Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper |
|
||||||||||
|
Kanun Güvencesinde Eşit Temiz'lere 09 SAFER 1431 KASIM GÜNLERİ 78 Arkaş’ın Günlüğü-Mihail Nuhayme 09-12 O.. Ne derse.. O.......... Böylece gülümsedim ve dışarı attım kendimi sabaha karşı.. Dolmuş duraklarına indim..İnsanlara selam verdim..Simitçi çocukların hatırını sordum.. Kazancı Bedih'i hatırlatır her nedense..Kazı kazancıdan bi kart aldım..Kazımadan yırtıp attım.. Şaşırmadı hiç..Güldü..Ben de öyle.. “Niçin aldın madem ?” diye sormadı bile. Biliyordu niçin aldığımı..Yine güldü. Ben de güldüm yine..Mutlu oldu..Mutlu oldum. Sevgi biraz da böyle bişey olsa gerek. En yakın çay ocağına gittim..Simitleri sehpaya indirdim..İçeriye şöyle bir göz gezdirdim..Göz göze geldik. Amele durağında aradığını bulamamış yaşlı bir kürt amele..! Gözlerini indirdi..Ben indirmedim.. Kalktım yanına gittim..Yanına oturdum..Simitleri de sürdüm masaya..Duble çay söyledim. "Duble çay ikiiii..!" ünledim.."Üç olsuuun.!" diye ekledi.. Nurten aşinası ünlü mü ünlü mukim-i sokak delisi bir pejmürde pislik. “Üüüççç.!” Diye bir daha ünledi ve oturuverdi yanımıza. Çay nefisti..Simit mis gibiydi.. Biz de öyleydik.. .. Biz.. Üç Sır Çocuğu.. Üç Mevali.. Kimseden habersiz.. Kimse bizden habersiz.. Cem olduk bir arifane sofrasında. Kimsenin umurunda olmayan.. Kendi Dünyamızda. Üç kimsesiz.. O’larak... Cem olduk biz. Üç kimliksiz. Üst kimliksiz. Alt kimliksiz. Ama çok kişilikli..Çok şık..Çok aşık. Yok bişey. Olarak. Biz.. … Sessiz ziyafetimiz bitti ve.. Göz göze geldik yine o yaşlı kürt ameleyle.. Elimi cebime attım.. Bileğime yapıştı..."Olmaz bra.!" dedi.. "Olur.!" dedim.."Nabe valleh nabe..!" dedi. "Pere heye.! Pere püre.!" Dedi. Biliyordum parası çok değildi. "Peki.!" dedim.. Sevindi.. Ben de öyle.. O ünlü deli o ara başını eğdi ve içini çeke çeke ağlamaya başladı. . Başımızı eğdik biz. Ağlayamadık ama biz.. Dinledik sadece... Sonra sustu ve önce beni sonra o yaşlı adamı (o pis kürtü) öptü deli.. Ve sonra masaya bir sürü bozuk para bırakıp kalktı gitti deli.. Baka kaldık arkasından.. Ve yine bir ağlamak geldi içimden ama ağlayamadım işte yine. Kendimi Tuttum.. --Sen de mi bra ! dedi yaşlı adam.. Başımı eğdim. O da eğdi başını.. Sustuk. .. Sonra aklıma bir şey geldi ve gülümsedim yeniden. Kalktım ve yürüdüm. --Selamete bra.! --Eyvallah keko.! Elini göğsüne koydu.. Göğsüme koydum elini. .. Parka gittim. Kimse yoktu. Ağaçları sevdim..Gövdelerini okşadım..Beni çok sevdiklerini hissettim.. Sevindim bir daha ve yeniden gülümsedim bir daha.. Aşk güzel şeydi.. İlk aşık olduğum kocaman mı kocaman o palamut ağacını anımsadım.. Az uzağındaki demiryolunu ve o demir yolunu inşa eden çocuk yürekli yaşlı yol işçilerini anımsadım… Sadık amcalarımı, Tom amcalarımı ve Panait amcalarımı anımsadım.. Ne güzel dost ve arkadaştılar.. Yaptıkları o derme çatma kulübeyi ve kurdukları o isli mi isli kamp çadırlarını anımsadım. Daha az ilerde ilk sevgilim palamut ağacı kadar yaşlı ve mağrur olmasa da. En az onun kadar kendine güvenli ve.. Kendini her kendi mevsiminde taşlayıp durmaktan büyük sevinç duyan o yaramaz çocuklarına adayan. Ne kadar taşlanırsa taşlansın hiçmi hiç aldırmayan ve darılmayan o emektar alıç ağacımızı da hatırladım. Annesiz kalmış o kırılgan yüreğimin en merhametli annelerinden biriydi o emektar alıç ağacım benim. Dibinde bir de minicik bir çoban çeşmesi vardı. Suyu o kadar çok değildi ama yetiyordu işte ziyaretine gelen bütün canlı misafirlerine. O kadar insan canlısı ; o kadar yaratılmış her canlı canlısı olabilen.. Kaç çoban çeşmesi insan kaldı acaba diye düşündüm ve hüzünlendim yine işte.. Her mevsim içimden gelip geçen esrik bir hisleniş hevesiyle.. … Yaş kemale eriyordu nihayet yavaş yavaş ama.. Ermiyordu her ne hikmetse ermek istediği işbu aşk; bu kemal-i kalbin ermek istediklerine.. Ne diyelim.? Hayırlısı olsun..Ve evet..! Belki de doğruydu. “Ya nasib.!” Olsundu işte.. .. Gülümsemem gerek bu gün. Emir büyük yerden.. Aşk emrine icabet vacibtir elbet. Aşk aşktır nihayet. Meğer ki vuslat başka bahara kalmış olsun. Ne fark eder.? O baharlar da geliverir bir gün elbet.. Burda olmasa bile O’rada işte.. Ne kaldı ki.!? Şunun şurasında.. Üç günlük dünyaydı ve işte.. Bin yıl bir an oluverirdi bir bakmşssın kısaldıkça kısalarak.! ---Kraaak.! ---Vaayy.! Sen ha kuzgun kardeş?Nasılsın?Kar da yağmadı bu yıl bak.! Ama yağmurlar fena değil şükür.! --- Kreaak…! ---Hımm.! Demek bu yılın creasyonu böyle diyosun ha.!? Peki.! Öyle olsun.! N’apalım.? Biz de uyuveririz işte..! İtiraz yok.! ---Crrireaarkk.! ---Çimenlere ve çiçeklere de mi bakayım.? Ah! Tabi ya.! Emriniz olur kuzgun kardeş.! Sen de az değilsi ha.!? Nasıl da tanıyosun beni.! Yani şu Deli Veyseli’ni.!Seni hınzır P.. pardon kuzgun.! ---Pırrraa..!..Kraaak.!Careokeee.! Carolineee.! ---Güle güle hınz.. pardon kuzgun kardeş..! … Gülümsüyorum ve güneş doğuyor bu ara çimenler üstüne seherden kalma gözyaşları aşkına.. Hangi bülbülün yerine hangi serçe ağlamıştır kim bilir bu yağmurlu serin kış gününde bu çimenler üstüne.? Kimbilir ve ne fark ederdi ki hem. Maksat aşk olsundu işte. Başka neyimiz vardı ki.? … Başkamız olmayan başkalığımız hürmetine yavaşça eğiliyorum ve parmakuçlarımı uzatıyorum yavaşça.. Dokunamıyorum.. Parmakuçlarım sızlıyor..Hafif bir rüzgar sokuluyor birdenbire ensemden aşağıya doğru. Ürperiyorum. Kalakalıyorum öylece çömeldiğim yerde.. Yeşil kurbağalar çınlatıyor kulaklarımı. Eğinli bir ses iniltisi yükseliyor gibi oluyor sanki inleyen nağmelerim arasından.. Çimenler dalgalanıyor oluveriyor sonra ve.. Bir huma kuşu kanat çırpmaya başlıyor yüksek dağ yamaçlarına doğru… Uzun mu uzun bir yanık hava eşliğinde. Yüksek yüksek tepelere evler kuruluyor sonra ve.. Maya dağdan kazlar havalanıyor slap slap slow-en hüzünler önü sıra.. Alişimin kaşları kare oluyor sonra ve.. Denizin dibinde hatçem demirden evler katılıyor bu pastoral sabah senfonisine sabah sabah.. Sabbah yüreğim biraz daha aman ağlamasın için galiba... Başımı eğiyorum kalbime doğru ve. -Peki efendim.! diyorum… Gülümseyeceğim bu gün.. Herşeye rağmen. .. Öyle yapıyorum../..Gülümsüyorum.. Çiğ tanesi ışıltılar ıpıldıyor gözlerimde.. Sevdalı bir gelin gülümsemesi beliriveriyor birdenbire gözümün hemen önünde şimdi. Çok güzel gülümsüyor ama bildiğiniz gibi değil. Herşey daha güzel olacak ve çok daha güzel olacak işte her şey der gibi gülümsüyor işte.. İçim ısınıyor. Ayağa kalkıyorum yavaşaça. Senfoni bitmek üzre.. Yeni bir gün başlayacak ve. Herşey daha iyi ve güzel olacak işte. Bir reverans yapıyorum çimenlere ve çiçeklere doğru.. Ağaç yaprakları arasından bir hışırtı yükseliyor ve.. Serçe cıvıltıları arasından bir ses duyar gibi oluyorum. --Güle güle ey ruhuna dost adam.! Merak etme. İman eder kelime..İman eder aşk. Senin güzelliğine. Birden bir hıçk.. Hayır şimdi değil.. Şimdi değil henüz.. Güle güle git sen. Hele gülümse biraz sen. Ve böyle çoook çok uzaklara da gitme artık sen.. … Yürüyorum ve.. Hala yabancısı olduğum bir eve doğru yöneliyorum. Tedirgin..Kesin inançlı .. Ağlamaklı biraz… Ve.. Dudak kıvrımlarımda adını henüz koyamadığım –ama tadı buruk- Garib bi gülümseme.. … --Nerelerdeydin sabah sabah bu saatte.!? --Bilmiyorum.! .. --Akıllısı bulmaz ki bizi zaten.! .. Daha çok gülümsüyorum ve. Güller açmıyor ama henüz.. Yanaklarımda. .. Wesselam.!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Veysel Menekşe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |