Kendimi yenemedim yine… Lanetler yağdırıyorum yaradılışıma, ruhuma, benliğime… Oluk oluk kanıyorum her seferinde, tökezleyip düşüyorum ve kayboluyorum yine. Nereye gittiğimi, gideceğimi, gitmem gerektiğini bilemiyorum. Duymamak, görmemek yetmez, bilmemek istiyorum. Sadece anlamamak değil, aptal olmak istiyorum. İpsiz sapsız bir serseri, ne halt olduğu belirsiz bir aylak, sıradan bir orospu çocuğu olmak istiyorum ve kurtulmak böylesi bir hayattan. Hiçbir şey hissetmeden yaşamak mümkünse eğer, o yaşamı istiyorum, iyi ya da kötü hepsinden kurtulmak… Beni güçsüz, aciz, korumasız kılan bütün iğrenç, yılışık duygularımdan nefret ediyorum artık, beni insan yapan duygulardan tiksiniyorum ve biliyorum bunun verdiği güçle yaşamak çok daha kolay olacak.
Yıllardır her yerimden bağlayıp kapana kıstıran, soluk almamı giderek zorlaştıran, boğazıma gelip gelip çöreklenen o baş belası koca yumruktan kurtuluyorum artık. Hem de yutarak veya kusarak değil, boğazımı tırnaklarımla yırtarak çekip alıyorum onu. Fışkıran kanları görmek ve unutmamak için, acıyı bir daha hissetmemek için ve kendime neler yapabildiğimi göstermek için… Biliyorum bunun verdiği güçle yaşamak çok daha kolay olacak ve biliyorum ki istemediğim halde etrafımda insanlar olacak. Artık nefret ettiğim o eskiden kalma vıcık vıcık bulamacı üzerime boca edecekler ve ben kustukça onlar mutlu olacak. Ama ağzımdan köpüren bu safranın, aslında içimdeki zehri özgür bıraktığını bilmeyecekler ve hiçbir yere kaçamayacaklar. Bulamaçlarını onlara teker teker geri yedireceğim ve asıl mutlu olan ben olacağım sonunda, her zaman…
Böyle rahatça “her zaman” diyebilmek ne kadar zordu halbuki. Düşünmek gerekirdi, ölçüp biçmek, ince hesaplar yapmak gerekirdi söylemek için; çünkü insandılar, insandım… Hayat şakaya gelmezdi ve mutlu olmak bir dertti bizim için. Kancalarla özene bezene gerilmiş, suratların tam orta yerine oturtulmuş, kocaman salyalı gülüşlere ihtiyacımız vardı. Hayır, muhtaçtık onlara. Bu kadar ciddiye aldığımız bu “mutluluk” derdini böyle kolayca çözüvermiştik, bizim gibi zeki yaratıklara da bu yakışırdı zaten. Ancak üzgünüm, çözüm ne kadar kolay işlediyse sizler için, benim için de görmek o kadar kolay oldu. Ağzınızı her kullanmak istediğinizde, param parça oluşunu izledim suratlarınızın. Önceleri buna dayanamadım ama inadına izledim. Açılan ufak delikleri, sonra zorladıkça yırtılan yanaklarınızı, dudaklarınızı… Sonuna kadar dayandım çünkü bu sonun benim için bir kurtuluş olacağını biliyordum. İçimdeki bu insan denen şeyi öldürmenin bir yolu olduğunu biliyordum, sadece bekliyordum ve işte sonunda bitti. Emeği geçen herkese teşekkürler…