demek ki bu millete gelen zarar sadece düşmandan gelmiyor, beceriksiz, cahil veya tam tersi kültürlü/başarılı ama batıya karşı kompleksli hizmet erbabından da geliyor. Zaten en tehlikelisi de bu, uzun vadede. İdealist müslüman genç yetiştiriyorum diye, batılı kalıplara boğazına kadar saplanmak! Kendi değerleri doğrultusunda çağdaş bir dünya kurmak idealinin uzağına düşmüş, olgun bir fikir çilesinden mahrum bir atılım. Veya etrafına toplanılan bir lidere havale edilmiş beyinler! Bir kişi, mütefekkir olsa, hatta dinde müçtehid olsa, tek başına zamanımızın bütün problemlerine çare üretemez. Bu gerçeği, bu işin uzmanları da teslim ediyor. Yanlış anlaşılmasın, burada tek bir gurubu veya sivil toplum örgütünü kastetmiyoruz. Benzer özellikleri taşıyan bütün yapılanmalara işaret ediyoruz. Bu söylediklerimizi biraz da öz eleştiri/muhasebe bağlamında söylüyoruz. Biz de yıllardır önde gelen hizmet odaklarında emek verdik, veriyoruz. Yani dışardan değil içeriden konuşuyoruz. Ayrıca kimseyle küs de değiliz küskün de. Ama artık bu muhasebeyi yapmanın zamanı geldi ve geçiyor. Bu günlerde, işte bunları düşünüyorum. Ve öyle görünüyor ki düşünmeye de devam edeceğim… Selametle kalınız...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Süleyman Karakaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |