Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Ne istediğini biliyor musun sahiden? Ne istemelisin demiyorum, gereklilikten söz etmiyorum yani. İçerde, çok derinlerde bir yerde tüm kibrinden, beklentilerinden, kendinden sıyrılmış çıplak kalan sana soruyorum. Ne istiyorsun? Yazacaklarım kişiseldir; ancak tek bir kişi için değil. Eğer sadece benden bahsetseydim bunun adına günlük derdim ve kimseyle paylaşmak istemezdim içindekileri. Evet, evet… Biraz da sen varsın sayfaların içinde. Biraz eşin, dostun, ailen; biraz toplumun. Hepimizden bir parça kısacası. Ama yanılmayasın, iddiası bu değil asla yazılanların! Yazmayı seviyorum. Kalemimin güç göstergesi değil bu satırlar. Sevgi işte. Neden aramaksızın seviyorum ki arasam bir yığın neden bulurum. Konuşur gibi yazmayı severim. Daha samimi olalım isterim. Günlük hayatta takındığımız mesafeli tavırları bir kenara atıp sadece ikimiz varmışız, iki eski dostmuşuz gibi davranalım. O halde, hoş geldin dostum! Nereden başlayalım? Yaz tatilinin başında boyumdan büyük bir laf etmiştim. “Kendimi bulmam için önce kaybetmeliyim”. Çok zor oldu itiraf etmeliyim. Kendini kaybetmek öyle boş gezen kalfaların işgücüyle yapılan bir uğraş değilmiş. Önce tüm benliğinden sıyrılarak, egoları, yanılsamaları kapının önünde bırakıp anadan doğma girmelisin o dünyadan içeri. Ve çıkışta (şayet çıkabilirsen) sadece sen olarak başını göğe kaldırmalısın. Ne demek ki bu şimdi? Sadece sen olmak? Aynaya baktığında gördüğün tek bir vücut öyle değil mi? Ancak gerçekte sen pek çok kişisin. Hayatına giren veya girmeyen herkesten az çok bir şeyler katmışsın kendine. Bazıları öyle yer etmiş ki sende artık o sen olmuşsun. Annen, baban, kardeşin gibisin zaman zaman. Onlar gibi konuşuyor onlar gibi hareket ediyorsun. Okul hayatında seni etkisi altına almış hocasın da aynı zamanda. Arkadaşın, dostun, sevgilin, komşun. Çoğu zaman hepsinin yanında başka bir sen çıkıyor dışarı. Bunların birazını sen yarattın birazı eş dosttan ödünç aldığın. Taklit… Sanatın çıkış noktası diyor bazı filozoflar. Hep derler ya, hayat bir sahnedir diye. Madem hayat bir sahne, sanatın icra edildiği yer o halde çık hayat sahnesine ve taklit etmeye başla. “Gibi olmaktan” öteye geçemiyorsan kendine ait bir hayatı yaşamıyorsun demektir. Kendin olmayı istiyor musun gerçekten? Yoksa herkes “gibilik” daha mı az riskli? Hepimiz evlat olduk, öğrenci olduk, işçi olduk, patron olduk. Ve bizden öncekiler “gibi” yaşamakta bir sakınca görmedik. Aynılık ve farklılık. Anladık ki aynılık ‘gibi olmaktan’ geliyor. Peki, herkese farklı oluşumuz neye dayanıyor? “Şimdiden sonra kendine yalnızken de olsa başkalarıyla birlikteyken de olsa hiç değişmeyecek bir karakter ve her vakit boyun eğeceğin moral kuralları bul” ( Epiktetos, Düşünceler ve Sohbetler) TUĞBA AYDIN www.tugbaaydin.com.tr
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Tugba Aydın, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |