Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy |
|
||||||||||
|
Son günlerde nefes diye bir film gösterimde.Sevenler de oldu eleştirenler de. Kimisi "Orada neler olduğunu daha iyi anladık." dedi; kimisi de "Zaten süren savaşı kızıştırıyor." diye eleştirdi.Eleştirilecek bir yan bulamıyorum ben bunda. Zaen savaşın bu güne kadar sürmüş olması haklılığımızı anlatamamamızdan kaynaklanmadı mı hep? Savaşı biz başlatmamıştık ki... Biz sadece Vatan diyerek savunmak zorunda kalmıştık kendimizi. Bizim de içimiz sızlamıştı araçlarımızla giderken gördüğümüz o boş köylerden, ya da kullanılan köylerdeki sefil yavrulardan, insanlardan. Hep üzülmüşümdür Güneydoğuda gezerken. Ama biz en büyük kayıpları masa başında verdik hep. Hiçbir vatan evladına zor gelmemişti dağ tepe gezip eşkiya aramak, -40 derece sıcaklıkta bomboş bir tepede nöbet tutmak ya da serseri bir mayınla bir parçasını kaybetmek. Hep vatan sağ olsun demiştik. Ailemizi, sevdiklerimizi geride bırakıp ömrümüzün en güzel yıllarını vermiştik o dağlara zerre kadar pişmanlık duymadan. sakat kalmış gaziler görmüştük hep tekrar dağa gelmek isteyen. Şehit babaları görmüştük hep zerre kadar serzenişi, sitemi olmadan vatan sağolsun diyen. Ama en büyük kaybı yine masa başında verdik. Teslim olmaya özendirmek için sınır kapısından giren onca eşkiyayı diplomat gibi karşılayıp ağırladık. Sonra da sanki hiç suçları yokmuş gibi serbest bıraktık, geldikleri yerin, sözde örgütlerinin propaandalarını yapmaları için fırsat sağladık.Onlar sınırdan girerken gıkımız çıkmadı ama devlet övünç madalyasını iade etmek isteyen bir gazimizi bir dövmediğimiz kaldı. Otobüsleri, otomobilleri yakan, dükkan camlarını kıran, polisi taşlayan şehir eşkiyalarına sesimiz çıkmadı da, Ankarada yürüyen şehit ailelerini bir dövmediğimiz kaldı... Bu vatan uğruna savaşırken hayatını kaybeden muhaciri, çerkezi, kürdü, lazı, dağıstanıyla her şehidimin kemikleri sızlıyor şimdi. Yıllardır boşuna verilmiş bu mücadele. Cidden yazık bize. Yüzyıllardır birbirimizle barış içinde yaşamamızı sağlayan benzerliklerimizi bırakıp incir çekirdeğini doldurmayan farklılıklarımızın peşinde olduğumuzdan dolayı yazık bize... Hani hep Ermenisinden, şunundan bunundan özür dile diyorlar ya bize.Ben Özür dilemek istiyorum. Sen görevini yapıp canınla borcunu ödediğinden dolayı şehidimden; gözünü bacağını kaybedip halen "Vatan sağolsun, yine olursa yine giderim." diyen gazimden; evladını gözünü kırpmadan ölümün kucağına gönderebilen ve şehit olduğunda da "Vatan Sağolsun!" diyen şehit ailesinden; ve bize barış ve dirlik içinde vatanı bırakıp da bizim ite köpeğe peşkeş çekmiş olduğumuzdan dolayı Ulu Önderimiz Musatafa Kemal ATATÜRK'den özür diliyorum...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gecenin gözyaslari (soner), 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |