"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana |
|
||||||||||
|
yalın ayak. Geçmişimi hiç durmadan yeniden yaşayarak. Geçmiş mi aramıza giren, Geçememişliğim mi bu yüzden senden? ” Bana inatla kağıt mendil satmaya çalışan çocuğun gözlerine bakıyorum. İnsanın kendi çocukluğuna verebileceği öğüt çarpıyor bakışlarıma. Ve bakışlarındaki ısrarcı sessizlik. “ ya ver ya,senin kağıt mendillerin dayanamaz içimin sağanağına ama ver ya! Al,ver ve git! ” Kendi anadilinde dua ediyor bana. Onun bana yolladığı dualar benim kendime ettiğim yöresel beddualarla çakışıyor içimin boşluğunda. İki gün sonra yine geriye doğru yürüyorum. Geçmişimi hiç durmadan yeniden yaşayarak. “ abla nassın? ” es oluyor durmadan konuşan iç sesim bu yankıyla. Yine aynı gözler,yine aynı yakarış. “iyiyim.” “mendil alacaksın abla? ” “……” Seninle beraberken tıkanan muhabbet anlarına dönüyorum adeta. İki yana güçlükle döndürüyorum başımı hayır anlamında. Çocuk aldıklarım duruyor hala,kimse ağlamadı ki yanımda,hiçbir şey dökemedim herhangi bir masaya diyemiyorum. Bacak boyumda ısrarla yürüyen ve iç sesimi rahatsız eden çocuğa bakıyorum. Bakışlarındaki sessizlik kırıyor olgunlaşmamış öfkemi. Karanlık gibi,gece gibi,karmaşık gibi. Senden sonra gece kendi siyahında karardı oysa. Su adına ne varsa senden kalma (gözyaşı) kendi selinde boğuldu. Neyi değiştirir ki bir paket kağıt mendil daha? Kanamıyor ki hiçbir yerim. Uzun zamandır geriye doğru yürüyen bir kangrenim. “ git çocuk Allah aşkına, akşamüstlük kutsal hüznümü dağıtma! ” bakışı fırlıyor bıçak keskini gözlerimden. Uzaklaşıyor bacak boyuma saplanan ipli kanca. Uzaklaştıkça canım yanıyor. Cadde kenarlarına yayılmış bir sürü taburenin içinden geçiyorum. Gözümü alıyor yanıp sönen trafik ışıkları,birbirini kovalıyor arabalar. Yanımdan geçenlerin anlattıkları, bir hikayenin farklı hayatlara bölünmüş parçaları gibi aynı sonlu. Yürüyorum. Bu şehir beni yağmalıyor sevgili, bu şehir hatıra dükkanı gibi. Sonra yeşil ışık yanıyor ve ben nasıl durduysam öyle çıkıyorum yola. Birden gidenler geliyor aklıma. Gideni de bırakıyor kendinde bu şehir. Canımın en içi eskidiği hızla yenilemiyor kendini o dakika. Akşamdan kalma şarkım susuyor. Düz hayat çizgimi sinüs dalgasına çeviren etki _sen_ başlıyorsun. Sen kimsin? Ben’den sonra koyduğum virgülün devamı ve hatırlamak istemediğim en sevdiğim o kıyı. Hani ‘ gitme ‘ diyordum da gözlerimin en derinine bakarak beni benden alarak uzaklaşıyordun ya. Buldum, sen geç/miş zamansın, geçememişliğimle arama giren. Sen ben olamayansın. Seni düşünürken o mendilci çocuk oluyorum. Kendi çocukluğuma verebileceğim öğüt dilleniyor dudaklarımda. Derin bir sessizlik oturuyor içime. Kutsal hüznüm akşam eve satılmamış mendillerle geri dönmenin kederine dönüşüyor. Kafasını seviyorum. En güçlü duyguyla,korkuyla bakıyor bana. Daha çok benziyorum şimdi ona. Gecikmiş bir ölüm oluyorum. Ve başlıyor işte sürekli uyku hali. Bacak boyuma saplanan ipli kancadan sensizliğe asıyorum kendimi. Adın’ın üstüne sağanak patlıyor, Kadın’ın üstüne kan dökülüyor. “hey çocuk şimdi getir kağıt mendilleri “ Zaten yoktum, Belki de hiç olmamıştım, Hatta….. Geriye doğru yürüyorum
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © YELİZ ŞENAY, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |