"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Bu romanın kahramanları arasında yıkılmamak için birbirine omuz veren her birisi birer ibret tablosu gibi duran köhnemiş hayatlar vardı . Kılınçla fethedilen mekanlarda artık ıslık sesi ve böğürtüler duyuluyor.Kalbin ritminin bozulduğu an Duyguların yoğunlaştığı zaman Hatıralar bir bir bizi takip edeceğini düşünerek hayatımızı devam ettirebilmek ne kadar zordu onun için Dışarıya mutlu bir görüntü vermek yerine iç dünyasının huzurunu yakalamak için gayretleri var dı Yıkılıp viran olan anlar ve zamanlar Koskoca şehrin karanlık dehlizlerini görmeden geçirilen bir beş yıl … Öfkesini yutmak için bir bahanesi kalmadığı bir anda… Geçmişinden uzaklaştığını zannettiği bir anda kendisini bir zaman makinesiyle geçmişin tam ortasında bulmuştu…Yutkundu ve boğuk sesiyle titrek bir nağme mırıldandı ve sessizce oradan uzaklaştı Gerçekle hayalin kesiştiği nadir zaman dilimleri bir arada ve bir bütün içinde beraberdi Titrek , ürkek ve kırılgan halini hiç hissettirmeden geçen seneler gerçek sevgiyi arayarak geçen seneler Tatlı nağmelerin tebessümleştiği ve dinleyenlerin kulağında gizemli bir heyecana dönüştüğü bir anda son nefesini verebilseydim diyordu Gül çehresinin melekler tarafından okşandığını bilmek istiyor hiç ama hiç ümidini yitirmiyordu… Gönlümüzdeki muhabbet çerağını tutuşturmak için harcanan yıllar meğer boşuna değilmiş şayet uğrunda dökülen varsa göz yaşlarımız ne kadar kıymetli imiş Bilinmezlik maskesinin ardında bir hayat sürerek kahraman olabilseydim ve ardıma bile bakmadan sadeliğin o muhteşem parıltını doyasıya yaşayabilsem diyordu Beynimin en derin noktalarında yeniden doğuşu hissediyordum ve artık çığırtkanlığı bırakmaya söz vermiştim Tamamıyla ulaşamasa da o yolda sebat etme niyetiyle yeniden yine bir başlangıç olmaz mıydı acaba Niye olmasındı neden bir daha o bir daha Kalbin tiktakları ve dünyanın seyir defteri ruhun o duyulmaz nağmeleri arasında bir son olmasındı Ölüm bir tembellik vesilesi olmamalıydı Kekemeler gibi diline dolanan sözcükler boğazında düğümlendi ve bir anda gözlerinden yaşlar süzülüverdi;ne güzel bir duyguydu ağlamak yine ağlamak istiyordu Yeniden diriliş nağmelerini yüreğinde duyuyor ve geçmişinden hicap ediyordu.Bir iç burkuntusu vardı ama dile getiremiyordu.yıllar geçmiş ama onca geçen yılın geride bıraktığı is ve tozdan başka bir şey olmadığını da çok iyi biliyordu. Vesveseler bütün bedenini kaplayınca korkuya kapılıyor kendisinden çevresinden korkar hale geliyor düşünmek de istemiyordu Belki de uykudaydı ama farkında değildi acaba uyanmalımıydı bu rüyadan Sinirli ve çok çabuk parlaması da iç dünyasında volkanların yeniden fışkırmasına işaret ediyordu kendine göre Kalbi bir kekeme gibi en güzel nağmeleri dile getirmiyor ;o mübarek kitabı diliyle terennüm etmiyor ve basireti de bağlanmış gibi hareket ediyordu . Önüne çıkan onca duvarı onca engeli biiznillah geçmişti neden şimdi olmasın dı bunu da başarmalıyım diyordu İnsanlar içinde bir insan olabilme bahtiyarlığını yakalamak için belli bir kıvam gerektiğini biliyordu. Elbette kolay değildi zaten kolaya da talip değildi Belki mahallesini belki ülkesini beklide dünyayı parmağında çevirmekti hedefi .. Çatık kaşın ardını tebbesssüm eden bir çehreyi ve öfkeli birisinin perde arkasını dahası insanların tüm tavırlarını ince dokunan el halıları gibi merakıyla sorgulamaya bayılırdı.. Hayat hakkında hiçbir şekilde gerekli bilgiler edinmeden soğuk duş etkisi yaparcasına bir şekilde ortada kalmıştı. Hatıralarındaki bilgi kırıntılarına göre ilkokul da yaşadığı belirsizlikler belki de onun arayış insanı olmasını derinden etkilemişti.Masumiyeti her halinden belliydi ama kendi dünyası itibariyle kendini masum görmüyor ve neden ve nasıl soruları arasında kendini bulmaya çalışıyordu Anlamsız ve manasız bakışları çoğu kere hassa kişiliğiyle örtüşmüyordu.Arkadaşlarının sayısı çok fazla değildi..Belki o gün gözünde büyüttüğü birçok problem beklide onun ilerideki yıllarında ufkunun açılması bir ışık süvarisine dönüşmesinin önünü açacaktı Yalnız kaldığı zamanlarda kendi kendine tuhaf olaylar yaşadığını düşünür ve hüzünlenirdi. Ailesinden öğrendiği kadarıyla dini hassasiyetleri vardı ama başına gelen ve ruh dünyasını zedeleyen olaylar karşısında ise ne yapacağını bilmiyor ve çaresizlikten kıvranıp duruyordu bir çıkış yolu bulması gerekiyordu cehenneme hayatını şimdiden yaşıyordu yüreğinde ve bazı geceler için için ağlıyordu ama bir gidişin bir çıkmazın içine düşmüştü bir kere hiç çıkamayacağını düşünüyordu bir el uzatan olsaydı diyor du kendi kendine .ah bir çıkş yolu olsa diyordu Hayat çekilmez olmuştu zira kendi kendini yiyip bitirmişti Melek gibi biri olmadığını yaşadığı ortamlardan etkilenerek giderek belirsizleşen bir kulvara doğru sürükleniyordu Evde yaşanan dedikodularda ruh dünyasını kökünden sarsıyordu.Eve gelen akrabalarla olan ilişkilerle onların eve ayrılışında sonra ki durum karşısında hayretten donakalıyor ve güven duygusunun ne kadar sarsıldığının farkına varıyordu.Ruhunda meydana gelen bu fırtınaların ardından hiç ama hiç aklımdan çıkarmayacağı bir olay meydana gelir O günler de; Hatıralarını yokluyor ve sitem dolu eyvahlarla süslenmiş buluyordu. Bocalamak ve yüzüstü kalakalmak onun için sıradanlaşmıştı.Yazar olmak istiyordu minik dünyasında hayalleri süsleyen en önemli şey de artık buralardan gitmeliyim Hayalini kurduğu gizemli bir dünyanın büyüsüne kaptırmıştı kendini.Belki bir gün ufkunda beliren bir karaltıyla hayalini kurduğu güzelliklere yelken açacak ve olgunlaşmanın verdiği doyumsuz hazla beklide sevdiği sonsuz alemlere yelken açacaktı. Istırab çekme ve bu işin sabır kahramanı olma mücadelesin hakkıyle vermeliydi. Gönlü henüz tertemiz sayılabilirdi ancak o böyle düşünmüyor ve belli belirsiz bir karanlık üzerine çökmüşçesine bir ruh halini içinde hissediyordu Dayanamayacağı yüklerin omuzlarında olduğunu düşünüp bazen isyan ettiği de oluyordu;ama pişmanlıkları girdabında bir hayat sürüyordu ve hep bir çıkış yolu arıyordu. Hatalar zincirlemesinde kendi payına düşenlerin değerlendirmesini yapınca olanca gücüyle hafızasını yokluyor ve kaçış yolları arıyordu. Küçük dünyasını küçük hesapların altında ezdirmek istemiyordu.Büyük bir insana yakışanı tevazu ve mahviyet içinde yapmalıydı. Ne kadar şanslıyım dediği bir zamanların hemen heme hepsinin ardından derin pişmanlıklarla bocalar ve çoğu kere de gözyaşlarını içine akıtırdı. Gizemli dünyasına sokulmak mümkün değildi ve hergeçen gün bu derin uçurumu farkında değildi.Zira etrafını çevreleyen onca insana rağmen güven duygusunun tamirine fırsat bulamamıştı.O bir kahraman olmak istiyordu. O bir hayalperestti. Bazen canına tak ettğinde isyanka tavırları yüzüne çizgi çizgi nakşoluyor ardında da için için ağlıyarak kurguladığı masmavi dünyada düşler ülkesinin masum bir çcuğu oluveriyordu. Gurbet düşüncesi aklının ucundan bile geçmezdi bırakın gurbeti bile bilmezdi.Garib bir hali vardı. Her hali ni ve şeklini, belki resimlerini garb gelirdi kendi kendine Tuhaflığın dayanılmaz bir biçimde somutlaştığı ve çehresinin abuklaştığı zaman dilimlerinde hep teselliler yumağı içinde yaşıyordu İçten nağmelerin büyülü atmosferinde yakalanan gizemli ve sımsıcak ikliminde başdöndüren heyecanların yerini artık küf kokan nemli ve rutubetli bir havaya bıraktığından söz edebiliriz Göçebe yürekler ve fikirlerle yalpalanan bir gemiye benziyordu .Umut denizinde tüm ümitlerini yitirmek üzere iken sığınacağı bir liman arıyordu Bir liman arıyorum fırtınalara siper olacak Bir nisan baharında kainatın dirilmesinin müjdesinin verilmesi gibi Mazinin nisanları ve istikbalin kılavuzları gibi Mütecessis beyinlerle herkes hakkında belli belirsiz tereddütler de en bariz vasfıydı geçirdiği vesvese dolu gecelerden kalan korkusunu henüz üzerinden atamamıştı.Rüyalarında gördüğü kabuslara bir anlam vermeye çalışıyordu Ruhsuz şehrin sokakları arasında dolaşırken karmaşık duyguları iç içe geçmiş binaları ve şehrin yamaçlarını saran yanıksı bir kokuyla maneviyata özlem duyan o garip sokakları adımlarken içi titrerdi Bir sevgi arıyordu nisan yağmurları gibi beklentisiz ve içten bu asrın insanı Günahlarla kirlenmiş yüreğine can suyu arıyordu tepeden tırnağa arınmak için yağmur bulutlarını tam yüreğinin üstüne sıkmak istiyordu Güven duygusu öyle zedelenmişti ki şerce kanadına emanet duruyordu ve kurak bir asrı idrak ettiğini çoğu kere idrakinde değildi Bu şehrin insanı ormanı talan edilmiş ,toprağı da erozyona uğramış , kelleşmiş ve verimsiz hale getirilmiş topraklar gibiydi Masumiyet yamaçlarının mahremi talan ve yağmaya maruz bırakıldığı bir iklimde yetiştik Akrabaların birbirine insafsızca sahte tebessümlerle , yapmacık sevgilerle ve hasedin boy attığı bir mevsimdi; alevlerin insanlarla raksettiği bir asırda keneler gibi insanların namus ve haysiyetlerinin kanının emildiği bir zaman dilimi..Zihnindeki tozlu hatıraların ışığında Hayatın seyri ne kadar garib cilvelerle dolu bazen oluyorki bunalıyorsun bazen oluyorki rahata eriyorsun Sonsuzluğa uzanan bir yolda adım adım hayatın merdivenlerini tırmanıyorsun Elbette her şeyin bedeli var bedel ödemenin de kendine has bir usulu var Ne Zaman Izdırabı yudum yudunm yudumlamak ve bir çılgın gibi bir hayat yaşamak sonsuzluğa uzanan bir yolda faniliğe takılmak ; heyhat ki akıllanmıyor insan…Boşuna zalim, acelecive nankör dememişler bizlere Evet hepsini hergün defalarca yaşıyoruz Aslında güçlü olabilmemiz aciz ve zayıflığımızı fark etmemize bağlı değil mi ? Aczimizi ve fakrımızı yüce yaradana arzetsek sonra mütevekkil olabilsek, Ama yapamıyor veya yaymıyoruz ,inadına bir hevesle inadına bir tutkuyla Acaba arınma için bir fırsat mı yoksa ….. Ne olu allahım beni settar isminle hep korudun kolladın seninle benim aramda……. beni ne olu mahcup etme. inanıyorum ki sen lütüflarınla hep lütufkar davrandın İhanet eden bendim, sana baş kaldıran kafa tutan isyan eden bendim, koskoca bir ülkede benim gibi bir mücrime bunu lutfettinse devamını getir Her şeyin halıkı sensin, ne olur bahtına düştüm ,yeni bir aşk ve şevk uyar içimde; yeniden canlandır ölü ruhumu ölüleri dirilten rabbim Eğer gidip de dönmemek varsa şayet beni şehitlerden eyle , gidip de dönmeyi nasip edersen beni adam gibi adam eyle,senin dostun eyle beni görenler beni tanıyanlara seni hatırlatmayı vesile eyle Nankörlük bana af asana günah bana affetme sana yakısır. Tevbe etmeyi bilen kullarından eyle DİYORDU Yarım kalan bir rüyayı tamamlamak için dört elle sarılmalıydı yüce yaradanına Şekillenen fikir yapımda acaba kimlerin eli vardı Sorgulam ve vicdan muhasebesine devam etmeliydi.......... Hayat denilen bilmece o kadar basit değilmiş Cennet ucuz cehennem lüzumsuz değilmiş Her bir basit mesele Kendi içinde karmaşığın tohumu imiş Sakın ağlama gözyaşlarını kimseler görmesin mübarek gözyaşına riya girmesin Ağla ağlayabildiğin kadar gecenin tam ortasında Sende ulaş o sonsuz mutluluğa
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Metin Alkan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |