..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Umut Salih Tiryakioðlu




3 Mayýs 2010
Beyinde Felsefi Bir Serüven...  
Umut Salih Tiryakioðlu
Umut, filizlerini vererek kýrmýzý bir güle yaþam sunmuþtu. Ve bir faniye de mefkure... Lakin maksuda varmak çok sancýlý olacaktý. Þimdiden doðum sancýlarý Aklý büyütür olmuþtu ki; hakikatte vesvese olmayýp da vücut bulma ihtimali göz önüne alýndýðýnda, zindanda kendine rastlamasý nasýl bir karmaþaya netice verir kestirilir þey deðildi. Mahzenin derinliklerinde, dairelerin içinde gizlenmesi; tevekkülle dönerek arþý endam etmesi; Akýlda varlýk bulup, doðum sancýlarýnýn da Aklý beslemesi hep kýsýr döngüler yaratýyordu çevresinde. Acaba tüm kýsýr döngüleri ve zincirleri kýrýp atabilecek miydi? Sustu. Çünkü sualler, tereddütler, sonuç alma kaygýlarý artýk bu beyinden çok uzaktý. Göçebeler yalnýzca yürürdü.


:BJIB:
     Zahiri medeniyetin bütün ileri gelenleri beynin uzay üssünde buluþmuþtu. Katýlýmcýlarýn ekseriyetini bilim adamlarý ve bölge temsilcileri oluþturuyordu. Olaðanüstü toplantýlara imparator bizzat katýlýr, projeler kendisine sunulur ve onun tercihine göre karar alýnýrdý. Ancak o günkü toplantýdan çýkacak sonuç, düþün tarihinin en marjinal ve etik dýþý kararý olacaktý. Beyin, küresel savaþ gibi bir dehþeti yaþamýþ, sonrasýnda nüfusunun dörtte üçünü kaybetmiþti. Kullanýlan silahlar sonucu ekolojik denge çökmüþ, mantýki ve hissi meleke nesilleri birçok örneðini sonsuza deðin yitirmiþti. Duygu ve düþünceler nefes alabilmek için dahi týbbi cihazlarla desteklenir olmuþlardý. Böyle bir ortamda zahiri medeniyetin bütün üst düzey temsilcileri bir araya gelmiþler; egemenlik haklarýný teknolojinin bütün olanaklarýný insafsýzca kullanan o despota devretmek zorunda kalmýþlardý. O adam düz mantýktý.
     Düz mantýk, beyni yedi bölgeye ayýrdý. Her bölgeye bir kukla yönetici atamakla iþe giriþti. Hayallerini gerçekleþtirmek için aradýðý fýrsatý, melekeleri telef ederek ele geçirmiþti. Bunlar, doðallýðý bozulmamýþ, katýþýksýz, henüz çerçevelere týkýlmamýþ olan; beynin kuytu dehlizlerinde dolaþan mantýk yahut his ürünleriydiler. Adlarý yoktu. Düz mantýk, -kimseye deðer vermediðinden- yeni filizleri zorla ailelerinden koparýyor; beyin ve uydularýnda kurduðu laboratuvarlarda bunlarý denek olarak kullanýyordu.
     Pozitif düþünce, Ýmparatorun en gözde danýþmanýydý. Ondan bile cani olan bu yaratýk tam anlamýyla bir deney ürünüydü. “Geleceðin Uygarlýðý” üssünde yetiþtirilenlerden biri. Bu sözde bilim merkezlerinde önce deneklerin gen haritalarý çýkarýlýyor, yetenek ve eðilimlerine göre bunlar sýnýflandýrma ve eðitime tabi tutuluyordu. Bedenleri de uyum saðlamak üzere yeniden yapýlandýrýlmýþtý. Pozitif düþünce tam bir savaþ makinesi olarak büyüdü. Tüm duygularýndan arýndýrýlmýþtý. Büyük imparatorluk þurasýný o açtý.
     “Yüce düz mantýk ve saygýdeðer üyeler, sizleri selamlýyorum. Burada son günlerde iyice belirginleþmiþ olan sorunumuzun çözümü için toplanmýþ bulunuyoruz. Beyni, yok etmek pahasýna birleþtirmeyi baþardýk. Ancak melekelerin -bilhassa hissilerin- içinden birtakým çaðdýþý baðlarýný sökemedik. Mantýk, bu durumu kabul etmiyor. Yazýk ki hakikat... Bu bayaðý canlýlar hurafelerle beslenen inanýþlarýyla eriþilmez gücümüze kafa tutuyorlar. Çözüm için Kod A projemizi imparatorum ve sizlere arz ederim.”
     Bilim heyetinin baþkaný söz aldý:
     “Baylar, öncelikle kýsaca anlatayým. Kod A yaklaþýk on yýlda gerçekleþecek bir projedir. Ýlk aþamada bizim anladýðýmýz anlamda pek de bilimsel olmayan bir metod tatbik edilecektir: Propaganda.
     Uzay üssünün salonunda durumu kavrayamadýklarýný gösterir bir uðultu dolaþtý. Birçoðu Kod A'dan bihaberdi zaten. Ancak bir bilimcinin propagandayla ne iþi olabilirdi ki!
     “Sizlere tuhaf gelmesi normal. Geçmiþte kitleler, duygularý yönlendirilerek veya saptýrýlarak yönetildi. Bunu gerçekleþtirebilmek için de propaganda tekniklerinden yararlanýldý. Kelimeler, medya, hitabet vs. Tarih dersini uzatmayayým. Bizim amacýmýz duygulara yön vermek deðil. Zaten buna ihtiyacýmýz da yok. Gücümüz, güneþ sistemine hakim. Anlatmak istediðim þey, beynin hislerden tamamen arýndýrýlmasý. Ve bu konuda da bilim devreye giriyor.”
     “Ýzniniz olursa ben devam edeyim.” Bu, birinci bölge temsilcisiydi. Ayný zamanda yeni filizlerin kobay olmasý fikrinin mucidi! “Ömrün uzamasý, -tabii sonuna kadar yaþamalarýna müsaade etmiyoruz- onlarý kontrolü daha zor varlýklar hâline getirdi.” Güldüler. Biri hariç... “Tek dünya devleti yani imparatorluðumuz kurulduðunda yeni doðan her filizi takip altýna alma uygulamasýna geçtik. Bu amaçla doðumdan hemen sonra melekelerin içlerine özel aygýtlarýmýzdan monte ediliyor. Ana uyduda konuþlanmýþ üssümüze Kod A giriþi bildirildiðinde bu cihazlar faaliyete geçecek. Melekelerin tüm duygusal yetilerinin önemli ölçüde zayýflayacaðýný umuyoruz. Daha sakin, sorgulamayan, uyumlu ve sadece kendi iþleriyle ilgilenen varlýklar olacaklar. Diðerleri ise arýtýlacak. Ancak hafýza kayýplarý yaþanmasý, belleðin zarar görmesi de olasý. Sizleri ve geleceðin uygarlýðýný kuracak nesilleri bu riskten arýndýrmak gerekiyor önce. Bundan sonrasý evrimin bir üst safhasýdýr. Büyük imparatorumuz -düz mantýk-, planýn son aþamasýný bizzat koordine edecektir. Buyrunuz efendim!”:
     Düz mantýk, þöyle bir kalabalýðý süzdükten sonra -besbelli gücünü test ediyordu kendisine bilgiççe gülümseyen bakýþlarda- bakýþlardaki korkuyu hissettikten sonra söze girdi:
     “Melekelerin ne kadar zayýf olduðuna hep birlikte þahit olduk. Vadesini doldurmuþ bir sürü... Artýk evrenin tek bir noktasýna tutunmuþ kemiren bu parazitlerden kurtulma vakti gelmiþtir beyler. Hastayla ayný havayý solumak hastalýk bulaþtýrýr. On yýllýk uyutma devresinde en yeteneklileri tespit edilecek ve Galaksi Uygarlýðýmýzýn kurucularý olma imtiyazýyla þereflendirilecekler. Bu süre zarfýnda uygarlýðýmýzýn temelleri atýlacaktýr. Uyum saðlayabilecekler için vakit kaybetmeksizin faaliyetlerinize baþlamanýzý ve ana üssümüze Kod A giriþini bildirmenizi sizlere emrediyorum. Her bölge temsilcisi þimdiden beyni yok etmek için gerekli altyapýyý kursun.”
     Üste kopan alkýþ yaygarasý projeyi benimsediklerini gösteriyordu. Bu ürünler, çýrptýklarý elleriyle entelektüel düzeylerini de kanýtlamýþ oluyorlardý.      
     Aniden hafýzasýnýn en ücra köþelerine sürüklenmesi olaðan sayýlýrdý. Bunlara alýþmýþtý. Ama bu anýyý yaþamýþ olamazdý. Çünkü gördükleri kendi zamanýndan çok daha sonra olabilecek þeylerdi. Zihni ona þaka mý yapýyordu? O toplantýda olduðundan o kadar emindi ki! Genç ve tutkulu bir hayalperestti. Kýsa zaman içerisinde yükselmiþ, zeka ve becerisiyle imparatorluðun en üst düzey bilim kurulunda -heyette- yer almayý baþarmýþtý. Aslýnda ne kadar sistemden yana görünse de halkýný kurtarmaktan baþka düþündüðü bir þey yoktu. Pozitif düþünceyi üretebilmek için kitleler hâlinde laboratuarlara, ölüme, sefalete sürüklenen halkýný... Birleþik beyin güçlerinin en fazla çekindiði toplumdu onlar... Dirençlerinden, özgürlük tutkularýndan zerre taviz vermiyorlardý. Her biri doðanýn mucizesi gibi olan bu yaratýklarýn geri kalmýþlýðý þaþýlacak þeydi. En azýndan imparatorluk öyle sanýyordu: Ýlkel. Onlar, Hissiler... Düz mantýðýn sesi çýnladý salonda:
     “Önce his ordularý bitirilecek. Onlarýn yeni uygarlýðýmýzýn tohumunda yer almalarýný istemiyorum. Zaten sahip olduklarý her þey pozitif düþüncede mevcut.”
     Genç beyin sinirden titriyordu. Bu proje uygulanmamalýydý.
     “Yaptýðýnýz düþün varlýðýnýn kutsallýðýna saygýsýzlýk. Böyle þeytani düþüncelerin sonumuzu getireceðini nasýl hesap edemezsiniz.”
     Pozitif düþünce araya girdi.
     “Aklý rahatsýz eden nedir öðrenebilir miyim?”
     “O soðuk bakýþlarýn!” Yumruðu, pozitif düþüncenin suratýnda patladý. Ardýndan uzay üssünü birbirine katacaktý Akýl.”
               ____0____
     Karargaha zaruri dönüþü Ergenekon'da gizlenen his ordularýný çok da memnun etmemiþti. Hummalý bir uðraþ içinde görünen askerler Aklý görmezden geliyorlardý. Tüm güçlerini dayandýrdýklarý gizil enerji þimdiye dek onlarý rahatlýkla beslemiþti. Bu sýradýþý çalýþma temposunu yadýrgamýþtý Akýl. Tüm bu umursamazlýðý da... Oysa bir kahraman olarak karþýlanmayý umuyordu. Hiç beklemediði bir serzeniþle karþýlaþmýþtý.
     “Kafandan ne geçiyor Akýl? Kurtuluþ mümkün mü?”
     Batýni uygarlýðýn içinde bulunduðu büyük tehlikeyi düþünüyordu o. Onlarý bu hususta bilgilendirmeliydi.
     “Varoluþ denkleminde hiçbir nesnenin ayný düzlemde olmadýðýný göremiyor musun Serzeniþ? Tüm kuvvetimizle saldýrmamýz gerekirken bizler burada þu gereksiz meþgalelere boðulmuþ çýrpýnýyoruz. Getirdiðim deðerli bilgilerin analizini yapacaðýmýzý, çareler üreteceðimizi düþündüðüm için heyecanlýydým. Uzun zaman sonra Ergenekon'da olduðum için de... Görüyorum ki his ordularý bürokrasiyle ruhlarýný öldürür olmuþ. Eskiden buralar heyecan dalgalarýyla kasýp kavrulurdu. Baþbuðumuz ve ayný zamanda dostum Bilge Ýnanç, bizleri sarmalar; kah büyük bunalýmlara dönüþtürürdü kah filiz veren taptaze duygulara. Ordularýmýzýn tatbikatlarý bile kanýmýzý kaynatýrdý. O eski atmosferi göremediðim için büyük hayal kýrýklýðý yaþadýðýmý söylemeliyim. Ama her zaman bir umut vardýr. Melekeleri kurtaramasak da ilmimizi nakledebileceðimizi umuyorum. Bütün yeteneklerimize pozitif düþüncenin sahip olduðunu sanýyorlar. Maddeciler iþte...”
     “Serzeniþ benim sanýyordum ben de?! Dediðin gibi... Hiçbir þey eskisi gibi deðil. Uzay üssünden kaçmayý nasýl baþardýn?”
     Namý kendinden önce varmýþtý demek... Duyular ve duygularla sürekli baðlantý halinde olan ama zahiri uygarlýðýn hatlarýný da taþýyan Aklýn bunu açýklamaya ilmi yetmezdi. Koþullar ne olursa olsun gerçek yüzünü göstermemeye and içmiþti o. Ama Kod A'dan bahsedilmeye baþlandýðý o dem, ilk defa yaradýlýþýný bu kadar derinden duymuþtu. Dizginleyemediði koca bir ihtirasla saldýrýrken hiçbir kuvvet duramamýþtý önünde. Karþýsýna çýkaný savuruyor, yerlere çalýyor; uzayda tufan olup esiyordu. Tam düz mantýðýn avuçlarýna düþüp ateþi sönmeye yüz tuttuðunda baþka bir ateþle kurtulacaktý ondan.
     “Çarpýþarak, biraz da hileyle. Dikkatlerini yangýna yoðunlaþtýrmak zorunda kaldýlar!”
     Ergenekon'da dolaþan askerlerin ondan tedirgin olduklarý kadar vardý. Serzeniþ, Aklýn büyüdüðünü görebiliyordu. Mantýðýn yoðunlaþtýðý bir yerde, hem de güçlerinin temsili ilan ettikleri uzay üssünde zahiri uygarlýða kafa tutabilmek, üstelik onlarla harbe tutuþmak ve yok olmadan avuçlarýndan sýyrýlýp kaçabilmek dengelerin altüst olmaya baþladýðýnýn iþaretiydi. Akýl, tek baþýna bütün bir mantýðý maðlup edebiliyorsa hissiler de ona mesafeli yaklaþmakta çok da haksýz sayýlmamalýydýlar. Her yaný iþgal ediyordu Akýl. Þimdi Bilge Ýnanç'ýn mabedin inþasýna olan tutkusunu anlayabiliyordu. Serzeniþ, duyacaðý cevaptan ürkerek sordu.
     “Üssü mü yaktýn?”
     “Keþke öyle olsaydý. Sadece bir illizyon. Bana zaman kazandýrdý.”
     Tanýyalý beri Aklý hep ilimle içiçe bilmiþlerdi. Ýçinden çýkýlamaz faraziyeleri kavramaya çalýþýrken, zihin uçlarý ileri teknik ve bilgilere ulaþma devrelerinde kývýlcýmlanýp tutuþurken, neticelere ulaþana dek alev alev yanan büyük buhranlarda tanýmýþlardý onu. Þimdiyse karþýlarýnda yakýp yýkmak, herkesi ve her þeyi önüne katýp sürüklemek isteyen bir baþka Akýl duruyordu. Bu onulmaz ihtiras dizginlenemezse ucunun nerelere varacaðýný düþünmek bile istemiyordu Serzeniþ.
     “Kurtulabilmene sevindim Akýl. Ama sen en güvendiðimiz çaþýtlarýmýzdan biriydin. Böyle bir çocukluk yapmaný havsalam almýyor. Üstelik pozitif düþüncenin burnunu kýrmýþsýn.”
     “Müthiþ bir duyguydu.”
     Parçalamaktan büyük zevk aldýðý belliydi. Bu fevri tavrý, sürekli þikayet etse de ani parlamalardan uzak mizacýyla bilinen Serzeniþ'i bile öfkelendirdi.
     “Heyete kadar çýkmýþken en baþa dönmemiz seni eðlendiriyor mu? Onlara en yakýn adamýmýz sendin!”
     “Kendimi açýða çýkarmam yanlýþtý. Hatamý kabul ediyorum. Ama artýk bu stratejimizin önemi kalmadý. Savaþý sona erdirecekler. Bu iyi haber! Kötü haberse, hepimizi savaþla birlikte sona erdirecekler. Bütün beyni yok etmeyi planlýyorlar. Baþka diyarlara yerleþeceklermiþ. Yeni nesile geleceðin uygarlýðý diyorlar. Bil bakalým bunun içine kim dahil deðil!”
     “Hissiler...”
     “Doðru tahmin!”
     Ani büyüyen her varlýkta olduðu gibi Akýlda da sýnýrsýz bir ego geliþtiði görülebiliyordu. Ama niyetleri halen pür'ü paktý belli ki. Ona karþý olumsuz hisleri biraz olsun duruldu.
     “Bu adamlar, evrim hülyalarý kurarken hepimizi ortadan kaldýracaklarýný görmüyorlar mý?”
     “Kibirli ve ahmaklar. Oyuncaklarý onlarý da kurtarmaya yetmeyecek. Teknolojileriyle kendilerine Tanrý rolü biçtiler. Kendilerini medeniyetin zirvesinde görüyorlar. Onlara göre bizler ilkeliz!”
     “Öyle olmadýðýmýzý öðrenecekler. Onlarýn ellerinden oyuncaklarýný alýrsan çýrýlçýplak kalýrlar. Bizim büründüðümüz yýkýlmaz zýrh, zahiri uygarlýðýn idrakinin üstünde olduðundan algýlamalarýný beklemiyorum.”
     Aslýnda Akýl da anlýyor sayýlmazdý. Yeraltýnda yaþatmaya çalýþtýklarý medeniyetleri, defalarca mantýk ordularý tarafýndan iþgale yeltenilmiþse de kesin bir yenilgi hiçbir zaman yaþanmamýþtý. Zahiri uygarlýðýn durmak bilmeyen ilerleme sevdasýnýn, mümtaz kabiliyet ve teknolojilerinin yanýnda his ordularý sadece ilhamlara ve rüyalara sahiptiler. Mevcut silahlarýnýn birbirinin karþýtý olmayýþý belki de mutlak bir zaferi önlüyordu iki medeniyet için de. Lakin durum þu lahza çok daha kritikti.
     “Sorun sadece bundan ibaret deðil. Kod A dedikleri bir projeleri var. Beynin tüm görünür noktalarý, onlarýn kontrolünde biliyorsun. Doðan her filizin içine bir cihaz yerleþtiriliyormuþ. Ana uydudan kontrol edecekleri bir sistemle hisleri alt üst edip, onlarý tepkisiz kýlýp on yýllýk süreçte yeni bir diyarda iskanýn alt yapýsýný kuracaklar. Uyum saðlayacaklarý da yanlarýnda götürüp beyni havaya uçuracaklarmýþ. Sizin kaþifler uyanýk olsun. Yýkým düzeneðinin kurulmasýndan her temsilci, kendi bölgesinde sorumlu.”
     Eski bir hesabý kapatmak vaktinin geldiðini düþünüyordu Serzeniþ. Oldu olasý þimdi bölge temsilcilerinden biri olan Dalkavukluk'la savaþ içindeydi.
     “O kaypak herifi tepelemek için bulunmaz fýrsat. Bununla ben ilgilenirim. Neyse ki hissiler o cihazlarý taþýmýyor. Böylesi ölümü uyuyarak beklemekten iyidir.”
     “Benim de onlarýn dünyasýnda doðduðumu unuttun galiba. Uyutulanlardan biri olacaðým. Bundan kurtulmalýyým.”
     “Bedeninde baþka cihaz yok, tamamýyla doðalsýn deðil mi?”
     Gülse mi aðlasa mý bilemedi. Normal koþullar altýnda ortaya çýkmayacaðý malumdu. Mantýk ve hisler, beyinkürede nev'i þahsýna münhasýr frekanslara sahipti. Dalgalanmalar bir ekran üzerinde yansýyacak olsaydý, -sýklýkla çakýþacak olsa da- frekanslarýn hiçbir þekilde birbirleri ile benzeþir yanlarýnýn olmadýðýna tanýklýk edilebilirdi. Çakýþmalarýnýn nedeni bu denksizliklerinden ötürü idi zaten. Eðer frekanslar ekranda uyum içinde dans etmeye baþlarsa Akýl zuhur ederdi. Hislerin ve mantýðýn savaþýnýn bittiði yerde... Ayný dalga boyunda buluþtuklarý ve tek bir enerjide yoðrulduklarý dem... Ve Akýl, sembolleri yaratýrdý.
     “Bana ne kadar doðal denilirse... Neden sordun?”
     “Elimizde bütün teknolojilerini etkisiz kýlacak bir güç var! Gördüðünde küçük dilini yutacaksýn.”
     “Nedir?”
     “Bir umut var demiþtin. Haklýydýn! Sana umudun filizlerini göstermek istiyorum. Benimle mahzene gel!”
     Sýðýnaðýn en dibine, hep söylenilegelen ama çok az kiþinin gördüðü mahzene inerken Akýl halsizlik hissetmeye baþlamýþtý bile. Kod A devreye sokulmuþ olmalýydý. Kendini hiç de fena hissetmiyordu aslýnda. Üzerindeki gerginlik azalýyor gibiydi. Cihaz beyninde alkol tesiri göstermiþ, zihni melekelerini uyuþturup bedenini gevþetmiþti. Bu hissin tam da mahzene inerken kendini göstermesini gülünç bir teferruat olarak deðerlendirdi. Daha önce mahzeni hiç görmediðinden þarap fýçýlarýyla dolu izbe bir bodrum katý canlanýyordu zihninde.
     “Bu meretten hiç kurtulmasam mý diyorum Serzeniþ? Beni kendime getiriyor sanki.”
     O da ciddiyetini kaybedip neþelendi.
     “Beyni yok edecek olsan içindekilerin sarhoþ, mutlu ve tembel olmalarýný istemez miydin?”
     “Ýþimi kolaylaþtýrýrdý sanýrým.”
     “Sorunu cevaplamama gerek kalmadý sanýrým.”
     Güzergah üzerinde, her katta, ayrý þifre kullandýlar. Ýlk katlarda þifreli elektronik kartlarla kapýlarý açarken, orta katlarda dualarý, en derine indikçe doðrudan mistisizmin gücünü kullanacaklardý. Ancak yeraltý þehirlerinin aydýnlatýlmasý, savunma, iletiþimin daimiliðinin saðlanmasý gibi sair ihtiyaçlar için bu güçten çok daha fazlasý gerekiyordu. Akýl, gücün kaynaðýný ilk kez düþünmesine þaþýrdý. Hem de sarhoþken... Madem teknolojiyi devre dýþý býrakacak nesne mahzende tutuluyor, niye tüm sistemi çökertmiyordu ki ayrýca?
     “Kafama takýlan bir husus var. Onu kontrol altýnda tutmak için nasýl bir yalýtým kullanýyorsunuz?”
     Asýl sakýnýlmasý gerekenin Aklýn kendisi olduðu düþüncesini belli etmeden yanýtladý Serzeniþ.
     “Bizi ondan korumak için mi? Buna gerek yok, indiðimizde fizik kurallarýnýn nasýl altüst olduðunu kendi gözlerinle göreceksin!”
     “Anlamadým.”
     “Ýmparatorluðun topraklarýmýza yaptýðý nükleer saldýrýyý biliyorsun. Mantýk ordularý neredeyse tüm beyni iþgal ediyordu.”
     “Sanýrým bir sýnav dönemiydi!”
     Serzeniþ ürperdi. Akýl, sýnýrlarý çizilen yaþam alanýnýn dýþýna -cisimler alemine- dair yorumlarda bulunarak sýnýr tanýmazlýðýný açýk etmiþti. Çok tehlikeli bir sürecin baþýnda olduklarýný tahmin edebiliyordu Serzeniþ.
     “Evet öyleydi. Sen henüz belli belirsiz bir çocuk sayýlýrdýn yer altý füzeleri kullanýldýðýnda. Beyin bu kez yüzeyinden deðil derinden vurulmuþtu. Hem de ilk kez bizim üzerimizde denediler. Bizim onlarýn teknolojilerine katkýlarýmýzýn eþi benzeri yoktur heralde. Tüm icatlarýný üzerimizde kullanýyorlar. Kurtulanlarla birlikte kutsal daða sýðýndýk. Enteresan... Buradaki maðaralar saldýrýlardan etkilenmemiþti. Ve maðaralarýn içi kolonilerimizi kurabilmek için muazzam derecede elveriþliydi. Dayanýklýlýðýný önceleri demir alaþýmla kaplý olmasýna baðlýyorduk. Pek akla yatkýn gelmiyordu ama silahlarý bu bölgede etkisiz kalýyordu iþte. Biz de savunmamýzý buna göre kurduk. Onlarýn zaafiyetini güce dönüþtürerek. Ve mucize... Ergenekon! Birkaç nesil sonra -bilinçaltý Orta Asya'yý nasýl çekip içtiyse- buradaki mistik enerji de öylesine ruhlarýmýza iþlemiþti. Artýk baðýmlý deðildik. Her yere bu gücü götürebilirdik ama düz mantýðýn ordularý milletimizden bu gücü çalmak istedi. Bizleri deney odalarýna týkýp genlerimizi çaldýlar ve ondan pozitif düþünceyi -o canavarý- yarattýlar. Hissileri toplu olarak, beynin içlerine dek ortadan kaldýrmayý da ihmal etmemiþlerdi.”
     “Pozitif düþünce neden bizim gibi deðil peki?”
     “Bizler yaratýlýþtan özel olan bir kavmiz. Þimdiye dek hissiyatýmýzýn bize kazandýrdýðý asaletle ve ruhsal evrimin bilinciyle varolduk. Yeraltýndaki esrar, bize bilinçaltýndaki diðer yanýmýzý gösterdi. Yani doðaya saygý duyarak doðaüstüne ulaþtýk. Onlarsa pozitif düþünceyi his ve ruhtan sýyýrarak, salt kavrayýþla geliþtirdiler. Böylece daha güçlü olacaðýný öngörüyorlardý. Yanýlgý... Bizler ortak kanýz. Lakin yalnýzca kan deðiliz. Pozitif düþünce üstün bir savaþçý olabilir. Neticede yalnýzca bir makina. Týpký sistemleri gibi...”
     “Biliyorum. Hayalarýna tekme yiyince iki büklüm kývrandýðýný da biliyorum.”
     Enanetle kabarmýþtý. Kýrýp dökmek bahsi her açýldýðýnda Aklýn kabaran gururu Serzeniþ'i daha da tedirgin ediyordu.
     “Þanslýymýþsýn! Cesaretini þimdi göreceðiz. Atla bakalým!”
     “Nereye?”
     “Kurtdeliðine! Mahzene buradan gireceðiz.”
     “Hiç eðim yok ama, doðrudan yere çakýlmak cesaret midir aptallýk mý!”
     “Korkuyorsan ben önden gideyim.”
     Serzeniþ, kendini Kurtdeliðinden içeri býraktý. Kollarýný göðsünün üzerinde kavuþturarak atlamýþtý içeri. Bu küçük gösterisiyle Akla da cesaret aþýlamýþtý. Yine de o, gösteriþsiz bir intiharý tercih ederdi. Daha temkinliydi. Silindir biçimindeki pürüzsüz yüzeyde tutunmak çok güç olduðundan fazla dayanamayýp saldý kendini. Dik doðrultuda düþerken silindirin çeperlerine temas etmemesi olaðandý. Ancak o keskin viraja vardýðýnda da çevredeki raflara çarpmamýþ; sanki silindirin içinde görünmeyen daha dar bir koridor varmýþ gibi dairenin merkez noktasý doðrultusunda düþüþünü sürdürmüþtü. Algýlayamadýðý bir güç, bedenini doðrudan kendine çekiyordu. Raflar kitap kaynýyordu. Düz mantýðýn egemenlik alanýnda dahi bu kadar çok kitabý bir arada görmemiþti. Sað aþaðý doðru, geniþçe kavis alýp dev bir hilal çizerek düþtükten sonra tünelin sonuna -çýkýþa- yaklaþtýðýný fark edecekti. Kýzýl ýþýk, kurtdeliðine yakýn olduðu bölgelerin epeyce içerisini aydýnlatabilecek kadar koyuydu. Kurtdeliði onu boþluða fýrlattýðýnda düþeceðini sanýyordu ama düþmedi.
     “Ýnanýlmaz! Bu... Bu kýrmýzý bir gül.”
     Gülün etrafýna saçtýðý parýltýdan maðaranýn biçimi seçilebiliyordu. Sanki demirden bir topun içindeydiler. Kurtdeliði tek giriþiydi. Yerçekimsiz ortamda tam bir denge hakim olduðundan her yeri pürüzsüzdü. Kürenin merkezinde, havada, mevlevi derviþleri gibi dönen bir gül... Sað yapraðý yukarý sol yapraðýysa aþaðý bakýyordu.
     “Bu nasýl olabilir? Olaðanüstü.”
     “Sebebini bilemiyoruz ama gördüðün gibi topraða baðýmlý olmadan yaþayabiliyor! Bir yýldýz gibi kendi enerjisi var. Beyinkürenin çekim gücünü bile etkisiz kýlan bir kuvvet...”
     “Kýrmýzý bir gül kaldýðýný bilmiyordum; hele de kan pýhtýsýnýn böyle bir þeye dönüþebileceðini...”
     Maðaranýn içi bilinçaltýnýn derinliklerinde bir ana rahmi gibiydi. Kürenin içi koza iþlevi görüyor, içinde sessizce varlýk bulmaya çalýþan kan pýhtýsýnýn hariçte yer alan her þeyle baðlantýsýný koparýyordu. Onlarý hayranlýða sevkeden bu bebek, ne adsýz melekelerden biriydi; ne de keskin hatlarý bulunan duygu yahut düþünce ürünü... Baþka türlü bir týlsýmý vardý. Ola ki sadece vehimdir, yine de baþ döndürücülüðünden eksiltmiyordu bu.
     Umut, filizlerini vererek kýrmýzý bir güle yaþam sunmuþtu. Ve bir faniye de mefkure... Lakin maksuda varmak çok sancýlý olacaktý. Þimdiden doðum sancýlarý Aklý büyütür olmuþtu ki; hakikatte vesvese olmayýp da vücut bulma ihtimali göz önüne alýndýðýnda, zindanda kendine rastlamasý nasýl bir karmaþaya netice verir kestirilir þey deðildi. Mahzenin derinliklerinde, dairelerin içinde gizlenmesi; tevekkülle dönerek arþý endam etmesi; Akýlda varlýk bulup, doðum sancýlarýnýn da Aklý beslemesi hep kýsýr döngüler yaratýyordu çevresinde. Acaba tüm kýsýr döngüleri ve zincirleri kýrýp atabilecek miydi? Sustu. Çünkü sualler, tereddütler, sonuç alma kaygýlarý artýk bu beyinden çok uzaktý. Göçebeler yalnýzca yürürdü.
     “Bu yanýk kokusu nereden geliyor?”
     “Mahzene niye indiðimizi unuttun galiba. Sinirlerin biraz hýrpalanmýþ olabilir. Ama cihazdan kurtuldun. Þu an dört iþlemi dahi yapamayabilirsin. Aldýrma birazdan geçecek!”
               ___0___
     Beynin keþfedilmesi gayrimümkün bu bölgesinde yoðuþan kan tortusu, onda þekle bürünmüþtü. Akýlla, hakikatle besleniyor; kodlarýnda binlerce yýlýn izlerini saklýyordu. Bu izler de ona beslenmek için ihtiyaç duyduðu gölgeleri taþýyor; böylelikle kurtdeliði, kadim tarihin bilgeliðini gülün özüne aktarýyordu. Mahzen vasýtasile.. Onu efsunlu kýlan yalnýzca geçmiþin sýrlarý olamazdý elbette. Zamanýn kalýplarý ona tanýmlar vermeye yetmezdi. Sonsuz iþtahý geleceðin görkemini de emmeye, özümsemeye çalýþýrken; onu filizlendiren umut, varlýðýna da mana katýyordu kuþkusuz. Doyumsuzdu, tatminsizdi. Tüm boyutlarý bir anda yutabilecek kadar açtý. Açlýðý, açgözlülükten ileri gelmiyordu kesinlikle. Zillete varacak denli mütevaziydi. Hiçbir vakit piþtiðini, olduðunu düþünmemesi onu müzmin bir sýnýr tanýmaz kýlýyordu. Bir zamanlar tanýmlara sýðdýrýlamayan ülküsüne -iþtahýna-, ete kemiðe büründükleri Kýzýl elma diye ad koymuþlardý. Böyle bir erek, bundan daha güçlü nasýl tasvir edilebilirdi ki? Acaba Kýzýl elma'yla yanýp tutuþanlar onun içinde yaþadýklarýný biliyorlar mýydý? Yahut Kýzýl elmanýn içini aydýnlatan, dolduran kýrmýzý bir gül olduklarýný...
     Burnu büyüklerden olsa, þu hâliyle bile ezilip ayaklar altýna alýndýkça onu anan hayranlarýyla meþgul olur; kendini aþýklarýn ellerine býrakýr; övünürdü. Ama halký bilmezdi o. Kuru heyecanlardan, sloganlardan uzaktý. Yalnýzca insanlarla yahut devirlerle deðil beynin kendisiyle dahi baðlarý yoktu. Çaðýn tüm ezikliði, silikliði, düþkünlüðü karþýsýnda bir fani zihne doðum sancýlarý çektirmesine sebep de bu baðsýzlýðýydý. Eðer ilintisizlikle kuþanmamýþ olsa idi muhtemelen umudun onu yeþertmesine izin vermeyecekti. Düþleri bile birkaç dönümlük arsada çýkar gütmek olanlarýn dünyasýnda var olmaya çalýþýr mýydý, bilseydi!
     Akýl ve Serzeniþ, kendilerinden daha büyük bir þey karþýsýnda olduklarýnýn bilincindeydiler. Mahzeni saran kitaplardaki lisanýn gaip olduðu zannýna onlara düþüren þey de zaten besin zincirinde gülün en tepede olmasýndan kaynaklanýyordu. O, bu kitaplara bürünen kadim bilgelikle besleniyordu. Beyindeki diðer unsurlar en nihayetinde cisimle kaimdi. Bekalarý þekillerin kaderine baðlýydý. Bu gizemli çiçekse ruhani bir varlýðýn tohumu olmasý sebebiyle beynin olaðan faaliyetlerinden ari idi. Gýdasýný gayptan alýyordu. Bütün bu karmaþa yüzünden, pragmatik metodlarla geliþen düz mantýðýn gülün civarýna yanaþabilmesi dahi mümkün deðildi. Hissiler de sadece onun cismini seyreyleyebilecek donanýma sahiptiler. Ufkun ötesi, onlar için hayal bile edilemezdi.
     Kýrmýzý gül suretindeki ide, -olup biten her þeye kayýtsýz- döndü. Döndükçe, varlýðýndan taþan bir güç açýða çýkarýyordu. Sürekli etki alanýný geniþleten... Sanki dönmüyor, ibadet ediyordu. Hayatýný da buna borçluydu þüphesiz. Durursa yitip gideceði su götürmezdi. Yine de bilinçaltýnýn sularýnda sýkýþýp kalmýþ þu hâliyle ilâhi ilhamdan öteye gidemiyordu. Onu kuþatan bu yer -kürenin içi- ve sürekli hareket hâlinde olmasý, gülün, beyinde kuruyup sönen sýradan hayal yahut fikirlerden biri olmadýðýný gösterse de; bu ruhani varlýk, onu yaþama geçirecek olan büyük fedakarlýklara ihtiyaç duyuyordu. Yalnýzca ilhamlar daha doðrusu salt sezgi, milleti derin uykusundan uyandýrmaya yetmezdi.
     “Neler oluyor?”
     Aklý tuhaf bir hâl sarmýþtý. Kendisini büyüten þeyin gülle ilgisi olduðunu düþünüyordu. O döndü, Akýl büyüdü. Ýlmin içinde yetiþmesine raðmen apansýz tufana dönüþmesi kibrini göklere çýkarmýþtý buraya inene kadar. Þimdi kerametin kendinde olmadýðýný duyumsamaya baþladýðýnda fark edecekti... Kürenin içindeki arizi savruluþlarýnýn bir amaca yönelip gülün yörüngesine girdiklerini!
     “Çýkar beni buradan, duramýyorum.”
     “Kendini enerjiye býrak, direnme.”
     Yüksekten düþen bir cisim gibi gitgide hýz kazandýkça, Aklýn kaygýsý da artmýþtý. Güç, onlarý hem kendi etraflarýnda dönmeye zorluyor, hem de çizdiði rotada ivmelendirerek savuruyordu. Hýz dayanýlmaz hâle geldiðinde, çýðlýklarýný serbest býraktý. Zaman duvarýný aþana dek de susmamýþtý. Sýnýra vardýklarýnda her þeyin durduðuna þahit oldu. Zaman ve mekanýn... Aþýrý süratin gölgeleþtirdiði, silikleþtirdiði þekilleriyle dondurulmuþ bir film sahnesinin karesindeydiler sanki. Her þey dursa da yalnýzca kýrmýzý gülün tavafý durmamýþ, kaidelerden etkilenmeden dönüþünü sürdürmüþtü. Huzur içinde... -Statizme inat- döndükçe mekanlar daraldý. Bir iðne ucu kadar boþlukta tüm evreni hapsedene kadar döndü ve her þey tek zerrenin içinde sýkýþýp, o dev patlamayla yeniden vücut bulana kadar hareketini sürdürdü. Büyük patlamadan sonra dehlize giren iki yoldaþ kendilerini, mabede giden yol üzerinde bulmuþlardý.
     “Bunu yapmamýz þart mýydý? Bir an öleceðimi sandým.”
     “Tersini söylediðimi hatýrlamýyorum.”
     Beynin her yanýný karýþ karýþ bilirdi Akýl. Sýnýrýn dýþýndaydýlar. Aslýnda onun beynin kendisi sandýðý, sadece bir yönüydü. Bilinçüstü... Dýþarda hayat olduðuna inanmýyordu. Düz mantýðýn baþka diyarlara göçüp, beyinküreyi yok etme rüyasýna da bu gerekçeyle karþý çýkmýþtý zaten. Aþina olduðu her þeyin yok olacaðý vehmine kapýlarak çýlgýna dönmüþtü. Þimdi beynin dýþýnda gölge varlýklar olarak yürürken baþka türlü bir yaþam formunu soluyordu.
     “Yani öldük mü?”
     “Onlarýn sahip olamayacaðý bir güce eriþtiðimizi söylemiþtim. Sen zahiri uygarlýðýn hiyerarþisi içerisinde yükselirken biz de boþ durmadýk. Diðer boyutlarla temasa geçebileceðimizi keþfettik. Sýnýrlý satýhlara taþýsak da bu bilgimizi, gayretlerimiz meyve vermeye de baþladý. Mabed bu çabalarýmýzýn ürünü. Onu algýlarýmýzýn ötesine inþa ederek düz mantýk ordularýndan gelecek saldýrýlardan da korumuþ oluyoruz. Ancak geçiþlerimiz, doðrudan bedenlerimizi de buraya taþýdýðýmýz anlamýna gelmiyor. Öldüðümüzü söyleyemem ama yaþýyor da sayýlmayýz. Tüm bunlar tek bir an içerisinde gerçekleþtiðinden fark etmemen doðaldýr.”
     “Bedenlerimiz hâlâ kürenin içinde mi?”
     “Hayýr. Mabedde doðum ve ölüm olmadýðýndan maddeten hiç varolmadýn. Burada olduðun sürece aslýnda yoksun!”
     Bakýndý. Uzay boþluðunda seyreden yolu, altýn sarýsý saçaklar üzerinde yükselen meþaleler aydýnlatýyordu. Uzansa dokunabilecek kadar yakýndý yýldýzlar. Her yandan pul pul ýþýk hüzmeleri dökülüyordu. Oksijen olmadan nefes alabilmeleri... Sönmeyen meþaleler... Niçinini sormaya gerek bile duymadý. Ýçi hayranlýkla dolmuþtu.
     “Uzayýn tam olarak neresindeyiz?”
     “Hangi uzay?”
     Bu tuhaf sual, havada asýlý kaldý. Bunca zaman Ergenekon bildikleri, meðer kuru bir sýðýnak imiþ! Gölgelerin izinde kaybolan gizemli yurttaydýlar þimdi... Batýni uygarlýðýn mimaride bu kadar ileri gittiðini bilmiyordu. Mabed, harcý mistik enerjiler olan bu kentin tamamýnýn adýydý. Ayrýca Bilge Ýnanç'ýn yerleþtiði tapýnak... Ýrili ufaklý birçok tapýnak daha, kentin düzenli altyapýsýnda göze çarpýyordu. Biri içlerinden çekilip alýnacak olsa kentin tüm düzeni alt üst olacak gibiydi. Þehir, sonsuza dek ibadete hazýrlanýyormuþ gibi sessiz ve huzurluydu. Barýnaklarla deðil tapýnaklarla bezenmiþ olmasý da bu olasýlýðý destekliyordu.
     “Uygarlýðýmýzý koruyabilmek için hareket hâlinde kalmalýydýk. Ýnanç, hissiyatýn tecellisi olarak doðdu. Ama yazgý ona vizyon kazandýrdý. O, sýradan yöneticilerden yahut komutanlardan biri sayýlamaz. Daha çok hissilerin, beynin yokluðunda da varlýklarýný koruyabilmeleri için tutunmak zorunda olduklarý ruhani bir lidere benzetilebilir. Savaþ sona erdiðine göre biz de iþaret edildiði gibi Ýnanç'ýn önderliðinde sonsuza kadar ibadete çekilebilirdik. Sezgi, olacaklar konusunda bizleri uyarmýþtý. Liderimiz, bu uyarýyý dikkate aldýðý için, gülün enerjisinden de yararlanarak, tutkuyla mabedin inþasýna giriþti.”
     Bu, kelimenin tam anlamýyla tahliyeydi. Zahiri uygarlýk fikrin peþinde göçe hazýrlanýrken, batýni uygarlýk zikrin ardýnda baþka türlü bir sefere çýkacaktý. Dualar, niyetlerle; niyetlerse adaklarla buluþacaktý yazgý vukubulana kadar. Birgün, gölgelerin ayini sadece hissilerin deðil hissedenlerin de ayini olacaktý. Hedefte teklik Aklýn dikkatini celbetti. Aðýz birliði yapmýþlar yahut emir almýþlar gibi bilinçten çekiliyordu her iki uygarlýk.
     “Olanlarýn -hatta bendeki deðiþimin bile- kýrmýzý gülle alakasý olduðunu sanýyorum. Haksýz mýyým?”
     “Kesinlikle onunla ilgili! Ýnanç'ýn daha iyi anlamamýza yardýmcý olabileceði kanaatimdeyim. Zaten mabede vardýk sayýlýr.”
     Önlerinde uzanan tümseði aþtýklarýnda Ýnanç'ýn yerleþkesi olan ana bina -mabed- görünür olmuþtu. Kurt heykellerinin arasýndan yürüyüp mabedin giriþine vardýlar. Ya tavan inþa etme gereði duymamýþlar ya da görselliði bozmak istememiþlerdi. Ama böylesi mabedi daha görkemli kýlýyordu. Üstünü çatýyla kapatmak istememelerini, kentin seyretmeye doyamadýðý muazzam manzarasýný gördükten sonra tabii bulmuþtu. Yapýnýn iskeletini, duvarlar deðil, kalýnca dikilmiþ kolonlar ayakta tutuyordu. Kapýdan baþka birçok yönden de içeri sýzmak mümkündü bu yüzden. Yerin altýnda içsel enerjiye dayanarak kurduklarý komplike savunma sistemine alýþkýnlýðý, Aklý, kentin güvenlik zaafýný düþünmeye itmiþti. Ana binanýn bile saldýrýlar karþýsýnda kolaylýkla düþeceði anlaþýlabiliyordu. Kapýnýn iki yanýný tutan askerlerin dýþýnda tedbir alýnmamýþtý. Onlar da dikkatsiz ve rahat görünüyordu. Silahsýzdýlar. Önlemden ziyade, karþýlama prosedürünün iþletilebilmesi için nezaket icabý oraya dikilen iyi görünümlü iki gölge denilebilirdi bunlara. Akýl, beynin dýþýnda da olsalar, güvenliði bu kadar arka plana atmanýn sakýncalý olacaðýný düþünmüþtü. Ne de olsa sürekli bir harbin içinde yetiþmiþ, hatta düþmanýn arasýna sýzmayý bile baþarmýþtý. Girdiði farklý algý dünyalarýnda oynadýðý roller, onu fazlasýyla þüpheci biri yapýyordu.
     “Aþýrý özgüven çoðu zaman maðlubiyetlerin müsebbibidir Serzeniþ! Riskli bölgeden uzak olmak riskten de uzak olmak anlamýna gelmez. Küçük çaplý bir taarruz bu kenti yerle bir etmeye yeter.”
     “Endiþeye mahal yok! Ýçimizden biri onu bozmadýkça, huzur bu kentte sonsuza dek baki kalacaktýr.”
     Nöbetçilerle arada birkaç adým kala durdular ve Serzeniþ kapýdaki askerlere sertçe emretti:
     “Bizi bilgeye götürün!”
     Belli ki komutada onlarýn üzerinde yer alýyordu. Hissilerin kýyafetlerinden altlýk üstlük iliþkisi anlaþýlmazdý. Halle bilinebilirdi bu. Zaten harbin dýþýnda ayrým bilmezlerdi. Yalnýzca savaþ zamaný emir komuta zinciri iþletiliyordu. Hem de ne pahasýna olursa olsun. Sonsuz bir þecaatle... Gölgeler; ayný anda, ayný hizada dönüp uygun adým önden yürüdüler. Ýkisi de hemen arkalarýndan.
     Ebat olarak diðerlerinden daha büyük olan bu tapýnaðýn içi, huzurun da yoðunlaþtýðý yerdi. Mabedi tutan kolonlarýn rastgele oraya dikilmediklerine heyecanla tanýklýk ediyordu Akýl. Her kolon, beynin her bir tablosunu incelerken onunla arasýnda geliþtirdiði derin duygusal baðlantýnýn tezahürüydü. Öylesine konulmuþ hiçbir nesne, burada barýnamazdý. Ýnanç'ýn önderliði, hissilerin yeni rüya kentini huzurla bezemiþti. Ýçerdeki tasavvufi atmosferi, müziðin huzur saçan týnýsý titretiyor... Bu da dokunaklýlýðýný katlýyordu. Yol boyunca ayný melodiyi duyacaklardý. Mabede girdiklerinde kelimeler de seçilir olmuþtu:
     Doðup Altaylar'da kýzgýn çölde sürdüm atýmý,
     Dört duvar yetmezdi zâhir, arþa kurdum çatýmý.
     Ziynetim yýldýz, güneþ, ay gayrý zümrüt' neylesin,
     Asya'nýn dev kavmi þimdi kavgasýn' sahneylesin.
     Bir çýnardan dinlemiþtim Kýzýlelmam göktedir...
     Þiir -Serzeniþ'le bezeli- akýp deðil yýkýp geçti. Duygularýn olduðu yerde yýkýmlar doðal þeylerdi. Fizik yasalarýnýn iþlediði yerlerde þekilleri, Ýnancýn huzurunda ruhlarý... Ama bir þekilde yýkýyordu. Nihayet huzura vardýklarýnda saygý ve çekingenlikle duraksadýlar.
     “Hoþgeldiniz dostlarým. Yaklaþýn...”
     Inanç'a utana sýkýla az daha sokulup, bilgeyi yere diz vurarak selamladýlar. Hissilerin lideri, gökselliðin tüm çizgilerini taþýyordu simasýnda. Her zamanki gibi o doðal sýcaklýðýyla etrafýna gülücükler saçýyordu. Konuklarýný þefkatle sarmalarken, Aklý sýrtýný sývazlayarak ayrýca onore etmeyi ihmal etmemiþti. Ýkisine de özlemle sarýldýktan sonra oturmalarýný iþaret etti. Tahtýna geçmemiþti. Birlikte baðdaþ kurarak yere çöktüler.
     “Þöhretin kulaðýmýza çalýndý Akýl! Mantýk imparatorluðuna aðýr bir yumruk indirmiþsin. Bu çýlgýnlýðýn için kabul edilebilir gerekçelerin olduðunu da biliyorum.”
     Sonunda onu anlayan biri çýkmýþtý.
     “Her þeyi yok edecekler bilge. Önce bizleri...”
     “Biliyorum sevgili dostum. Biliyorum...”
     Bilgenin uzun zamandýr mabedde inzivaya çekildiðini sanýyordu. Þaþýrdý. Taze haberlerle geldiðini düþünürken, hissilerin çoktan bu sürece dahil olduklarýný hayretle gözlemliyordu. Inanç'ýn sükunetinin aksine Akýl bir hayli çözüm odaklýydý.
     “Yapmam gerekeni söyle bilge. Önerin nedir?”
     “Önce seni dinlemeyi yeðlerim.”
     Uzay üssünden kaçýp Ergenekon'a indiðinde kahramanlýðý takdir görsün istemiþ; þüpheyle karþýlanýnca hayal kýrýklýðýna uðramýþtý. hak ettiðini düþündüðü saygýyý bizzat Ýnanç'tan görmek, gururunu okþuyordu þimdi. Kendince bir takým çözüm önerileriyle dönmüþtü. Kabul edilmese de bunlarý da münakaþa etmek, mevcudu analiz etmek istiyordu. Bilge, ona aradýðý fýrsatý vererek Aklýn mabedde dolaþtýðý sürece dinmesini saðlayacaktý. Patlak vereceði aný durduramasa bile onu böylelikle geciktirmeyi ümid ediyordu. Ayrýca bilgenin stratejisi, Aklýn, -doyurulan içsel arzularýna koþut- Ýnanç'a duyduðu hörmet ve hayranlýk duygularýnýn da artmasýna vesile oluyordu.
     “Sormayacaksýn diye çok korkmuþtum. Önceliðimiz medeniyetimiz olmalý. Sýrrýmýzýn hiçe karýþmasýný hiçbirimiz arzu etmiyoruz. Ölümün önemi yok. Ya da acý veyahut ýzdýrap... Savunmayý býrakýp mutlak taarruza geçelim. Kýrýlana kadar, kanýmýzýn son damlasýna kadar çarpýþalým. Onlar yapacaðýna biz beyinküreyi onlarýn baþýna yýkalým.”
     “Ve bilgimizi nakledecek kimse kalmasýn!”
     “Mabedde yeniden büyürsünüz. Kalanlarla birlikte yeni açýlýmlar bulunur. Kaþiflerimizi evrenin dört yanýna salarýz. Ama bu günaha kayýtsýz kalamayýz. Kibir ve ahlaksýzlýk cezalandýrýlmalý!”
     Akýl hararetle anlatmaya çabalarken, yapacak iþleri olduðunu iþaret ederek sessizce huzurdan çekilmiþti Serzeniþ. Ýskana yardýmcý olmak için askerlerinin baþýnda durmalýydý. Aklýn ise tam olarak anlamadan uzaklaþmaya niyeti yoktu. Ýnanç, acý acý güldü.
     “Çok gençsin ve tutkulu... Ama var olduðunu sandýðýn her þey his ve mantýk ordularýnýn daimi kavgasýnýn devamý için gereken teferruatlardý. Beynin çok küçük bir parçasýnda cereyan eden mantýk ve duygularýn savaþýmýný hayatýn kendisi mi sanýyordun? Sýradan þeylerdi. hâlâ anlamýyorsun. 'Bilgimizi nakledecek kimse kalmasýn?!' dediðimde çözüm yolun kalanlarla devam etmek oldu. Dediðin düþünce biçimi cisimler dünyasýna mahsustur. Bize arta kalan esintiler... Kahramanlýðýna, ölüm korkusu taþýmamana saygý duyuyorum. Lakin kurtuluþ dediðin gibi sað kalanlarda deðil ölenlerde olacaktýr. Hepimiz öleceðiz, sað kalan olmayacak.” dedi sükunetle. Akýl anlayamýyordu, Ýnanç devam etti.
     “Ayrýca bir hususu daha aydýnlatmak gerekiyor. Çünkü düz mantýðýn yanýnda geçirdiðin vaktin, algýlarýný onlarýnkine benzettiðini görüyorum. Görevimizin cezalandýrýlmasý gereken günahlar olduðunu da nereden çýkarýyorsun? Zanlarýn, zahiri uygarlýðý sana zalim ve kötü gösteriyor olabilir. Sahiden gerçek bu mudur? Ergenekon'da yaþayan, beynin karanlýk yönünü temsil eden diðer güç: Bizler... Biz iyiler miyiz sence? Mistisizm, büyüler ve gaypla içiçe kurduðumuz þu habitat, onlarýn gözünden baktýðýnda sana da korkutucu görünmez miydi? Düþün: Ýmparatorluk, his katliamýna raðmen nisbeten tek düzeni kurmayý baþardý. Þimdi de evrimin zirvesine uzanýp yýldýzlara ulaþmanýn hayali peþindeler. Kendi zihin güçleri çerçevesinde geliþimi hedefliyorlar. Bu yüzden onlarý yargýlayýp haklarýnda idam fermanlarý yazacak deðiliz. Bizim kavgamýz iyiyle kötünün kavgasý deðil. Zaten alýþýlageldik olmadýðýný biliyorum ama burada iyi ve kötü yok. Hepimiz dengeden sorumluyduk. Düz mantýk da bunu biliyordu. O yüzden savaþý topyekün sona erdirmedi bunca zaman. Þimdi ise o da hepimiz gibi ümitsizce çýrpýnýyor. yok olmanýn eþiðinde olduðumuz hakikati onda da tezahür etti.”
     Çoðu zaman doðrular herkes tarafýndan bilinir. Ama biri çýkýp bunu korkusuzca ilan etmedikçe acý gerçekler görmezden gelinir. Akýl da, beynin kendi sonunu hazýrlamaya çalýþtýðý gerçeðini kendine itiraf edemiyordu. Ýçinde hayat bulduðu yeri yok etmek isteyenin zahiri uygarlýk olduðunu savunmak, aldatýcý da olsa, daha iç rahatlatýcý görünüyordu ona. En azýndan kime karþý mücadele etmek gerektiði bu þekilde belli oluyordu ve algýlayabildiði güçlerle çarpýþmak onun için dert deðildi. Cahilce diretti bu yüzden.
     “O zaman neden düz mantýk beyni yok etmek istiyor?”
     “Tespitin doðru olsa da fail hakkýnda yanýlýyorsun. Katil ve maktülün ayný kiþi olduðu iki hâl vardýr. Biri intihar, diðeri yazgý... Somutlaþmýþ þekliyle buna ruhsal evrim diyebiliriz.”
     “Nasýl yani?”
     “Þöyle ki, her þey olaðandýþý bir olgunun bütün duygularý ve mantýðý kendinde birleþtirip aklý tamamen ele geçirmesiyle baþladý. Adý aþktý ve bütün dengeleri bozuyordu. Ancak aþk beynin kimyasýný topyekün deðiþtirerek ortaya çýktýðýnda, bilinçaltýnýn derinliklerinde de kýrmýzý bir gül belirdi. Þimdiye dek böyle bir þeyin varolabileceðini tahayyül bile edemezdik. Kanýn pýhtýlaþmasý sonucu oluþmasý nedeniyle sýrrýnýn kanda olduðunu düþünüyorum ve -onu çözümleyecek donanýma sahip olmamakla birlikte- aþkýn büyük gücünün daha önce varlýðýndan habersiz olduðumuz gülü uyandýrdýðýný sanýyorum. Çünkü ortaya çýktýðý zamanla aþkýn büyük bir dalgaya dönüþüp beyni enerji ve ilhamla yýkadýðý anlar örtüþüyor. Bu dalga, bilinçaltýnýn örümcek aðlarýný dahi parçalayabilecek güçteydi ve örümcek aðlarý, bu ruhani çiçeði gizliyordu belki.
     Mabede çekilmemizi miskinliðimize yorma Akýl. Uzun zamandýr olanlarý açýklayabilmek için derin araþtýrmalar yürütüyoruz. Elbette açýklamalarým salt teorilerden ibaret. Neticede her tez antitezini beraberinde yaratýr. Aþk da al kanatlý derviþin tohumunu gün ýþýðýna çýkardý. Böylece iki tufan birbirini dengelemiþ oluyordu. Ancak bununla yetinmediler. Ýki kuvvet de ilerlemek, iþleyebildikleri kadar içeri iþlemek; derinleþmek zorundaydýlar. Bu onlarýn tabiatýnda vardý. Aþk, varlýðýný tüm hücrelere yayýlarak geniþletirken; gül, savaþ hâlindeki iki uygarlýða misyon kazandýrdý ve bizleri yeteneklerimize uygun olarak baþka boyutlarla buluþturdu. Sýradan bir beyni aniden bir dehanýnkine devþiren bu sentez, içerde neden olduðu bütün bu atýlýmlar ve ihtiþam sebebiyle ilâhi bir kabiliyetin kapýlarýný araladý beynin sahibine. Kalemini gaypla buluþturdu. Kaðýtlara iþlediði kelimelerine büyü ve esrar kattý. Yani Aklý sembollerle, hakikatlerle müjdeledi. Ancak aþk gitgide daha da büyüyordu içerde. Yoðunluðu, görünürdeki amacýndan saptýracak kadar gözlerini kamaþtýrýyordu. Ýflah olmaz doðasýnýn gereði olarak kýzýl güle de saldýrdý bir gün. Onu da boyunduruðuna katabileceði gibi gafilce bir vehme kapýlmýþtý. Güçlü bir ihtimal var ki, bu saldýrý, en baþýndan tasarlanmýþ olabilir. Yahut kaçýnýlmaz bir kadere dayanýyor da olabilir. Sebebi her ne olursa olsun aþkýn, gücünün sýnýrlarý konusunda düþtüðü hata, ona dair her þeyin deðiþmesine vesile olacaktý.
     Aþk, sezginin ruhani iklimine daldýðýnda biçim deðiþtirmiþ; yeni bir mana kazanmýþtýr. Böylelikle aþk ülküye; yazý da yazgýya dönüþmüþtür. Ve artýk -olmasý gerektiði gibi- zindana dönüþen bu beyinde bizlerin iþi ve iþlevi kalmamýþtýr. Beyin kendi kendini tahliye ediyor Akýl. Bu gerçeði kabul etmek zorundayýz.”
     Mabede yürürken, yol boyunca buraya göç eden hissilere rastlamýþlardý. Herkes taþýnýyordu. Neferler, iskan için yorucu bir çalýþma içine girmiþtiler. Herkes çarpýþmak yerine tapýnaklara çekilmeyi tercih ediyordu. Akýl alýr þey deðil... Ýnanç'ýn, batýni uygarlýðýn genetik mirasýna yakýþmayan bu kararýný sorgulamak istemiyordu. Ona herkes saygý duyardý. Akýl da duyuyordu. Vehimleri düþüncesinden kovalayýp Ýnanç'ýn anlattýklarýna odaklandý.
     “Zahiri ve batýni uygarlýklarýn savaþý sürerken her anýmýzý mücadeleyle geçiriyorduk ve bazý gerçekleri anlamamýzý engelliyordu savaþ. Bu gerçeklerden biri de varlýðýmýzý savaþa borçlu olduðumuzdu. Yazýk ki bunu ancak yeni yeni idrak edebiliyorum. Nihayet bulmayan savaþýn zaruretini... Ayrýntýlar yüzünden bütünü görememiþiz meðer. Kýrmýzý gül iki uygarlýðýn sýkýþýp kaldýðý dar çemberi kýrýnca, savaþtan uzaklaþmaya baþladýk. Artýk tanýþtýðýmýz yeni diyarlarý daha fazla önemsiyorduk. Bütün gücümüzü buna yoðunlaþtýrdýk.”
     Tapýnaða bakýndý Akýl. Yalnýzca mevleviler gibi dönen kýrmýzý bir gül burayý nasýl inþa etmiþ olabilirdi! Mabedi taþýyan kolonlar, meþaleler, uzay boþluðundaki dev alev toplarý -yýldýzlar-... Müthiþ bir tasarým harikasýydý. Ýnanç gülümseyerek sað elini Aklýn omzuna götürdü.
     “Mabedi inþa eden ne sanýyordun: Taþ ve demir mi? Mabedi o hazýrladý. Ýmparatorluk için tasarladýðý evrimin bir üst safhasý da onun esinlerinden biriydi. Ancak biz bunlarla uðraþýrken zamanla beyin sessizleþmiþti. Ve gitgide daha da ön plana çýkýyordu karanlýk. Aþk ve gülün çarpýþtýklarý ilk an beyni saran kesif toz ve duman kitlesi o kadar geniþledi ki karanlýk her yaný örtmeye baþladý. Beyin yavaþ yavaþ zindana benzemeye baþlýyordu. Ve bunlarýn bir amacý olduðunu anladýðýmýzda artýk beyni eski hararetli, cümbüþlü günlerine döndürmemize olanak kalmamýþtý. Aþkýn ve sezginin eþ zamanlý tesirleri, beynin kimyasýný deðiþtirmiþ; onu altýn çaðýna taþýmýþtý. Ama beyin kendi doruðuna çýktýðýný sanarken aslýnda zindanýn eþiðinde duruyordu. Aþkýn cisimler dünyasýnda büründüðü hayal, bilinçaltýný, bizzat beynin kendisinin -tüm hatýralarýnýn- týkýlacaðý bir mahpusa dönüþtürüyor þimdi. Beyin zindana çekilirken sezgi de bir faniden arta kalanla -kanla ve yürekle- kozasýnda büyümeye devam ediyor.”
      Þaþkýndý. Her meseleye bir çýrpýda açýklýk getirebiliyordu Ýnanç. Hissiler böyle bir lidere sahip olmakla ne kadar gurur duysalar azdý. Ama salt bilgelik, ruhsal bir varlýk hakkýnda bu kadar çok bilgi sahibi olmasýný açýklayamazdý yine de. Zaten Ýnanç da anlatýrken araþtýrmalarýndan söz etmiþti.
     “Onunla alakalý çok þey biliyorsun bilge. Sakýncasý yoksa kaynaðýný benimle paylaþýr mýsýn? Sana inanmamý kolaylaþtýrýr diye düþünüyorum.”
     Ýnanç, yaldýzlý cüppesini aralayarak eski bir kitap çýkardý koynundan ve kitabý incelemesi için Aklýn ellerine tutuþturdu.
     “Dikkatinden kaçmasýna þaþýrdým. Onun mahzendeki kitaplarla beslendiðini fark etmiþ olmalýydýn. Orasý bizim için de vazgeçilmez bir araþtýrma sahasýdýr. Bu kitap doðrudan Tin'in kendisiyle ilgili elle çizilmiþ resimlerle de desteklenen bilgiler içeriyor. Ýlk defa binlerce yýl önce Orta Asya'da þamanlar, onun ruhuyla yýkanmaya namzet seçildiler. Yaklaþýk bir vakit söyleyecek olursak, takriben -kabile anlayýþýnýn aþýlýp- milletin oluþmaya baþladýðý yýllar... Bu bilgiyi elimdeki diðer verilerle birleþtirdiðimde ulaþtýðým sonuç, beni milletin bir ruhla beraber ortaya çýktýðý varsayýmýna götürüyor. Kanýmca bu ruh, idealara yapýlan yolculuðu sembolize etmektedir. Ýlk seçtikleri de toplumca mistik güçleri olduðuna inanýlan kiþiler olmuþtur. Daha doðrusu onlara bu güçleri bahþeden Tin'dir. Belirtilerinden bile söz ediyor burada.”
     Kitap hâlâ Aklýn elinde iken sayfalardan birini açtý Ýnanç. Ýþaret parmaðý sözettiði paragrafýn üzerinde duruyordu. Göktürkçe alfabeyle iþlenmiþti. Kitaba göre; ortaya çýktýðýnda kiþinin damarlarý kasýlýr, gerilirdi. Aday, dehþetli bir titremeye tutulur ve buna mani olamazdý. Tek bir noktaya odaklanarak korkuyla açýlmýþ gözlerini hiç kýrpmaz, bir müddet olduðu yerde çöküp kalýrdý. Ardýndan aniden sýçrayarak ayaða kalkar, çýldýrmýþ gibi koþmaya baþlardý. Bir aðacýn etrafýnda da deli gibi döndüðü oluyordu; kendi etrafýnda da... Sonunda gýrtlaðýndan boðuk hýrýldama sesleri gelerek yere yýðýlýyordu.
     “Bu esnada adayýn, idealini yazý, söz, melodi, þekil veya resim olarak deðil gözleriyle olduðu gibi gördüðü rivayet edilir. Bir süre sonra kiþide doðaüstü hâller görünmeye baþlýyor; bazý meziyetler kazanýyor aday. Güç, ondaki benlik dürtüsünü harekete geçirip, sahte bir afrodizyak etkisi kiþiye tamam olduðunu düþündürtmeye baþladýðýnda ise Tin keskin bir darbeyle kontrolü ele geçiriyor. Durumu sembolize eden bir de resim var içinde.”
     Bunu söylerken her ayrýntýsýný ezbere bildiðini gösterircesine tek hamlede açtý bahsini ettiði sayfayý. Efsanelerden kotarýlmýþ bir yaratýk, sanki harikulade bir tasvirle kaðýdýn üzerinde yansýmýþtý. Al kanatlý bir derviþ, göðe çýkardýðý birini parçalara ayýrýyordu. Ýnanç devam etti.
     “Kanýmca bu resim de mitolojik anlatýlarýn gizleyici üslubuna uygun olarak bahsini ettiðim durumu temsil etmektedir.”
     “Dýþarda olduðun için beynin karþý karþýya olduðu tehlikelerden bihaber olduðunu sanýyordum. Ama yanýldýðým anlaþýlýyor. Duruma benden daha hakimsin Ýnanç. Elbette keskin kavrama gücünü, durum deðerlendirme kabiliyetini bilgeliðine borçlusun. Buna raðmen Kod A'dan haberdar olamazsýn. Düz mantýk yakýn gelecekte beyni tamamen uyutmayý planlýyor. Senin savýna göre gül yani sezgi, bütün kavramlarý -hatta beynin her noktasýna nüfuz edebilecek kudrette olan aþký bile- dönüþtürebilecek baðsýz bir yeti. Tin'in, fani varlýðý ele geçirmesi için, beyni tamamen tahliyeye zorluyor ve bilinçaltýný beynin hatýralarýyla birlikte hapsedileceði karanlýk bir zindana dönüþtürüyor. Karanlýk her yaný iþgal ederken bunun bir amacý olduðundan söz ediyorsun. Lakin yazgý diye seslediðimiz bu amacý elimizdeki verilerle maalesef tanýmlayamýyoruz. Ve gülü de... Ancak bu sav mümkün olsaydý, olup bitenlerden düz mantýðýn da haberdar olmasý gerekirdi. O zaman tamamen tahliye edilecek olan beyinküreyi uyutmak gibi bir hedefin peþine de düþmezdi. Yanýlýyor muyum?”
     Inanç, bir zaman, bir þeyler duymaya çalýþýyormuþ gibi duraksadý.
     “Farklý bir Akýlla yüz yüze olduðumu görebiliyorum. Neden sonuç yasasý fizik kurallarýnýn geçerli olduðu cisimler dünyasýna has bir kanundur. Buradaki iþleyiþi fizik ilkeleri ile açýklayamazsýn. Ancak kiþiliðinde yakaladýðým birtakým nüans deðiþiklerinden, farkýnda olmadan sürece dahil olduðunu tam bir özgüvenle iddia edebilirim.
     Son zamanlarda gücünün katlandýðýnýn farkýndasýndýr. Diðerleri adýný telaffuz etmekten dahi kaçýnýrken sürekli cisimler alemine dair yorumlarda bulunduðun da dikkatimden kaçmýyor. Öyle veya böyle bir þekilde orada iþleyen sisteme benzer önerilerde bulunuyorsun. Hepsini geçtim ilk defa ebedi ve deðiþmez, evrensel bilgilere nüfuz edebiliyorsun. Bu da hepimizin, yazgýnýn -geniþ yahut dar kapsamlý- bir yerinde durduðumuzu gösteriyor.
     Savýmda bulduðunu düþündüðün çeliþkiler, aslýnda birbirini tamamlayan unsurlardýr. Düz mantýk beyni uyutmayý planlarken, bu kararý kendi iradesi doðrultusunda almýþ deðildir. Yalnýzca olmasý gerekeni tatbik etmektir yazgýdan onun payýna düþen... Doðru zaman geldiðinde beyin on yýl boyunca uyutulacak ve öykü tüm sýradanlýðýyla devam etseydi on yýlýn sonunda ulaþýlacak olan yaþam formunda bir noktada kilitlenecek. Belki birkaç sayfaya sýðacak kadar kelimeyle anlatýlabilecek olan ayný kareler, canlanýp duracak zihinde. Ayný þeyler tekerrür ederek boþlukta milyarlarca daire çizecek doðru ana kadar. Bu daireler, Tin özgürlüðüne kavuþana dek, ipek bir güvenlik bölgesi yaratacak etrafýnda. Böylelikle oluþacak olan zindan, gülün, kafatasýndan topraða karýþýp çürümesini önleyecek!
     Ruhlarýn evrimi bir hakikattir. Kýrmýzý gül, Tin'i uyandýrana kadar, -cisimler için her ne kader belirlenmiþ olursa olsun- varlýðýný bir þekilde devam ettirecektir. Tarih boyunca da böyle olmuþtur. Öykünün gideceði yeri öngörebilmek þu an için çok güç! Þimdiye kadar yeniden þekil bulduðunda içinde doðduðu toplumlarýn onu idrak edemediði olmuþtu. Beyin ilhamlarla, rüyalarla kuþatýldýðýnda bunu kaldýramayýp cinnete düþenler de oldu. Ve gayenin beklediði büyük fedakarlýklarý göze alamayanlar kendi bataklýklarýnda boðulup gittiler.
     Ama ilk defa Tin, bir faniden anýlarýný istiyor; onu kendi beyninde mahpusluða zorluyor. Nedenlere inebilmek için araþtýrmalarýmý geniþlettim ve sebebin sosyolojik yapýyla ilgili olabileceði sonucuna vardým. Daha önce bu ruhun sirayet ettiði zihinler, göçebe kültürünün parçalarýydýlar. Nal seslerinin ayak izlerine karýþtýðý devirlerde yaþýyorlardý. Bu kez, o, dýþarýyla tüm baðlarýný koparmaya meyilli genç bir beyne yerleþmeyi arzu ederek göç kavramýnýn artýk deðiþmeye baþladýðýnýn da iþaretini veriyor aslýnda. Akýl adýmlarý, ayak izlerinin tahtýna kuruluyor belli ki. Ancak ruhunu bir göçebeye dönüþtürecek þey, akýl adýmlarýnýn yazgýnýn emrine girmesi olacak ki; Tin, ondan hatýralarýný, hayatýný devralarak varlýðýný sürdürebilmeyi -yazgýyý gerçekleþtirmeyi- ümid ediyor.
     Tinin kadim hatýralarý ile beynin fani anýlarý zindanýn içinde harmanlanýp içiçe geçtiðinde neler olacaðý bilinmez. Hiç bu kadar karýþýk olmamýþtý. Tüm bu karmaþa da seni yani Aklý büyüttü. Elbette yazgý içinde tayin edilmiþ bir rolle birlikte.”
     “Gülle ilgisi olduðunu tahmin etmiþtim.”
     “Bir gülü yaþatabilmek, tahminlerin ötesinde özveri ister. Ölçütü subjektiftir. Göze alýnabileceði varsayýlan fedakarlýklarýn bir adým daha ötesi... Kiþi varlýðýný her þeyiyle, görünen ve görünmeyen bütün yönleriyle sezgiye katmadýkça, Tin de semboller içinde var olamayacaktýr. En fazla kiþi devrinde önemli biri olur. Ancak o anýtlaþmadýkça, bayraklaþmadýkça tüm çabalar beyhudedir.”
     Kendini, zaman geçtikçe hem beyne hem de mabede yabancý bulmaya baþlamýþtý Akýl. Ýnanç'ýn birkaç kez vurguladýðý üzere cisimlere dair kaidelere; koku, renk ve þekillere yakýnlýk besliyordu. Görünürdeki bunca sýradýþýlýða raðmen sanki uzay üssünde, ardýndan Ergenekon'da ve son olarak da mabedde yer alan bütün oluþlar siyah ve beyazdan ibaretti. Beyaz sayfalara dokunan siyah uçlu tükenmez kalemin izleri... Onu ve diðer her þeyi betimleyen kalemin ucundan, parmaklara varýyor; oradan süzülerek de baþkasý oluveriyordu. Yahut da kalemin sahibi karaladýðý sayfalarda yazgýnýn ipuçlarýný solurken, bunu bizzat bilinçaltý ile kaðýtlar arasýndaki telepatik iliþki vasýtasýyla gerçekleþtiriyordu, kendi beyninde gitgide büyüyerek dolaþan bir kaosa bürünerek.
     “Aslýnda ne olduðumu biliyorum galiba. Senin de bunu bildiðinden eminim. Merak ettiðim þeyse öðütlerini hatýrlayýp hatýrlayamayacaðýmdýr.”
     “Kapalý bir bellekten süzülen ilhamlar yardýmýyla. Bu yüzden asla uyum saðlayamayacaksýn. Seni tekrar uyarmaya mecburum. Bir daha dönmemek üzere gitmeye hazýr mýsýn Akýl? Çok kýsa ve acýlar içinde kývrandýðýn bir hayatý yaþayýp sonra efsanelere meçhullere karýþmaya hazýr mýsýn? Bunu tamamen özgür iradenle yanýtlamaný istiyor.”
     “Ben hazýrým bilge. Yalnýzca ne yapmam gerektiðini söyle.”
     “Ona yolu göster!”
     “Nasýl?”
     “Gitgide büyüyen kaos, beynin olaðan iþleyiþinin son kýrýntýsý olarak cisimler dünyasýna girecek seninle. Ardýndan tüm hatýralarý zindanýn derinliklerine çekecek. Uðurlar olsun, her þey ve hiçbir þey!”
     Bilge Inanç, bu kahramaný ayakta selam durarak uðurladý ve tütsüler yaklaþan kurban merasimini müjdelemek için yakýldý.
     Melodinin sesi deðiþmiþ, yer altý uygarlýðýnýn þarkýsý tek bir çýðlýða dönüþmüþtü. Yerlerini, yurtlarýný terkeden duygular ayný sesi getirmiþlerdi mabede: “Göç...”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn felsefe kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ölüm Üzerine - 1

Yazarýn bilimsel ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Adalet Üzerine - 4 (Ýnsanlýðýn Þafaðý)
Adalet Üzerine (Yeni Bir Evrensel Sistem Arayýþý ve Adalet Düþüncesi)...
Adalet Üzerine (Hukuk Ekolleri Ýçerisinde Tabii Hukuk Doktrini'nin Ýdealist Duruþu ve Evrensel Bir Sistem Arayýþý)...
Adalet Üzerine...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Beyit [Þiir]
Bütün Sanatçýlarý Susturun [Þiir]
Sen Gitme [Þiir]
Allah'ý Bulmak [Þiir]
Türk Milletinin Evlatlarýna... [Þiir]
Þairin Hayatý [Þiir]
Biz... [Þiir]
Kýtalar [Þiir]
Aklýmdan Geçen Bazý Þeyler [Þiir]
Ýtiraf [Þiir]


Umut Salih Tiryakioðlu kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
..


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Umut Salih Tiryakioðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.