"Denemeler"de gördüğüm şeyi Montaigne'de değil, kendimde buluyorum. -Pascal |
|
||||||||||
|
Gecenin koynunda asılı kaldı ruhum… Sana dokunurken, yüreğindeki yorgun rüzgârın yelesinde nefesin olmaya çalışırken duydum iç dünyandaki savaşın yalnızlığa gark edilmiş çığlığını… Yaşamın dallarına takılırken içindeki vaveyla, bir dünya yaratan kocaman yüreğinde tanıdım seni… Çocukluğuna dair eksik gülüşler, gençliğindeki şefkati eksik zamanlar ve hikâyemizdeki kader seremonisinin onurlu çoğalışında bildim seni... Belki yılların gamzeli duruşunu sığdırdık susturamadığımız coşkuya, belki de açlığımızın kısır döngüsünde ıslattık ağdalı düşlerin kıyısız deniz ninnilerini... Ama hep birbirimize yaslanırken bulduk dost sesimizin vefa kucaklaşmasını… Maskeli masalların yanık tenli kollarında sallanırken uçurum kokulu inlemeler, biz hep bir gerçeğin şefkat zırhlı vadisinde büyüttük geleceğe akacak ırmağımızın masum, kırgın, yorgun kollarını… Cesur olan senin çocuk yanın mıydı yoksa benim büyüklüğünde düştüğüm gizemli dalım mıydı bilmiyorum… Cesaret denen kelimeyi bir papatyadan kopan beyaz yaprağın bedelinde öğrendiğim gündü gerçekten kanatlarımı çırpmaya başladığım gün… Senin kanadında saklanan korkularının bende çoğalacağını öğrendiğim gün ise yaşamın ipini tutan ellerimin titrediği andı… Hadi dost gayret et… Sen bana yaslandıkça gökyüzündeki umut dolu yıldızların ruhundaki tüm dehlizlerden geçeceğini unutma ki ben yitirdiğim tüm düşlerimi sen de yeniden keşfedeyim… Ve bu keşfedişin nabzında yaşamın manasını taşıyalım gerçek olan âlemin sonsuz çoğalışına… Hayatın içindeki tüm bencilliklere inat tut rengi gökkuşağına rakip uçurtmamızın menzilinde akan umudun en delikanlı ellerinden… Ve yüreğindeki şifresi karışık ama sadece senin bulabileceğin o sese dokun… O ses içindeki seni yalnızlığında hapseden öyküye taşıyacak… Sonrası inan toprağında gök masalını dinleyen kocaman yürekli bir çocuğun yaşama kafa tutuşu kadar masum ve güçlü bir dokunuş olacak… Yağıyorum dost… Şimdi bir yıldızın sınırsız umudunda güneşi özledikçe ay ışığının sıkılgan tenine dokunma zamanı… Şimdi şiir ülkemde bulduğum gücü külünde kaf dağı doğuran sancılarına umut ekme zamanı… Şimdi üşüyen gözlerindeki sağanağı atlasın kanatlarındaki kızıl güller diyarında yıkama zamanı… Akıyorum dost… Yürek ülkendeki topraklarının sınırsızlığına akıyorum ki ormanındaki yangına yüreğimi koyayım… Koyduğum yüreğimin külünde senin nasırlı bakışlarına yağmur olup yağayım… Ve ıslanan nefes alan her yanın benim susuşum olsa da sende çoğalacak filizlerin özü olayım… Alıyorum dost… Gecenin koynundan alıyorum asılı kalan ruhumun aymaz ironisini… Ve aktıkça yarınımıza huzur olacak anları sağıyorum atlasın süt beyazı inlemesinden… Sonrası, birbirine sığınan yol arkadaşlarının yaşamın göbeğine sızan haritaya dem olma vakti… Sonrası, yaşamın yürek ülkesinde bir gecekondu bulup gökdelen düşlerimizi duvarlarımıza çizme zamanı… Unutma !... Çizdiğin her resim, sendeki çığlığı sana taşıyacak bir devinimin kınında umut saklı kılıcın gücü ve keskinliğindeki özeti olacak…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehtap ALTAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |