..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > Rabia Suluk




18 Nisan 2009
Yalandan, Geriye Ne Kalır?  
Rabia Suluk
Cam bir eşyanın kırılmasından sonra bir daha bir araya gelmesi mümkün olmadığı gibi, güven de tuzla buz olur yalan karşısında. Artık o kişi doğru söylese de karşıdakinin şüpheli bakışlarından kurtulamaz.


:AHHA:


Efendimiz’e (s.a.v) biri gelir ve der ki: Bırakamadığım üç günaha tutuldum. Bunlar; zina, yalan ve içki. Bu durumda Efendimiz o kişiye neyi terk etmesini öğütlüyor dersiniz; dudaklarımızı uçuklatacak zinayı mı, yoksa içkiyi mi? Hiç biri. Cevaben buyuruyor ki: “Yalanı, benim için terket!” Adam kabul ediyor ve gidiyor. Bir günahı işleyeceği zaman, “Eğer bu günahı yaparsam, Rasulullah sorduğunda ‘evet’ dersem suçum meydana çıkar. ‘Hayır’ dersem yalan söyleyerek verdiğim sözü tutmamış olurum” diye düşünüyor. Böylece öbür iki günahtan da kurtuluyor. Yalan ne kadar kötü bir şey ki içkiden de, zinadan da ağır bulunuyor. Diğer yandan doğruluk nasıl büyük bir nimet ki, doğru söyleme zorunluluğu adamın günahları terkine sebep oluyor.

Yalan söyleyen, kendini fazla zeki sanır

Yalan; ikiyüzlülük, hakaret, karşısındakini hafife alma, onunla alay etme anlamlarını taşır; aynı zamanda o şahsın kişilik bozukluğunu gösterir. Yalan sahibini mahcup ve rezil eder, kavga ve huzursuzluklara yol açar, insanları birbirine düşürür, dostlukları yıkar, düşmanlık tohumları eker. Yalan söyleyen, kendini fazla zeki sanır, oysa farkında olmadan aslında şahsiyetini tahrip eder; güvenilemeyen, sevilmeyen durumuna düşürür kendini. Hele insanların inançlarını kullanarak aldatmak, tahribatı vahim, vebali ağır, çok daha şiddetli sonuçlar doğurur.

Ne yazık ki, yalan günümüzde insanlar arasında çok yaygın hale geldi. Beyaz yalan, pembe yalan, kuyruklu yalan, dolandırıcılık, sahtekarlık derken yalanın her türlüsü toplumda icra edilir oldu. Şimdilerde gereksin-gerekmesin(!) su içmek kadar doğal kullanılıyor yalan. O yalanlar ise birikimle, kalp üzerinde zifte dönüşüyor, ruhta tonlarca külçe halini alıyor. Ezildikçe eziliyor onun altında yalan sahibi.

Ahlaki zaaflara, kişilik bozukluklarına nispeten göz yumularak ilişkiler sabırla sürdürülebilir belki; ama yalan kaygan bir zemin sunuyor kişilere. Buzlu bir yolda, gözlerini kapatarak kim gönül rahatlığıyla yürüyebilir ki? Ya da riskli öyle bir yerde kim yürümek ister, güvenli yollar dururken? Denir ki, “Az yalan söylenemez, yalan söyleyen her yalanı söyler.” İnsanı paranoyaya sürükleyecek bir ilişki sunar yalan. Yalanın yaptığı yüksek tahribatı çok az insan tamir edebilir. Hele samimi ve dostunuz sandığınız kişinin gözlerinizin içine baka baka söylediğini öğrendiğiniz yalanlarından sonra, dost sarayının gerçekte bir kulübe olduğunu gördüğünüzde, yaşanılan şok kolay kolay atlatılamaz.

Yalan söyleyenin doğruları bile itham altındadır

Yalan söyleyen belki “o anını kurtarır” ama kendini çok daha kötü bir duruma sokar. Çünkü yalan başladığı noktada durmaz, yalanlar zincirine dönüşür. En sonunda o zincire dolanıp yüzüstü kapaklanmak işten bile değildir. İmam Şafii, “Yalan; güven ve emniyeti, huzur ve itimadı yok eder” der. Cam bir eşyanın kırılmasından sonra bir daha bir araya gelmesi mümkün olmadığı gibi, güven de tuzla buz olur yalan karşısında. Artık o kişi doğru söylese de karşıdakinin şüpheli bakışlarından kurtulamaz. Gözlerdeki o derin sorgulama, en bilindik bakış olur yalanı yakalananın sözleri karşısında. Hep aynı soru sorulur içten; “Acaba yalan mı söylüyor? Beni kandırıyor mu?” Artık her söz ve hareket yargılanır iç mahkemede. O mahkeme, o kişi için hep orada kalır. Her söz ve hareketi tartılır, ölçülür biçilir; doğru olup olmadığına kanaat getirmeye çalışılır. Yalan söyleyenin doğruları bile itham altındadır artık. Böyle güvensiz bir ortam, insanı daima huzursuz ve tedirgin halde bırakır. Uzun süre kimse o gerilimi yaşamaya tahammül edemez ve yalan söyleyenden uzaklaşılır.

Diğer yandan yalan söyleyen, “kişi karşısındakini kendi gibi bilir” kuralınca, kimseye inanamaz. Böylece başkalarının güvenini yıkmakla kalmaz, aynı zamanda insanlara karşı kendisininkileri de yıkar.

“Ashab-ı kiram indinde, yalandan daha kötü bir şey yoktur”

Dinimiz yalanı, haram kılar ve şiddetle yasaklar. Üstelik bu öyle ağır bir sonuca bağlanır ki, yalan, kafirlerden bile daha aşağı görülen münafıkların vasıflarından sayılmıştır. Allah Teala, “…Allah, yalancı ve nankör olan kimseyi doğru yola iletmez” (Zümer, 3), “Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar…” (Ahzab, 70-71) buyuruyor. Efendimiz (s.a.v) ise “İman sahibi, her hataya düşebilir. Fakat hainlik yapamaz ve yalan söyleyemez”, “Kalp, doğruluktan huzur, yalandan ızdırap duyar” diye bildiriyor. Hz. Aişe (r.anha), “Ashab-ı kiram indinde, yalandan daha kötü bir şey yoktur. Çünkü onlar, yalanla imanın bir arada bulunamayacağını bilirlerdi” diyor.

Yalanın kazandırdıkları, kaybettirdikleri karşısında bir hiçtir. Öncelikle bu dünyada iğrenç bir koku ve pislik olarak yakalara yapışır. Gidilen her yere o iğrenç koku sahibinden önce varır. Kimse onlarla gönlünü açarak, iç huzuruyla oturamaz. Yüzler buruşur, kaşlar çatılır yanlarında. Ağızlarıyla kuş tutsalar, sözlerini hassas terazilere vursalar, o kaybedilen şeyi yeniden elde etmek neredeyse imkânsıza yakındır. Söz ve hareketlerini daima ispatlamak zorunda kalırlar. Ne kâbus! Bundan daha kötüsüyse, Allah’ın gazabını çekmek!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Övünmenin Dayanılmaz Cazibesi
Size Bakan Neyi Görüyor?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Rüyaya Aldanmak
Güzelden Güzellik Gelir
Hatası Açık da Olsa, Kullar Hakkında Hüküm Allah"ındır
Gelin Canlar Bir Olalım
İbadetimiz Gerçekten Allah"a mı?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hayatla Ölüm Arasında Son Raunt [Öykü]
Yemin [Öykü]


Rabia Suluk kimdir?

1971 Erzurum doğumluyum. ilk, orta ve lise tahsilimi Gebze'de yaptım. 1994'de İst. Ünv. Hukuk Fakültesinden mezun oldum. Özel ve kamu alanında çalıştım, ancak yazarlık hep içimde benimle var olmuş bir düştü. İlk ve son romanımı ortaokul da kaleme aldım. Zaman zaman bir şeyler yazdım ancak yazar olarak ortaya çıkamadım. Umarım bu düş bundan sonraki yaşantımda gerçeğe dönüşür.

Etkilendiği Yazarlar:
Her yazardan bir şeyler aldığımı düşünüyorum.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Rabia Suluk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.