..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğallık sahip olunan değil, kazanılması gereken bir erdemdir. -Cervantes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU




4 Aralık 2007
Türk Subayı İle Ermeni Kızın Aşk Öyküsü  
Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU
GERÇEKTE YAŞANMIŞ OLAN ANADOLUDA YETİŞMİŞ TÜRK SUBAYI İLE, ERMENİ KIZI ANUŞKA'NIN AŞK ÖYKÜSÜNÜ KONU ETMEKTEDİR.


:BEDD:

TÜRK SUBAYI İLE ERMENİ KIZIN AŞK ÖYKÜSÜ

Hüseyin anadoluda yetişmiş, orta halli bir ailenin oğludur. Tek isteği Türk ordusuna mensup bir asker olabilmektir. Bu uğurda çalışır çabalar, anne ve anne yarısı sayılan ablası Melahat’tan büyük destek görür. Ancak baba İsmet’ten bu konuda destek göremez.

Hüseyin çalışmalarının sonucunda Kuleli askeri lisesini kazanır. Baba İsmet, Hüseyin’in askeri lisede okumasını istemediği için, büyük bir hışımla karşı çıkmaktadır. Hüseyin tüm bu karşı çıkmalara rağmen, anadoludan Kuleli askeri lisesine kayıt yaptırmak için, İstanbul’a gider.

Hüseyin nihayet çok istediği Kuleli askeri lisesine kaydını yaptırmıştır. Bu mutluluğunu, yanında kaldığı teyzesi Muammer hanımla paylaşmaktadır. Okullar henüz öğrenime başlamamıştır. Muammer hanım Taksim’deki Elmadağ semtinde bulunan, Akkarga sokağında oturmaktadır. Oturduğu bu sokakta ise, sadece iki Türk ailesi yaşamakta ve aynı sokakta Elmadağ polis karakoluda yer almaktadır.

Hüseyin’le teyzesi Muammer hanımın yaşadığı evin tam karşısında, Anuşka isimli bir ermeni kızı ve ailesi oturmaktadır. Anuşka, bir Fransız Okulu olan, Notre Dame de Sion’da okumaktadır.

Anuşka hemen hemen her gün, sokakta arkadaşlarıyla oyunlar oynayan küçük bir kız çocuğudur adeta. Ancak yaşına göre davranan, yeri geldiğinde küçük bir kız çocuğu olan, yeri geldiğinde ise genç bir kız olan Anuşka, Hüseyin’i o sokakta gördükten sonra, bir daha hiç sokağa çıkıp oyunlar oynamaz ve Hüseyin’e karşı genç kız edaları takınır.

Anuşka ile Hüseyin’in oturdukları evler karşılıklı olduğundan, her fırsatta camdan cama görüşüp, konuşuyorlardı. Hüseyin penceresini açıp, Anuşka’yı bekler, onu pencerede göremediği zamanlarda ise, ıslıkla Kuvay-ı Milliye Marşını çalarak, onu pencereye çağırırdı. Bu onların aralarında belirledikleri bir haberleşme yöntemi idi. Karşılıklı olarak izin verilmediği sürece, pencereden geri çekilmek yoktu. Ne Hüseyin, nede Anuşka asla bir başkasına bakamazlardı. Çünkü aşkları kendilerine göre, öyle büyük ve öyle kutsaldı ki, yeryüzünde böyle bir aşk yaşanmamıştı. Öyle ki yaşadıkları bu aşka bir isim bile takmışlardı. “Türk Subayı ile ermeni kızın aşk öyküsü.”

Anuşka’nın annesi Bayan Lusi, Hüseyin’in askeri okulda giydiği gömleklerin kolasını yapardı ve Hüseyin’in teyzesi Muammer hanımın yakın arkadaşı idi. Bu güzel dostluk, arkadaşlık ve komşuluk ilişkileri tam üç yıl devam etti. Bu üç yıl içerisinde Anuşka ile Hüseyin, birlikte sinemaya gidip filmler izlediler. El ele, göz göze gezdiler. Birlikte tatile çıkıp, denize girdiler.

Hüseyin bir gün Anuşka ile İstanbul’da gezerken, gözleri bir kıza takılır ve bu kıza bakar. Bunu fark eden Anuşka’da nispet yaparak, oradan geçmekte olan genç bir delikanlıya dikkatlice bakar. Hüseyin bunu fark eder ve çok üzülür.

Hüseyin bu olay üzerine penceresini açıp, Anuşka’nın penceresine bakamaz olur. Anuşka penceresinden ne kadar Hüseyin’le konuşmak istese de, Hüseyin konuşmak istemez ve camı büyük bir hışımla Anuşka’nın yüzüne kapatır.

Anuşka bir gün Hüseyin’e “beni affet, hatamı biliyorum” yazılı bir not gönderir. Hüseyin’de ona cevaben “hatanı biliyorsan, mesele yok” yazılı bir not gönderir. Hüseyin’in gönderdiği bu notu, Anuşka cebine koymuştur ve evde de bu notu cebinden düşürmüştür. Anuşka’nın annesi Bayan Lusi, notu okuyunca Hüseyin’in el yazısından tanımış ve Anuşka’yı sıkıştırıp durumu öğrenmiştir.

Bu arada Hüseyin, İstanbul Kuleli Askeri Lisesinden mezun olmuş ve Kara Harp okulunda okumak için Ankara’ya gitmesi gerekiyormuş. Bayan Lusi, Anuşka ile Hüseyin’in görüşmemesi için, Anuşka’yı doktor olan dedesi Martin Azuryan’ın yanına, gizlice götürmek için hazırlıklar yapmaktadır. Anuşka bu durumu bir şekilde Hüseyin’e bildirip, ondan ayrılmak istemediğini ve olanlardan dolayı çok üzgün olduğunu dile getirmiştir. Hüseyin çok sevdiği Anuşka’yı bir daha hiç görememe duygusuna kapılmış ve yüreğinde bir şeylerin hala var olduğunu hissetmiştir. Bu vesile ile ondan ayrılmanın ne kadar zor olacağını düşünmüş, düşündükçe ona bir adım daha yakın olduğunu ve onu ne kadar çok sevdiğini, onsuz olamayacağını anlamıştır.

Hüseyin ertesi gün, ilk iş olarak PTT rehberinden, doktor olan Martin Azuryan’ın telefon ve adres bilgilerine ulaşmıştır. Büyükada’da bulunan bu
yere, hiç vakit kaybetmeden kalkıp gitmiş ve ailelerden gizli, tam onbeş gün sürekli olarak Hüseyin ile Anuşka buluşup görüşmüşlerdir. Birlikte denize girip, gezip dolaşırlar, pastaneye ve sinemaya giderler. On beş gün su gibi gelip geçer iki âşık için.

Hüseyin’in Ankara’ya Kara Harp okuluna gitme vakti gelmiştir. Hüzünlü bir veda yaşanır aralarında. İkiside ıslak gözlerle ayrılmak zorunda kalır birbirinden. Hüseyin subay çıkana kadar, sürekli olarak mektuplar gelir gider aralarında. Bu mektuplarda özlem, hasret, bitmeyen sevgi ve gün geçtikçe çoğalan bir aşk vardır satırlarda.

Hüseyin Ankara Kara Harp okulunu başarı ile tamamlamıştır. Subay çıkmanın haklı gururunu yaşamaktadır kendince. Subay çıktıktan sonra meslek okulu olarak, Tuzla’da ki Piyade okuluna gider ve burada bir yıl süre ile okuması gerekmektedir.

Tuzla Hüseyin’e son derece iyi gelmiştir. Bir gün çarşı iznine çıktığında, sevgisini yüreğinde yaşadığı Anuşka ile tesadüfen karşılaşırlar. Bu
karşılaşmadan sonra, yine gizli gizli görüşmeler ve buluşmalar devam eder.
Anuşka anılarını bir anı defterine not etmektedir. “Türk Subayı ile ermeni kızın aşk öyküsü” bu anı defterinin tüm satırlarını işgal etmiştir.

Bayan Lusi, Anuşka’nın odasında tesadüfen bu anı defterini görür ve “Türk Subayı ile ermeni kızın aşk öyküsü” nü okur. Bayan Lusi her şeyi öğrenmiştir. Yıllar önce bitti sandığı bu aşkın, aslında hiç bitmediğini ve zaman geçtikçe daha da büyüdüğünü öğrenir. Öğrenir ve çok üzülür. Yıllar önce kendisinin de yaşadığı böylesi bir imkânsız aşkın, yıllar sonra kızının da yaşaması onu derinden yaralar. Kendisinin çektiği acıları, kızının yaşamasını hiç istememiştir oysaki. Fakat bunu kızına anlatamamış, açıklayamamıştır.

Bayan Lusi, Hüseyin’in teyzesi olan Muammer hanımla konuşmak için telaş içinde yanına gider. Hüseyin’de buradadır. Bayan Lusi telaşını gizleyemez ve Hüseyin’e şöyle der:
- Ben sizin aşkınıza saygılıyım oğlum, çünkü zamanında bende bir Türk gencini sevdim ve hala da seviyorum. Ama biz Ermeni cemaatinde bilinen bir aileyiz ve sen de Türk Ordusunun mensubu olduğun için evlenmeniz mümkün değil. Ne olur Anuşka’yı bir daha görme. O seni görmek istese de, sen yolunu değiştir. Senden rica ediyorum oğlum, beni kırma.

Hüseyin, Bayan Lusi’nin bu sözleri üzerine ona söz verir ve bir daha Anuşka ile görüşmez. Onunla geçirdiği günler, hatıralarında tatlı bir anı olarak kalmak üzere, ona olan sevgisini yüreğinin en derinlerine gömer.

Hüseyin’in ilk görev yeri Babaeski’ye çıkmıştır. Burada ilk aldığı maaşı ile, onun askeri lisede okumasını istemeyen ve ona hiç destek olmayan babası İsmet beye bir pardösü almak olmuştur. Hüseyin onbeş günde bir İstanbul’a teyzesi Muammer hanımın yanına gelmekte, fakat Bayan Lusi’ye söz verdiği için, Anuşka ile hiç görüşmemektedir.

Hüseyin Yüzbaşı olana kadar Babaeski’de çalışmış ve Yüzbaşı olunca görev yeri İstanbul’a çıkmıştır. Mütevazı bir ev hanımı ile evlenmiş, yuvasını kurmuş ve bir kızı olmuştur.

İstanbul’da bir gün, Bayan Lusi ile Hüseyin tesadüfen karşılaşırlar. Bayan Lusi, Anuşka’nın düğün davetiyesini Hüseyin’e vererek, düğüne davet eder.
Hüseyin bu davet için teşekkür eder. Her ne kadar gitmek istemese de, yılların hatırı ve onca yaşanmış güzelliklerin hatırına bu davete gitmeye karar verir.

Hüseyin Yüzbaşı üniformasını giyip, eşi ve kızını da yanına alarak düğüne gider. Burada Anuşka’ya mutluluklar diler ancak ikisinin de gözü birbirine değmiştir. Bir müddet sonra, bir daha yüzünü hiç göremeyeceği Anuşka’nın düğün töreninden ayrılır.

Geçmişte yaşanmış olan “Türk Subayı ile ermeni kızın aşk öyküsü” Hüseyin ile Anuşka’nın yüreğinde en güzel anı olarak yerini almış ve ileride torunlarına anlatacakları güzel bir masaldan öteye gidemeyecektir.


20.09.2007 / ANKARA

EMİNE SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU
















Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ben Geldim Anne
Mor Koyun
Gerçek Sevgi
Başlık Parası

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Boz Eşşeğin Rüyası
Baba İle Oğul"un Kaderi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Filistin Gözlerimde Ağlıyor [Şiir]
Ankara [Şiir]
Leyl-i Gecelerde Yusuf [Şiir]
Ahh Sevgili [Şiir]
Emine Sevinç Öksüzoğlu 2008 Yılı Kültür Sanat ve Başarı Ödülleri [İnceleme]


Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU kimdir?

SANAT YAŞAMI 20. 01. 1974 yılı Gaziantep doğumlu olan Emine Sevinç Öksüzoğlu; ilk, orta ve lise eğitiminin ardından, İstanbul Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde ve Gaziantep Devlet Tiyatrosu Onat Kutlar sahnesinde, sahne sanatları ve Tiyatro oyunculuğu üzerine eğitim gördü. Ferhan Şensoy, Ekrem Erkek, Hüsnü Alan ve Muhammed Cangören gibi ustalardan eğitim aldı. Onlarla aynı sahneyi paylaşmanın gururunu yaşadı. Gaziantep Devlet Tiyatrosu Onat Kutlar Sahnesi’nde, sahne yönetmenliği de yapan Emine Sevinç Öksüzoğlu, Türkiye genelinde birçok oyunlar sahneledi. A. Ü. TÖMER Gaziantep şubesinde Sahne Sanatları, Diksiyon, (Güzel konuşma sanatı) Diyafram ve Tiyatro oyunculuğu üzerine öğretmenlik yaptı. Uzun seneler sahne tozu yutmasına rağmen, çok sevdiği Edebiyat’tan hiç bir zaman ayrı kalmadı. Şiir, öykü, düzyazı, astroloji, felsefe, kültür sanat, eleştiri, araştırma inceleme, ve edebiyat üzerine yazıları, yerel ve ulusal olmak üzere bir çok yazılı ve görsel basında yer aldı. Ayrıca bir çok Televizyon ve Radyoların Sanat ve Edebiyat programlarına konuk oldu. Gaziantep’te yayımlanan Olay, Zafer, Güney postası, Gaziantep 27, Doğuş, Yeni Gazete ve Ekspres gazetelerinde Sanat yönetmenliği yaptı. Kosova; (Balkan Aydınları ve Yazarları) BAY ve İnci çocuk dergilerinin, Almanya; Ezgi Kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin, İstanbul; Ana kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin, Ankara; Kendi Kültür Kalıtı dergisinin, Adana; Ozan, Söylem, Aykırısanat Kültür ve Edebiyat dergilerinin Gaziantep bölge temsilciliklerini yürüttü. Ayrıca bu dergilerde Şiir, öykü, düzyazı, astroloji, felsefe, kültür sanat, eleştiri, araştırma – inceleme, edebiyat, Türk tiyatro tarihi ve (diksiyon) güzel konuşma sanatı üzerine yazıları yayımlandı. İstanbul’da yayın yapan Ana Kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin hazırlamış olduğu “Ana Antoloji” de, Adana’da yayın yapan Ozan Kültür Sanat dergisinin hazırlamış olduğu “Ozanlar Sevgi Yumağı” şiir antolojisinde ve “Yaşayan kadın şairlerimiz” isimli ansiklopedi de şiirleri ve sanat yaşamı yer aldı. Ayrıca 2007 yılında Ankara’da Elvan yayınları sahibi Sayın İhsan Işık tarafından yayımlanan, 10 ciltlik “Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür adamları Ansiklopedisi” nde eserleri ve sanat yaşamı yer aldı. 13. 04. 1997 yılında üç boyutlu resim sanatçısı olan Arslan Bayır’la birlikte, “Mustafa Kemal Atatürk ve Şiir” konulu resim ve şiir sergisi açtı. Bu sergi ulusal ve yerel basında uzun bir süre yer aldı. Şiirlerinden bazıları ses sanatçısı ve bestekâr Sayın Gül Kansu tarafından bestelendi. Bir kaç şiiri de, ünlü şair Sayın Naser Feiz tarafından Farsça’ya çevrilerek, Tahran’ın önde gelen sanat ve edebiyat dergilerinde yayımlandı. Şiirleri usta kalem Can Yücel başta olmak üzere, birçok şair ve yazardan övgü dolu yorumlar almıştır. 21 Nisan 1996 yılında 4. Dünya Şairler Gününün ve 26 Nisan 1997 yılında da 5. Dünya Şairler Gününün organizasyonunu yaptı. Sevgi, barış, kardeşlik ve dostluk çağrısıyla, yurt içi ve yurt dışından bir çok şair ve yazarı aynı çatı altında toplayarak, görkemli bir organizasyona imza attı. Bu muhteşem organizasyonla yazılı ve görsel olarak, ulusal ve yerel basında dünya kamuoyunda geniş bir yer tuttu. Güneydoğunun incisi olan Gaziantep’in tanıtımına, dünya çapında katkıda bulundu. Emine Sevinç Öksüzoğlu; birçok Konferans ve Panellere katılıp Edebiyat, Şiir ve Felsefe alanında konuşmalar yapmıştır. Her yıl adına düzenlenen “Genç Şair Başarı Ödülleri” ise; Şiir alanında başarı göstermiş Yedi kişiye, büyük bir törenle verilmektedir. 02. 11. 1996 yılından bu yana, hemen hemen her yıl Tüyap kitap fuarı başta olmak üzere, yurt içi ve yurt dışında imza günlerine, şiir resitallerine ve konferanslara davet edilmiştir. 10. 03. 1997 yılında Kosova’da yayın yapan Bay (Balkan Aydınları ve Yazarları) Kültür ve Sanat Dergisi tarafından “Kültür Elçisi” olarak ödüllendirilmiştir. 01. 06. 2007 yılında Kosova Balkan Aydınları ve Yazarları Kültür Birliği Başkanı ve Bay Yayınlarının sahibi ve yazı işleri müdürü olan, Sayın Osman Baymak tarafından “Teşekkür Belgesi” ile onurlandırılmıştır. 26. 04. 1997 yılında da İstanbul Ana kültür sanat ve edebiyat dergisi tarafından, Türk edebiyatına yapmış olduğu üstün hizmet ve başarılı çalışmalarından dolayı plaketle onurlandırılmıştır. 02. 02. 1997 yılında Türkiye Şair ve Yazarlar Derneği Gaziantep şubesinin kurucu başkanlığını yapan Emine Sevinç Öksüzoğlu’nun, yurt içinde ve yurt dışında almış olduğu bir çok plaket, şilt ve ödülü mevcuttur. İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği) ve Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği üyesi olan Öksüzoğlu; Evli ve bir kız, bir erkek olmak üzere iki çocuk annesidir. YAYIMLANMIŞ ESERLERİ : “Sevgiler Günışığında” (Şiir) Ağustos 1996 - Gaziantep Gürsel Yayınları “Bahar Tomurcuğum” (Şiir) Mart 1997 - Adana Aykırısanat Yayınları “Yeşil Gözlerinde Kaybolan Dünya” (Düz yazı / Öykü / Şiir) Eylül 1998 - Ankara Ürün Yayınları “Üşümüş Kar Taneleri” (Şiir) Eylül 2007 – Gaziantep Sanko Holding Kültür Hizmeti Yayınları “Güneş Yüzlü Çocuklar” (Öykü) Eylül 2007 – Ankara Ürün Yayınları “Zamansız” (Şiirler) (Azerbaycan Vector Uluslar arası İlim ve Edebiyat Eserleri Araştırma ve İnceleme Merkezi Tarafından Azeri diline çevrilerek yayımlanmıştır. )


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.