..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Cumhur KARAHAN




22 Ekim 2010
Kaçan Son Otobüs Turuncuydu  
Cumhur KARAHAN
Bir avuç küp şeker gibi yağmurun altında erimekteydik… ‘’Şemsiyesiz çıkmak’’ -akıl karı değil ki bu! Üstelik turuncu otobüs de kaçtı… Yok yok… Hayat işte; bizi pamuk helva yapıp, çocuklara dağıtacaktı…


:AIIB:
Gidişin tam bir felaketti…
Turuncu otobüsü kaçırmıştım…
Olacak iş miydi bu?
Gri bir gündü…
Elma şekerini toprağa düşürmüş çocuk hüznüyle bakmıştım son kez ardından…

Ferforje kaplamalı makyaj aynan avcumdaydı, bir bütün halinde görebiliyordum seni gamzelerin dâhil…
Salonda unutmuştun onu… Pembeleri sürüp yanağına, işin bittikten sonra sigara paketimin üzerinde bırakıp gitmiştin, aynanın üzerinde papatya desenleri vardı…
Altında duran sigara paketini sevimli kılıyordu… Senin bütün kadınları sevimli kılman gibi… Aynaya akseden bakışlarımın arasında, saçları siyah bir kız uykusundan uyanıyordu…


—Gardırobunda ne kadar kırmızı elbise varsa; çıkar da giy! Naftalin kokusuna bulanayım…
(Levreğin ateşe atılmadan önce una bulanması gibi bir şeydi bu...)
—Sen üzerini değiştir, aynaya akseden elalığımda… Ben de yeni günün tazeliğiyle doldurayım ciğerimdeki bekâr odalarını…
Büyüleyiciydi… Saçlarını avuçlarına alıp, sonra kıvrak bir edayla toplardın başının üzerinde… Sanki aklım iki büklüm olurdu, düğümlenirdi…
Ve derdim ki; -sakın aklımdan çıkma!
Sen bir sihirbazdın, hatta 62den tavşan yapmayı senden öğrenmiştim. Şapkamdan çıkan 62den tavşanların gizemine bürünüyordum… Kırmızılar giyip egzoz salınımlı bir İstanbul sabahında beni bekliyor olacaktın, ben de elimde bir düzine karanfille seni… Gecenin kolundaki apoletten yıldızları söküp, saçlarına iliştirecektim. Şehrin gri koridorlarından geçip, seher aydınlığına boyayacaktın derme çatma hüzün kokan, o geceye kondurulmuş mahalleleri…
Düşlerimin en işlek bulvarında durup, bir sigara yakacaktın ve hayat denen o gizemli şey akıp gidiyor olacaktı ayaklarımızın altından…
Senin için denize sıfır bir kayalığı ve en pahalı düşleri kiralamıştım…
Pamuk şekeri yumuşaklığında yaşıyorduk hayatı, ağzımıza yüzümüze bulaştırıyorduk bazen, ama güzeldi…
Sokağın diğer ucundan gelen yanık şeker kokusuydu…
Ve belki de hayat; leğene boca edilmiş bir kutu bulaşık deterjanının, suyla karıştırıldıktan sonra, mekanizması ayrılmış çıtçıtlı kalemin ucundan üflendiğinde, baloncuklar çıkarması kadar eğlenceliydi…
Çocuktuk ve hayatta çocuktu…
Ayağında beyaz babetleri denerken çiçekli miçekli… Yaşam diyordum içimden; bu kızın ayaklarında çok şirin duruyor.
Sen tüm haylazlığınla koşuştururken sokakta, inceden bir yağmur bastırıyordu… Beyaz babetlerim kirlenmesin diye eline alıp evin yolunu tutuyordun son sürat…

Bir avuç küp şeker gibi yağmurun altında erimekteydik…
‘’Şemsiyesiz çıkmak’’ -akıl karı değil ki bu!
Üstelik turuncu otobüs de kaçtı… Yok yok… Hayat işte; bizi pamuk helva yapıp, çocuklara dağıtacaktı…

Gece olunca; oyun parkındaki kırılmış mavi kaydırağın hüznünü taşıyordum sırtımda… Sabah olsaydı ve tenimden uçurtma yapsaydın çocuklara… Belki de buğday başakları el sallardı koştukça ardımızdan…
Omuzlarıma dokunurdun incecik parmaklarınla, ruhumu eteğinin ön cebine koyup götürürdün… Gidişin tam bir felaketti, o en çok sevdiğim oyuncağı kırmayayım diye annemin sandığa kaldırması gibi bir şeydi bu… Geriye en az 10 yıl uzakta bir kız çocuğunun ağlaması kalmıştı, yakası dantelli… Bir de geçen zamanı her gün aynı özlemle dikizlediğim şu ufak ferforje kaplamalı makyaj aynan…

Son bir kez görmeliydim, saçlarının gözünün önüne düşüşünü…

Olacak iş değildi bu…

Kaçan son otobüs; turuncuydu…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bildiri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Pankart [Şiir]


Cumhur KARAHAN kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cumhur KARAHAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.