En büyük mutluluk ve en büyük sıkıntı anlarında sanatçıya gereksinme duyarız. -Goethe |
|
||||||||||
|
Nerden başlanır anlatılmaya sevdalar? İlk gördüğün andan mı başlar hikaye, yoksa kör olduğun andan mı? Bir anda umursamaz olursun liberal yalanları, statükoculuğu, komprador burjuvaziyi, artan pirinç fiyatlarını ve azalan yaşama sevincini.. Balkanlardan gelen soğuk hava gibi sarmıştır yüreğini heyecan.. titrersin… Ve titrer toplumun değer yargıları.. barikat kurar aşka ailenin ve az gelişmiş kitlenin önde gelenleri. Gözleri, teni, dudakları dururken sen hayaline dokunursun, kaybolup gidene kadar.. Bilinçaltı sevişmeler yaşarsın. Ganyanı iyi ise bir de çocuğu olur hayal gücünün, adını duman koyarsın, ciğerinden çıkan bir nefes olur.. -Nasılsın? -Sensizim.. -Ben de.. -Bana bir sen, sana da bir ben bulmak lazım.. -Bugün resmi tatil, kapalıdır yasal dokunuşlar.. -Sanırım yapabileceğimiz tek şey herkesin üzerine düşen bunalımı layığı ile yaşaması.. Kanserojen yalnızlıkların çaresizliğindeyim.. katkı maddesi günler.. ve yaşanmamış sevda masalları.. Acaba Tanrı toplu intiharlarda indirim yapar mı? Giderken beraberimde götüreceğim çok fazla düş var. Yudumladığım hayat yalan.. tuttuğum dilek.. uzak..! Çoktan seçmeli sınavdır hayat. Ben hiçbirini işaretledim. Neden verildi ki bana seçme ve seçilme hakkı? Ya da neden elimden alınıyor tek tek seçeneklerim. Paradoks olsun diye değil, motor su kaynattığı için döküldü kelimeler. Soğutmak lazım acıyı. Her sevda bir imkansızlığa yürüyüştür. İmkanı varsa sevda değil, danışıklı dövüştür, ev arkadaşlığıdır, yalnızlığın savunma mekanizmasıdır, okeye dördüncüdür, davete dam, yatağa… Gözler yalan söylemez diyor edebi hücrelerim. Dilleri yoktur çünkü diye cevap veriyor realist kaygılarım. Anahtarını kapatıyorum beynimin. Bundan sonrası rölanti. Ömrün sonuna kadar yolun var, canın cehennete.. -Sanskritçe biliyor musun? -Hayır.. -Önemli değil ben de bilmiyorum. -O zaman neden sordun? -Sen neden yaşıyorsun? -Anladım.. Bilinçaltından yüzüklerle teklif edilen birliktelikler yaşıyoruz. Asla tercihimizi somutlaştıracak bir imge olmayacak. Bir perdenin arkasına gizleyeceğiz düşlerimizi, fena değillerle geçiştireceğiz özlemlerimizi. Hatta o kadar fazla kaptıracağız ki kendimizi bu masala, gören Leyla ile Mecnun sanacak, kanacak.. Ve akacak hayat fabrikalarda, okullarda, tren istasyonlarında, beş yıldızlı otel odalarında, varoşlarda.. tüm sahteliğiyle..! Acaba kaç belediye yaklaşan yerel seçimler öncesi toplu sünnet töreni düzenleyecek? Kaç kez haber bültenlerinde kavurucu sıcak tellallığı yapılacak? Hangi ÖSS birincisi yuvarlaksal başarıyı anlatırken asosyal konsantreyi sistemli çalışmak maskesiyle sunacak? Kaç gariban aile televizyon ekranlarından tatil görüntülerini Jüpiter’i izler gibi izleyecek? Kaç gazete biriken stokların tükenmesi için falanca bitkinin kansere iyi geldiğini yazacak? Yeter artık sıkıldım.. Sevgilim bana düşecek ilk uçaktan yer ayırır mısın, cehenneme gitmem gerekiyor. Ekonomi sınıfı olsun lütfen, lükse verecek cinnetim yok!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Taylan Özkan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |