..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevmek bir başkasının yaşamını yaşamaktır. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Düşler > Emre Acemi




11 Mayıs 2001
Gece Düşleri  
Emre Acemi
Zaman geçmez, geçip giden biziz...


:DHJH:
ZAMAN GEÇMEZ,GEÇİP GİDEN BİZİZ*

“Genelde üvey evlat gibi davranılır geceye,günün yanında. Çoğuna göre gece kötülükleri barındırır içinde. Sabah ola hayrola. Halbuki insan yaşamının tüm yükünü gece çeker. Güne hazırlamak kolay mı insanı ?” dedi Defne.

Yağmur kentin sokaklarına düştü düşeli yapışkan bir huzursuzluk var içimde . Yüksek bir yerden izliyorum kenti. Gece ! Al işte sana gece. Önceleri midemde saklı duran ağrı artık tüm bedenimi sardı. Onun için tüm hayatımı değiştirebileceğimi düşünüyordum düne kadar. Şimdiyse kopuk küfürler savuruyorum içimden. Yaşam öğretiyor. Brubeck ‘in ‘Blue Rondo Alla Turk’ u dolaşıyor kulaklarımda.

“ It’s a matter of perception honey” dedi. Sonra durdu,iki elini alnından ensesine doğru,saçlarının arasından kaydırdı. Tanrım bu kadın bunu bana niye yapıyor? Gözlerini pencereden aldı gözlerime kondurdu. Kaçırdım gözlerimi , kaçırmasam boğulacağım maviliğinde. “ Geceleri daha iyi algılıyorum kendimi “ dedi ve sustu. Sağ elimi avucunun içine aldı. Yanıyorum sandım. Gözlerim kayboldu gözlerinde.

Brubeck çoktan bitmiş. Defne’yi yaşıyorum şimdi deli gibi. Şiddetli bir krampla kendime geliyorum. Yine o kahrolası sancı. Dost olduğumuzu sanmıştım oysa bir ara. Küçük küçük karıncalar dolaşıyor beynimin içinde. Kadehi kavrıyorum , gücüm yok. Başımı hafifçe masaya dayıyorum.

Gece . Defne’nin gecesi kente tümden hakim oldu. Luna Rossa çalıyor. Tanrım neden herşey beni ona götürmek zorunda. Lacivert bir sokağına bakıyorum kentin. Islak her yer. Orospular,pezevenkleri ve salya sümük müşterileri son pazarlıkları bağlıyorlar. Beyaz bir sis çöküyor sokağın ortasına , yeni süprizleri ortaya çıkarmaya hazırlanır gibi. Tarih öncesi bir canavar gibi geceyi sıyırıyor çöp kamyonu , ardında yağlı egzos dumanını bırakarak. Laciverti herşeye rağmen saklı tutuyor sokak. Uzaktan bir fener alayı geçiyor. Bayram mı bugün? Zorluyorum bedenimin tüm kaslarını. Boşaltıyorum şişeyi bardağa.

Lacivert sokaktayım şimdi. Sokak mı geceye esir , gece mi sokağa belli değil. Beyaz duman, ayak bileklerimin hizasında, bastığım yeri göremiyorum. Ürperiyorum tepeden tırnağa. Neonlara takılıyor gözüm. Derinlerden bir kadın sesi geliyor. Fado söylüyor. Neonlar söylüyor. Sese yöneliyorum önümü görmeden. Buz tutmuş parmaklarım, bir kapının kolunu kavrıyor. İçeri dalıyorum, ateş sarıyor bedenimi. Bunlar düş gücümden kopup gelenler mi , yoksa gerçeğin ta kendisi mi? Ama bunu fazlaca önemsemiyorum. Binlerce oluşu taşıyor gece. Ben sadece kendi payıma düşeni yaşıyorum şimdi. Avcısıyla karşılaşmış bir av gibi,benliğime çekiyorum bedenimi. Kendimi bir masaya atıyorum. Fado söylüyor kadın. Güzel mi çirkin mi belli değil. Simsiyah gözleri uzaklara takılı, sadece söylüyor. İçmek istiyorum , payıma düşeni reddetmek gibi bir düşüncem yok.

“Bir şeyin değeri,onu elde etmek isteyeceklerin ödeyeceği bedel kadarmış. Ya benim aşkımın değeri ne senin gözünde?” Tanrım yine mi başladık. Ne zaman sonu gelecek bunların? “Mutlaka bir bedel ödemem mi gerekiyor?” dedim,sakin bir sesle.”Buna değmez mi?” dedi Defne. Cevap vermedim önce , sonra “Adımı unuttum ben “ dedim. Sustum, fırtınalandı gözleri , sustu...

İçkimi getiren kadın, yavaşça kulağıma eğiliyor. “Yoktun epeydir “ diyor. “Hoca da merak etti seni” Sözünü tamamlarken ,başıyla, köşede loşta oturan adamı gösteriyor. “ Ben de merak ettim kendimi aslında” diyorum. O benimle oynayacaksa bende onunla oynarım .Ama kadında bir şaşırma belirtisi yok. “Merhaba demeyecek misin Hoca’ ya?” Niye demeyeyim ki? Masadaki bardağı kavrayıp yol alıyorum hocaya doğru. Hangi yabancılıkların üstüne basıyorum yürürken, farkında değilim. Sahnedeki kadına takılıyor gözlerim,gözleri hala aynı yerde,devam ediyor Fado söylemeye.

Hocanın yanına varıyorum. Eliyle boştaki sandalyeyi gösteriyor. Daha ben oturmadan söze giriyor: “Yorgun görünüyorsun. “ Yorgun mu görünüyorum? “Görünüyorsam o bile yeter bana “ diyorum. Feryat gibi bir kahkaha fırlatıyor. Hayret. Beklenmeyecek derecede beyaz dişleri. “Defne nasıl ?” diyor. Yumruk yemiş gibi sarsılıyorum. Nereden tanıyor bu adam Defneyi. Her şeye rağmen oyunu sürdürmeye kararlıyım. “İyi” diyorum “Vereceği aşkın değerini arıyordu son gördüğümde “ Hoca belki de biliyordu bunu. Hiç aldırış etmiyor. “Çok geç kaldın” diyor. “Benim gitmem lazım,gece bekliyor. Unutma,bastığımız yer sağlam değil. Kum bile değil. Çünkü biz kumuz." Kalkıyor,dur demeye kalmadan gözden kayboluyor. Çevreme bakıyorum ne Hoca ,ne Fado cu kadın. Bir ıssızın yamacındayım. Homurtulu bir dalga sesi duyuyorum. Hocanın sözü geliyor aklıma : “Biz kumuz!” Dalga üzerime geliyor. Suya karışıyorum.

Kan ter içinde kendime geliyorum. Yoksul halkların düşlerini derleyip arşivlemek için milyonlarca dolar harcıyormuş çokuluslu firmalar. Benimkini de arşive koyarlar mı acaba? Gülüyorum. Alkol iyiden iyiye etkisini göstermeye başladı. Nerede olduğumu kestirmeye çalışıyorum. Hala o sokağı ve geceyi seyrettiğim masadayım. Belki de bir anlık dalgınlık anında olup bitti her şey . Elim telefona uzanmak istiyor. Ama çabuk vazgeçiyorum bu düşünceden. Aramamalıyım Onu. Aşağıda gecenin sokağında bile buldu beni. Düşlerimi ele geçirdi. “Akıl kendi kendinin yeridir ve kendi başına cehennemi cennete, cenneti cehenneme çevirebilir.” diyor John Milton ‘Şeytan’ da. Aklı, gözlerinin yanındaki ikinci büyük silahıdır Defne’nin. Ve bunları, benim cennetimi cehenneme çevirmek için kullanıyor. Buna bir son vermeliyim artık. Yerimden doğruluyorum. Onu nerede bulacağımı biliyorum. Tek yapacağım Fadocu kadının sesini izlemek...

İşte yine aynı sokaktayım. Gece yapışık üstüme kadının sesini arıyorum. Bu kez Hoca’nın sesi yankılanıyor sokakta. “İmaj gerçeğin yerini aldı. Ve gerçeğin hiçbir değeri kalmadı” .Yeter artık” diyorum. “Neyin gerçek,neyin sanal olduğunun ne önemi var?” Yanımdan geçen iki kişi şaşkınlıkla bana bakıyor. Belirsiz bir küfür savuruyorum. Tek istediğim biran önce Defne’yi bulmak. Aklıma bir şarkı geliyor. “ Balık havuzunda kaybolmuş iki yitik ruhuz biz” Biri sırtıma dokunuyor. Dönüyorum ardıma. Defne.”Benimi arıyorsun ?” diyor. Bir şeyler demek istiyorum ,dudaklarımı kımıldatamıyorum. “Gece” diyebiliyorum sadece “ Gece bile seninle baş edemiyor” Artık ellerime hakim olamıyorum. Belimden çıkardığım bıçağı sallıyorum üzerine doğru. O ise sadece gülüyor. Her yerimi sıcak ve yapışkan bir sıvı sarıyor. Gecenin lacivertini bozan tek şey o. Kırmızı bu , kan kırmızısı. Defneye bakıyorum. Hala gülüyor. Kanayan benim O değil. Şaşırıyorum. Zaman içinde kayıyor , geçip gidiyorum...

Nerelere gittim,ne yaptım bilmiyorum. Gözlerimi açtığımda Defne var karşımda. Gece güne kavuşmuş. Okyanus gözleri kırmızıya dönmüş. Yüzyıl kadar bakıyoruz birbirimize. Usulca elimi kavrıyor. Bir ana sevecenliğiyle kavrıyor tüm ruhumu. “Yapacağını yaptın sonunda” diyor. “ Ama sevgimin değeri bu kadar ağır değildi”. Gözlerinden yaşlar boşanıyor. Gülüyorum. En azından eşitiz şimdi. Hayır, henüz eşit değiliz. Elimi, zorlukla yanağına götürüyorum. Ruhum titriyor. “Ya benim sevgimin bedeli “ diyorum usulca. Daha fazlasına gücüm yok. Yeni bir geceye yol almak için kapıyorum gözlerimi... Yeni gece binlerce aşk taşıyor, yaşanmaya aday. Ve gün ,elbet geceye dönecek.




* Justein Gaarder – İskambil Kağıtlarının Esrarı

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Geceler neler gizler
Gönderen: mehtap Karakaşlı / , Türkiye
1 Ekim 2008
Yeni gece binlerce aşk taşıyor, yaşanmaya aday. Ve gün ,elbet geceye dönecek.

:: son zamanlarda okuduğum en etkileyici yazılardan b
Gönderen: osman aktan / İstanbul Türkiye
4 Ekim 2007
çok başarılı...yazarı kutluyorum ve çalışmalarının devamını bekliyorum




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın düşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yarım Temmuz Günlüğü -1-

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İsimsiz'e Mektup
Havadan, Sudan


Emre Acemi kimdir?

Beni ancak yazılarımı okuyunca tanıyabilirsiniz, en güzel açıklama satır aralarında zaten.

Etkilendiği Yazarlar:
Ö.Asaf, E.Ayhan


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emre Acemi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.