Seviyorum, öyleyse varım. -Unamuno |
|
||||||||||
|
M.NİHAT MALKOÇ Türk mizahının tartışmasız en büyük ismi olarak kabul edilen Nasreddin Hoca, insanları gülmekten kırıp geçiren fıkralarıyla özdeşleşmiştir. Onunla kıyaslanabilecek başka bir mizah ustası ne Türkiye’de ne de dünyada vardır. Hoca güldürürken çok kere de düşündürür insanları. Bu açıdan bakınca ona nüktedanlığının yanında filozof da diyebiliriz. 800. doğum yıldönümünü idrak ettiğimiz Nasreddin Hoca’yı yıllar eskitememiştir. Onun mizah yönünü ön plana çıkaranlar İslamî ilimlerdeki birikimini göz ardı ediyor. Oysa O dinî bilgisi ve birikimi temayüz etmiş bir kişidir. Onun içindir ki “hoca” sıfatına layık görülmüştür. İlk gençlik yıllarında Seyyid Mahmud Hayranî ve Seyyid Hacı İbrahim’den dersler almıştır. Daha sonra, aldığı bilgileri “hoca” sıfatıyla öğrencilerine aktardığı söylenir. Kadılık yaptığı da ileri sürülen görüşler arasındadır. Kendisiyle ilgili bilgiler son derece azdır. Nasreddin Hoca’nın hayatı daha çok söylentilerden ibarettir. Bu rivayetler zaman zaman olağanüstülüklere bürünmektedir. Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlâna Celâleddin ile dostluk kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yasayan Timur’la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü söylenir. Bazı fıkralar ona mal edilmiştir. Timur’la ilgili pek çok uydurma fıkrası vardır. Uydurma diyorum; çünkü O, Timur’la aynı asırda yaşamamıştır. Timur’dan nefret eden, onun zulmünden bıkan halk Nasreddin Hoca aracılığıyla ondan intikam almıştır. Bu fıkralardan birini dikkatinize sunmak istiyorum: “Hoca ile Timur bir gün hamamda yıkanırken, Timur: -Hoca söyle bakalım, ben bir köle olup satılacak olsam değerim ne olur? Hoca Timur’u göz ucuyla süzdükten sonra cevap verir: -Kanaatimce elli akçedir senin değerin. Timur, bu cevap üzerine öfkelenir: -İnsaf et yahu! Sadece üzerimdeki peştamal elli akçe eder. Hoca istifini bozmadan cevap verir: -Tamam işte...!” Türk mizahının gelmiş geçmiş en büyük ismi olarak kabul edilen Nasreddin Hoca halkın içinde yaşayan, halktan bir adamdı. Onun yüksek zümre insanlarıyla ilişkisi yok denecek kadar azdır. Sanırım halkımız da kendisinden olan, kendi duygu ve düşüncelerini savunan bu bilge insanı, ortak noktalarının çokluğu nedeniyle baş tacı etmiştir. Hoca kendini halkın üzerinde gören mağrur idarecilerden uzak durmuş, onları eleştirmiştir. Nasreddin Hoca’nın fıkralarında eşeği ayrı bir yer tutar. Onun fıkralarının dekorunda eşek birinci sırada yer alır. Hoca’yı eşeğinden ayrı düşünemezsiniz. Eşek o zamanlar vazgeçilmez bir ulaşım ve taşıma vasıtasıydı. Tabir caizse Hoca’nın eşeği Hoca kadar şöhretlidir. Aslında Hoca’nın fıkralarında eşek yergi ve alay unsuru olarak da kullanılmaktadır. Bu hayvan; ezilmişliğin, horlanmışlığın simgesidir aynı zamanda. Eşek küçük yapılıdır, görüntüsü bile insanı güldürebilecek bir hayvandır. Eşeklerin inatçılığı, ayak diremesi meşhurdur. Fakat at öyle değildir. At asaletin, yiğitliğin sembolüdür. Onun içindir ki Hoca’nın atla ilgili fıkrası yoktur. Onun eşeğini fıkralarının her yerinde görmek mümkündür. Hoca’nın dinî altyapısı sağlamdır. İyi bir din eğitimi almıştır. Anadolu’da herkes dinî terbiyeye önem verir. Fakat bazı kişiler kulaktan dolma yalan yanlış bilgilerle ahkâm kesmeye kalkınca Hoca onlara haddini bildirir. Kaba softalara indirici darbeyi vurmakta tereddüt etmez. Dinî duyguları hiçbir zaman hafife ve alaya almaz. Müslümanlığı ön planda tutar. Nasreddin Hoca’nın fıkralarında hazırcevaplık ayrı bir yer tutar. Onun mantıksız gibi görünen bazı fıkralarının ve düşüncelerinin, dikkat edildiğinde hiç de öyle olmadıkları görülür. “Ya Tutarsa” fıkrasına gülenler; piyangolardan, toto ve lotolardan medet umanlara niçin gülmezler? Onların ikramiye hususundaki düşük ihtimallerini niçin makul görürler? Hoca Nasreddin bizim gülen ve güldüren yüzümüzdür. Çağımızda ona ve onun gibi güldüren akıl hocalarına ne kadar da ihtiyacımız vardır. Fakat onu basit komedyen kılığına düşürmemeliyiz. Çünkü O bizim inançlarımızı, medeniyetimizi ve insanî diyalektiğimizi yansıtıyor. Hoca’yı bütün dünya tanıyor. Onu daha donanımlı olarak dünya mizah pazarına taşımalıyız. Onun şöhretinden yararlanarak ülkemizin tanıtımına katkıda bulunmalıyız.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.Nihat MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |