İyi bir aşk mektubu yazmak için, neler yazacağını bilmeden oturman, kalktığında da ne yazdığını bilmemen gerekir. -Rouesseua |
|
||||||||||
|
Sana dair, Öylesine güzel methiyeler düzüldü Ve öylesine içli naatlar yazıldı ki; Zira kulaklarımız Bu kutsal övgülerle Muştulandı yıllar yılı... İşte o nedenledir ki Şimdi ben sana; Sana dair övgülerle değil, Aksine senin ve getirdiğin ilahi vahyin diliyle Müslümanlara dair Yergilerle sesleniyorum. Çünkü senden sonra bu insanlık Ya Muhammet! Seni çok sevdi. Ve hem o kadar çok sevdi ki Zira bu sevgi; Aşırılık boyutunu bile aştı Ve tabulaştırıldı Ya Muhammet! Tam manasıyla, tabulaştırıldı bu sevgi... Oysa ki sen! Mekke sokaklarının Tozlu yollarında, Kuru ekmek yiyen bir kadının oğluydun. Ve öylesine tevazu doluydun ki, Üzerinde yattığın hasırın izi Sırtına geçerdi. Ve dahası sen hep derdin ki; -“Ben bile sonumun ne olacağını bilemiyorum...” Şimdilerde ise gel gör ki Ya Muhammet! İsmin bile; İbadethanelerimizin tavanlarına, Allah lafzıyla yan yana Ve aynı büyüklükte yazılır oldu. İşin daha da acı tarafı, Senden başka hiç bir nebinin adı geçmedi mescitlerimizde; Her şekilde ve her durumda Hiçbirinizin sevgisini, bir diğerinden Üstün tutmamamız gerektiğini bile bile... Nitekim işte böyle sevdik seni Ya Muhammet! İşte böylesine; arsızca ve pervasızca... Ve dahası, Her kim için olursa olsun, Öylesine bir sevginin Kesinlikle gizli şirk olabileceğini Hiç aklımıza bile getirmeden... Hâlbuki Sen ve diğer tüm peygamberler, Şirk duvarlarını yıkmak için gelmiştiniz yeryüzüne... Öyle değil mi? Oysaki işte biz bunu, Tamamen unuttuk Ya Muhammet! Tamamen unutuverdik. Zira şimdi Gel de bir bak ülkeme ki, Sokaklar ve meydanlar puttan geçilmez oldu. Ve öyle ki insanlar, Allah’tan başka her şeyden Medet umar hale geldiler. Para, kadın ve şöhret! Ki senin en çok korktuğun virajlardı bunlar; En keskin günah virajları... Şimdilerde ise gel gör ki bunlar Kol geziyor meydanlarda, Ve her dem sanki biraz daha artarak... **** Ya Muhammet! Sahipsiz kaldı davan, Ve sevdansa dim dik ayakta hala, Hem de kat kat fazlasıyla... Oysaki beni En çok da üzen nokta buydu işte. Zira insanlar davana değil de; Sadece sevdana sahip çıktılar Ya Muhammet! Sadece sevdana... Oysa ki davan; Yıllar yılı hep ayaklar altında kaldı... ******** Şimdiyse, Ya Muhammet! Bir zamanlar senin Mekke sokaklarında haykırdığın gibi Evet şimdi de ben ve bizler haykırıyoruz tüm insanlığa Tıpkı öldüğün gün Arkadaşın Eba Bekr’in haykırdığı gibi, Ve diyoruz ki; “Ey insanlar! Muhammet, yalnızca bir peygamberdir. Ve ondan önce de nice peygamberler gelip geçmiştir. Ve siz eğer ki Muhammed’e tapıyor idiyseniz Bilin ki, Muhammed ölmüştür. Şayet Allah’a tapıyorsanız Allah bakidir ve hiç bir zaman ölmez. . . . Dolayısıyla sevdanız her daim ona (Allah’a) olsun... ****** Mehmet Akif UÇAR
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Akif Uçar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |