Bilim şaşkınlıkla başlar. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Kınıyorum! (Devamın devamı) Maia ille de oyun oynamak istemişti ve saygı konusunda kalakalmıştım. İzninizle biraz daha bu konuya değinmek istiyorum. Kişiliklere gösterilen saygı eksikliğinin kişilerde oluşturduğu hayal kırıklıklarından söz etmek istiyorum biraz da… Hani çok aşıktı ya adam/kadın bize de, hani o çok beğendiği tavırlarımızı evlendikten sonra onaylamamaya başladı ya, muhtemelen de toplumdaki aile olgusunun arkasına sığınarak, işte, o anda başlıyor hayal kırıklıkları! Ama…Aşığız ya, halihazırda, hayal kırıklıklarımız daha çok üzüntü, endişe olarak algılanıyor… Özelliklede dişi cinsiyette “beni artık eskisi gibi sevmiyor” kaygıları başlıyor… Bu arada genellikle eril cinsiyette ise hedefe ulaşmanın getirdiği başarının hazzından kaynaklanan bir rehavet… Eskiden beğenilen ancak evlilik içinde kabul görmemeye başlayan davranışlar, içten içe başlayan kırıklıklarla birlikte öz kimliği eleştirmeye, kendini suçlamaya ve elbette ki kaçınılmaz olarak eleştiren tarafın sakil davranışlarına içten içe odaklanmaya çanak tutuyor… Sonrası… Sonrası genelde hafiften sıcağa doğru seyreden tartışmalar ve elbette ki alttan alan tarafın, ki genelde bu ilişkiye daha fazla önem ve emek veren taraftır, kırıklıklarının çoğalmasıdır ki, ilişkinin dengeleri hepten değişmeye başlar!... Rol dağıtımı yapılmıştır artık! Bir taraf daha dominanttır!... Dominantlık o ilişkide çekip gidecek cesareti gösteren taraf olarak algılanır ki, alttan alan taraf eksilmeye başlayan özgüveni ile birlikte daha çok tutunmaya çalışır… Kim bilir, belki de içten içe gerçek amaç da budur!.. Özgüveni eksiltip, hep yamacında tutmaktır… Sonrası… Sonrasında alttan alan taraf kendi gibi değildir artık… İçten içe onurunun zedelendiğini fark etmeye başlar, zedelenen onura yama karşı tarafın elindedir, yarayı açandan başkası o yarayı o anda kapatamaz… Dominant taraf o anlarda “vay be ben neyim” “ne vazgeçilmezim” edalarının doruklarındadır ki, “aşk”, “ilişki”, “evlilik” adına vazgeçilmiş kişiliğin farkına bile varamaz, farkına vardığı artık karşısındakinin eskisi gibi olmadığıdır ki, ne eski kahkahalar vardır artık, ne de o tatlı gülümsemeler… “Offf bu hayat da çekilir mi!” O anlarda, off hakikaten ne zordur, ne dense, ne yapılsa, hep bir bataktır! Her iki taraf her yapılanı üstüne alınır… Ağlanılır… Sızlanılır… Ya göz önünde ya saklı yapılır ya da içe akıtılır… Ahh… Saygı… Yitip gidiyor elden… Kimse tam farkında değil… Bilenmeye başlıyor her ikisi… Suç!... Ah… Kim yüklenmiş ki üstüne… Oysa, kendine ve çevresindekilere saygısı olan bir kimse düşer miydi bu hallere? Konu hala kapanmamıştır beyler, bayanlar, ancak ocaktaki yemekler neredeyse yanacaklar… Saygı ve sevgiyle kalınız…Lütfen… Gülgün Karaoğlu
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Gülgün Karaoğlu, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |