Tanrı insanı yarattı, insan da sanat yapıtını. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Çok olan tarafta değiliz Çok olan tarafta olmayacağız Gidip Almanya'da Türk olacağız Hollanda'da Surinamlı Fransa'da Cezayirli İran'da Azeri Amerika'da zifiri zenci olacağız Çoğalan zencide mutlaka kızılderili İsrail'de Filistinli Köpeğin karşısında kedi Kedinin karşısında kuş olacağız Kuşun karşısında börtü böcek Hakemler hep karşı takımı tutacak Ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı Çiçeklerden kamelya olacağız Az kolumuzun tarafında Solda olacağız Bu itirazın ilk şartı Solda da az olacağız Devrimi çoğaltırken çünkü Bir başka devrime hızla azalacağız Bu da itirazın ikinci şartı Nevzat Çelik Liseye yeni başladığımızda tanışmıştık bu şiirlerle ve o şiirleri yazanlarla. “Bu memleket bizim” demekten gayrı suçu olmayanların ödediği bedelleri dinleyerek, “Aboneyim abone” bombardımanları arasında “bu memleket bizim” diyebilen yeni gençler olmak için ilk adımlarımızı da böyle atmıştık. Dinlediğimiz şarkılarda “Yoksulluk kader olamaz” diyordu. “Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” diyordu bir şair. Büyüyorduk, okuyarak, öğrenerek ve yaşayarak. Sonraları ise o bedelleri ödeyen abilerimizin “Biz yenildik” itiraflarını duyduk. “Karlı kayın ormanında” şarkısı bitti “Bir şafaktan bir şafağa” geçildi. Önce satanların zenginliği, sonra satılanların çaresizliği yeni insanı çok genç yaşta öldürdü. Ne demişti, Anton Çehov, “Bizi çalışmak kurtarır” ve çalışmaya başlamıştı herkes. Çalışırken de tanınmaz olmaya. Geçenlerde bir abimiz soruyordu birine, “Kaç kişi kaldık?” diye. Gerçekten ben de sormak istiyorum, “Kaç kişi kaldınız abi?” Hainleri yazan, Bolu gündemine etki eden insanların olumsuzluklarını yazan, siyasilerin, ticarilerin, envai çeşit bezirganların yolsuzluklarını, yalanlarını yazan, ucuz hediyelerle ağız değiştirmeden, çizgisini kaybetmeden hala söyleyebilen, yazabilen, yayınlayabilen, siadlardan, bol arpalıklı oda koltuklarından yana olmadan, hala “inadına devrim, inadına aşk” diyebilen… Davet Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim! Bilekler kan içinde, dişler kenetli Ayaklar çıplak Ve ipek bir halıya benzeyen toprak Bu cehennem, bu cennet bizim! Kapansın el kapıları bir daha açılmasın Yok edin insanın insana kulluğunu Bu davet bizim! Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine Bu hasret bizim! Nazım Hikmet Ran 29.02.2008
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nazım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |