"Hayranlığı o dereceye vardı ki; yere düştü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Sen bilmezsin ki benim aşkım istikrardan uzaktır. Kırık dökük biçimsiz bol baş ağrısı nöbetlerimde unuturum sevgimi. Yaşadığım toprağın ve çağın bana çalımı olmalı bu. İkiye ayrılan herşey gibi çift biçimli görür ve severim ben de. Büyüdük bak bu yüzden daha kolay oluyor unutmak. En çok kulaklarım hassaslaştı, duymaya çalışıyorlar herşeyi, ama biraz saçma bu, neden duymalılar ki herşeyi. Anlatılır gibi değil sevdiğim. Yamalı bi’şey bu, böyle parça parça denemekler, olur mu olur olmazsa ne kaybederim ki günleri. Her giden biraz ben oluyor ama ve biraz kendini bırakıyorlar bana. Eskiden sevinçli bir yanı vardı ayrılmanın da, özlemek daha bir güzeldi sanki. Sümüğünü kollarına silen mahalle arası çocukları gibi ayrılığın acısını kollarına sile sile eskitilirdi günler, şimdi öyle değil. Eğer kendimizden başkalarının nedenleri, uğruna savaşılacak kadar değerli olmuşsa sadece bir an… ah!! Ne bahtsız değil mi, ne saçma bu çağda kadın olmak, adam olmak, ne saçma insan olmak. İnsan olduğunu san’mak. Mahallenin köpeği kontes mesela, her gün mutlaka bakar adamın gözlerinin içine, kimbilir neden böyle yanaşır sana, biraz korkutur o da korkuyordur aslında koklar seni, oyun arıyor kesin yaramaz dersin. Sonra anne’ler konuşur ne hoştur, koştur koştur anneler konuşur. Babalar da ağlar ama içlerine ağlar. Babalar en çok kız’larına ağlar, hele yolunu bulamadıysa, hele ruhu ruh bile olamadıysa. Benim saydam adamlarım ne zaman kımıldamasa benden çok babam ağlar, ney’e ağlar… Bizim ülendiğimiz yıllarda ilkeler vardı, kayıptı da, hatırla! Şimdi bacakların sığmaz ama bir zamanlar oturuyordun orada ve daha çok keyf’e gelmenin ve unutmanın bilmem belki bir tarihi varetmenin genlerine imza atmış temsilini sökerken sen,, kimin şimdi senin yerine bakan gözler. Ben bir tane Ortaçgil şarkısı bilirim hiç siyaset kokmaz. Çokomik günleriydi Tuğba’nın zengin dünyasında kendime yer bulamazdım, altına sıçan sınıf arkadaşlarım da oldu ve gazoz kapağı olaylarım vardı, en çok hikaye kitaplarını sevdim ben ama, işte ondan kaldım böyle hayal’perest ve hayal et ama sakın ümit etme. Çünkü o zaman değerleniyor borsada işlenen bütün senetler. Para ketum yüzünü gösteriyor ve “uluslar arası bir kefaşe” oluşunun altı çiziliyor. Bu esnada çocuklara tecavüz ediyorlar ve ben bilmem kimin adından kederlenirken inceden seri cinayetler, açlıklar, ölmeler… Ve sen çıkagidersin ya asırlar önce bir sessizlik anında zihnimden ben bir kadının hayal kokan aşka ne kadar uzak olduğunu kavrarım ve arama’nın anlamsızlığını. Sımsıkı tutuşan iki elin ve gece gündüz sıkıntıda ya da değilken ve stratejisiz bey’im stratejisiz tutuşan o iki elin mutlak iradelerindeki güzelliğe hayran kalırım. Budur asıl kadın erkek eşitliğine ilham veren ve umutlandıran bir nevi. (kesinlikle şahsına münhasırdır o eski küfretmeler) işte böyle pragmatist benim de terk eylemelerim. Göğsüm sancır bazı geceler böyle kalp krizi ile korku ikindisi arasında şey’ler. Ancak yaşanarak görülecek şey’ler. Kırmızı… evet eskiden en çok kırmızıyı severdim renklerden şimdi hangi rengi sevdiğime karar bile veremiyorum ama umudum var bir gün hangi rengi sevdiğimi bulacağım. İnsan büyüyünce bütün renkler onun olsun ama sonunda hangisi daha onundu, hangisine daha yakındı bulsun istiyor. En çok biriktiricileri anlamıyorum ama. Liste liste biriktirirler herşeyi kategorileri vardır, ama hiç (kendilerini uzaktan) “İZLEMEZLER”. Talih talih… ıhhh! Bugün on mayıs iki bin on, aylardır tanıdığım ve hiçbir sabah, öğle, akşam gazete okuduklarına şahit olamadağım insanlar bugün gazete okudular, bugün de kimse şiir söylemedi, şiir söylenecek gün değildi. Kimse şarkı da söylemedi kimseye, bugün birileri öldü ve haberleri geldi. Kuşlar havalandı biz bakmadık onlara, siyaset vardı her yerde bugün ama kimse sıkıca sarılmadı, gözlerimin içi gülmedi bugün de… İşte böyle…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © funda kipural, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |