..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Başkaldırı > Mehmet Akif Uçar




14 Mayıs 2010
Zülfiyâr  
Mehmet Akif Uçar

:AFBD:
Zaman
Bin dört yüz küsur yıl öncesiydi.
Ve mekân uzak diyarlarda bir şehir; Mekke
Günlerdense pazartesiydi.
***
Ilık ılık esen rüzgârın
Şirk duvarlarını örselediği bir şehrin
Tozlu sokaklarında
İki katlı ve mütevazı bir ev…
İçerdeyse doğum sancısı çeken
Çilekeş ve bir o kadar da mübarek bir anne; Âmine

Öyle ki o,
Kâinatın en güzel simalarından birine
Ve İsa’nın çarmıh öncesi günlerinde
Tüm yeryüzünü kendisiyle müjdelediği
O esrarengiz nura gebe…

Zira o ki,
Peygamberlik kuşağının en son halkası; Muhammed
***
Ve güneş
Adeta gecenin pıhtılaşmış karanlığını yırtarcasına
Gaddar bulutlar ardından
Yepyeni bir güne tebessüm ederken,
Âmine’nin son çırpınışları ile birlikte
İşte o ulvi bebek yani Muhammed,
Tıpkı güneşin parlayan yüzü gibi;
Bir gün tüm kapıların yüzüne kapanacağı
Manidar şehir, Mekke’yi şereflendirmekte
Ve tüm dünyaya
Babasız bir çocuk olarak ‘merhaba’ demektedir;
Mahzun mahzun bakarak…
***

Ve…..
Ve hoş geldin dünyamıza
Ey kutsi bebek
Hoş geldin.

Ama n’olursun bakma öyle acımsar bakışlarla;
Ebu Cehil’imsi bir katranlığın törpülediği yüzlerimize…
Zira yıllar var ki
Nebevi bir hasretin susuzluğuyla çatlamış
Bu nasırlı yürekler
Allah şahittir ki
Hep senin özleminle yandı, kavruldu;
Cehalet kalpazanlığından kalma bu çöl diplerinde…

Dahası seni beklemekten yorgun düştü ömürlerimiz.
***
Ve şimdiyse
Sen geldin ya dünyamıza artık
İçimiz kıpır kıpır etmekte…
Ve adeta
Vuslatı remzeden bir sancıyla
Sevgili heyecanını vurmakta kalplerimiz.
Nitekim ki dünya, senin gelişine demir almış
Ve okyanuslar adeta seni muştulamaktaydı yıllar yılı…

Ama şimdi
Bir de korkumuz var ki
İçimize sığmayan…
Zira işte o korku;
Sokaklara doldurduğumuz put hegemonyasının
Ve yüreklerimizi dağlayan şehvet hırsının
Yüzümüzde patlayan endişe tokadıdır.
Nitekim ki senin gelmenle
Bunun ağısı oturdu içimize tokmak gibi.
Ve dahası belki de bu sızı
İçimizdeki en dindar güruhun
Bağrını delen bir hicran ateşi olacaktır.
Zira sömürgeci bir despotçuluğun,
En şeffaf ve de en zorba işleyiş çarkı
Onların vicdanında zimmetliydi yıllar yılı;
Hem de mahpusluk bir hürriyet safsatasıyla…

Bu yüzdendir ki
Tütsülenmiş Kur’an ayetleri
Boğazlarından aşağı inmedi hiçbir zaman
Ve mideleri
Tıpkı bir kumarhane fıçısını andırdı her dem.
***

Ey Muhammed!

Kadınlarımızın ziynetlerine
Erkeklerimizinse kadınlarına tapındığı
Bu şilteli düzeneğin
Neresinden kaldırıp da başımızı
Hangi yüzle gülümseyelim ki sana?

Riya saltanatına adanmış
Ruhsuz ve duygusuz bir ibadet mirasının
Pıhtılaşmış namaz anlayışını mı sergileyelim ki gelişine?
Ya da
Tıpkı senin adına düzenlenmiş
Mevlit merasimlerinde olduğu gibi
Tam bir kutlama edasıyla
Veya resmi makamlarca imzalanmış
Bir ibadet biyografisi olarak mı arz edelim rükunlarımızı?

Söyle ya Muhammed
Hangi baharlarımız gebe kaldı ki
Kardelen çiçeklerine
Onunla saralım seni kundak niyetine;
Şu doğum gününde...

Bak işte boyunlarımız gibi
Yüreklerimiz, kalplerimiz ve beyinlerimiz de iki büklüm huzurunda…
Ve her şey yeterince çaresizliği vuruyor;
Bu köhne hayat profilinde...

Evet şimdi
Hangi fotoğrafın
Hangi karesine buyur edelim seni?
Ya da hangi restorandın
Şatafatsız masasında ağırlayalım ki yüzün gülsün?

Yoksa bizde mi sürgün edelim seni?
Evimizden, sokağımızdan ve şehrimizden…
Veya “bu yurtta sana mekân yok” mu diyelim avaz avaz bağırarak?
Tıpkı Mekkeliler gibi…
Ve kapatalım mı tüm kapıları yüzüne
Dahası
Sokak çocuklarına mı mahkûm edelim seni?
Ki;
Kanayasıya kadar taşlasınlar yüreğini…
Ve attıkları, hunharca taşlara inat
Bizler yani bu modern insanlık
Bir köşede oturup izleyelim mi bu soysuz trajediyi?
Tıpkı Taifliler gibi…
***
Utanıyoruz ya Muhammed
Öyle ki
Sana söylenmiş şarkıların güftesindeki sahtelik
İçimizi acıtıyor…
Zira biz ki;
Sakal ve Hırka-i Şerife tapınmayı din zannedenlerdeniz.
Ve bazen o kadar da çok katranlaştığımız oluyor ki
Sana adanmış naatları
İbadetimiz sanıyoruz.

Ve dahası içimizden bazılarının
Senin adını anarken
Vaveylalar koparan yürekleri
‘Allah’ lafzında ise
Hissiyat inkisarına bile uğramıyor nedense?

Söyle ya Muhammed!
Bu,
Hangi sevdanın ve hangi gizemin
Yüreklere işlenmiş nakışıdır?

Zira bu,
Nasıl bir pervasızlığın
Ve nasıl bir hezeyanın perçinlediği yıkımdır ki;
Bu denli
Hoyratça ve anlamsızcadır sevdalar?
***

Evet,
Evet...
Ve işte yıllar sonra bu gün,
Yani senin başlattığın inkılâp hareketinin
Bin dört yüz küsuruncu yılı…
Nitekim ki seni en doğal halinle yaşamanın
Ve sana dair umutları yeşertmenin
Dahası senin araladığın çöl kumlarını
Bir ince tül gibi sıvazlamanın tam zamanı…

Zira kabillere dar gelmektedir dünya
Ve zira nemrut hegemonyacılığının,
Firavun sömürücülüğünün,
Dahası Ebu Cehil’imsi bir inkârcılığın
Son çırpınışıdır bu katranlıklar…

Çünkü dünya
İsalara, Musalara ve Muhammedlere gebedir artık.
Çünkü zaman yeni bir İbrahim doğurma zamanıdır.
Çünkü Nuh’un gemisi tamamlanmıştır
Ve artık hareket zamanını vurmaktadır;
Kıyamet saatine ayarlı rotasıyla…
Âdem’se
Asırlardır tevhidî bir şuurun hissiyle dövünmektedir cennetlerde…

Ve dahası artık dem
Rahmanî bir nurun hâkimiyet demidir.
***

Dolayısıyla
Ve ziyadesiyle gelin ey insanlar!
Nefs ve şeytan denen şu iki turfanın pimini çekelim
Ve öylesine kocaman bir sancıyla depreşelim ki
İçimizdeki Âdemleri, Nuhları, İbrahimleri
Musaları, İsaları ve Muhammedleri ayyuka çıkartalım.

Zira şafak yakındır
Ve gün doğmak üzeredir
Dahası bu doğuş
Belki de güneşin doğudan en son doğuşu olacaktır…


----O ULVÎ SANATKÂRIN ADIYLA----
***** Asra yemin olsun ki
***** İnsanlık hüsran içindedir
***** Ancak iman edenler, doğru davranış sergileyenler,
***** Birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bundan müstesna…
*****************************ASR SURESİ (1-3)**************


Mehmet Akif UÇAR



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın başkaldırı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Serzeniş
Yakarış
Münâcaat
Siyaset
Gazze"de Bir Çocuk
Şehit
Serzeniş
İmkansız

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Nur Tacı
Kutlu Sevda
Yakarış - Müjgan Akyüz & Mehmet Akif Uçar
Peygamber
Boşluk
Beraat
Nasihat
Af - Rika
Titimoha
Servili Çukur

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İyilikler ve Kötülükler [Deneme]
Er - Rab [Deneme]
Ölüm..! [Deneme]
Dabbe"tül Arz [Deneme]
Erkekler ve Kadınlar [Deneme]
Kitap ve Hikmet [Deneme]
Şeytan Ya da İblis [Deneme]
Üstünlük Ya da Aşağılık Kompleksi [Deneme]
İnsan [Deneme]
Dünya ve Diğer Alemler [Deneme]


Mehmet Akif Uçar kimdir?

www. yakamozkitapevi. com

Etkilendiği Yazarlar:
Mustafa Kemal Atatürk, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, Lev Nikolayeviç Tolstoy, Ebul'Ala El-Mevdudi, Fethullah Gülen, Mustafa İslamoğlu, Hayrettin Karaman vs.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Akif Uçar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.