..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Dostluk ve Düşmanlık > Sümeyye İlbak




9 Şubat 2011
Elini Utandırmayacak Dosta El Uzat  
Sümeyye İlbak
Hayat acısıyla tatlısıyla yaşamaya değer önemli olan hayatın acısını da tatlısını da sizinle aynı tadı alabilecek insanlarla beraber paylaşabilmektir...


:CBEC:
Ve” onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine” diye biten bir masal sonundaki muradına eren kişi rolünü üstlenmeyi istemişti her insanoğlu, mutlu bitsin istemişti her ne kadar mutlu başlamasada. Her insan rolünü kendi belirlemişti oysa roller kategorilere ayrılmıştı, iyi insan, kötü insan, çıkarcı insan, katil insan, masum insan, fesat insan vs gibi daha birçok sıfatla süslendirilebilecek roller. İyilik ve kötülük göreceli kavramlardı. Kime göre ve neye göre iyi ve kötü… İnsanlar farklı mizaçlarda dünyaya gelmişlerdi ve herkesin farklı derinlikleri vardı…

Sürprizlerle doluydu yaşam, her an her çalan kapının ardında duygu depremi yaşanabilirdi. Bu duygu sevinçte olabilirdi, üzüntüde. Yaşanan sonun güzel bitmesini beklerdi insan. Güzellik kavramı da göreceliydi. Kimine göre kötü biten bir sonda güzeldi. Ben kötü sonu güzel bulan insana kötü insan rolünü yakıştırmıştım. Hayatı masum karelerde görmeye çalışmak hayatın masum olduğu anlamına gelmiyordu, masumiyetin bittiği kareler görmeye hazır olmak gerekiyormuş bende hazırlanıyordum… Ama hayat bazen hazır olmadığın yerlerden sınava alıyor, sınavı başarıyla geçmek demek hazır olamadığın sınav karşısında bocalamana rağmen ayakta sapa sağlam durabilmekti. Ama hayat bu rolü her insana vermemişti. Birçok badire atlatarak ayakta kalabilmek ve sağlam adımlar atabilmek güçlü insan kategorisine giriyordu. Güçlü insan olabilmekte her babayiğidin harcı değildi. Çaresizde kalınabiliyordu…

Çaresizlik dipsiz bir kuyunun içine düşmüş kedinin duyulmamış çığlıkları gibidir. Kuyudan çıkmaya çalışır fakat çıkabilmesi için tutunacak çıkıntılara ihtiyacı vardır, çıkıntılar ne kadar sağlam olursa kedinin kurtuluşu o kadar gerçek ve sağlam olur. Dipsiz kuyuya düşmüş küçük bir kedi gibi çaresiz hissederiz bazen kendimizi tutunacak yer ararız çaresizlikten kurtulmak için. Destek olmasını beklediğimiz bir dost eli gibi…

Hayatımızdaki en büyük ve en önemli ihtiyaçlarımızdan biri inanabileceğimiz, güvenebileceğimiz insanlara gereksinim duymamızdır. Çünkü birilerine güvenmeye ve inanmaya ihtiyacımız vardır. Bu nedenledir ki çoğu zaman doğru gibi görünen yanlışlara ve yalanlara inanırız. Bu yalanların sahibi bazen kendimiz oluruz bazen de başkaları bizi yalanlarına inandırır. Yalan olduğunu bile bile inanırız çünkü inanmak isteriz. İnanmak istediğimiz için kandırılırız, çaresiz olduğumuz için bazen de… Acılar paylaştıkça azalır yalanına da kendimizi inandırdığımız gibi… Hangimiz bir başkasına derdini anlattı da çare bulabildi, hangimiz derdini paylaştığı kişinin yanından akıl almadan ayrılabildi… Evet, sadece akıl verirler arkalarını dönüp gittiklerinde kendi hayatlarına devam ederler senin acıların azalır mı? Hayır… Sahte akıl vermeler, sahte arkadaşlık rolleri, sahte paylaşımlar ve çetrefilli dostluklar… Gerçek olan tek şey çaresizliğindir ve artık rol yapan insanlardan bıkmışsındır…

Ne acıdır paylaşımlarını gerçekleştirecek gerçek bir dost bulamamak değil mi? Sahtelikten uzak, çıkarsız, menfaatsiz, ruhunu doyurabilecek, çaresizliğine çare olabilecek, belki masum bir tebessümün bile çaresizliğine ışık olabileceğinin farkında olan, arkasını dönüp gittiğinde dahi aklıyla ve kalbiyle hep sizin yanınızda olabilecek hakiki bir dost… İmkânsız bir şeyden bahsetmiyorum, seviliyorsanız eğer ve size ihtiyaç duyuluyorsa o dost her zaman yanınızdadır çünkü sevgi çıkarsızdır… Şayet kimse size ihtiyaç duymuyor ise o zaman yalnız ve çaresizsinizdir…

Çıkarların ortak noktada buluşma noktası olmuş maalesef dostluk bu zamanda. Bir atasözü bu durumu şöyle açıklar ”Abdalın dostluğu köy görününceye kadardır.”yani çıkarları dolayısıyla size dost görünen kimseler, işini yürütecek başka yollar bulunca sizinle olan münasebetlerini keserler, sizi hemen terk ederler… Benim bildiğim dostluklarda karşılıklı sevgi vardır, saygı vardır, samimiyet, içtenlik, doğallık vardır, fedakârlık vardır, menfaat ve çıkar ilişkilerine dayanmaz…

Dost zor zamanlarda yanında olabilendir. Dostunun derdini kendi derdi bilendir, derdine derman olmak için elinden geleni yapandır. İyi günde de kötü günde de yanınızda olandır. Desteğini hissettirendir. Acıyı tatlı söyleyebilendir. Dost sizinle onun arasına maddiyatın girmesine izin vermeyendir. Hüznünle hüzünlenen sevincinle sevinendir ve tatlı bir sözü ufacık bir tebessümü sizden esirgemeyendir yani dost çıkar sağlamadan seninle olandır…

Hayat acısıyla tatlısıyla yaşamaya değer önemli olan hayatın acısını da tatlısını da sizinle aynı tadı alabilecek insanlarla beraber paylaşabilmektir. Dilerim ben ve benim gibi düşünen herkesin karşısına çıkarsız, menfaatsiz çaresiz kaldığında çare olabilecek, tebessümünü esirgemeyen samimi ve fedakâr insanlar çıkar. Şayet bu özelliklerden yoksun insanlarla karşılaşacaksam hiç dostum olmasın daha iyi ben kendi gölgemle dost olurum…

Dost sanıp el uzattığınızda elinizi utandırmayacak hakiki dostlarla karşılaşmanız dileğiyle…


.Eleştiriler & Yorumlar

:: tebrikler
Gönderen: Aysel AKSÜMER / , Türkiye
20 Şubat 2011
Hakiki dostlara her zaman ihtiyacımız var. Baştan sona güzel bir yazıydı. Emeğinizi kutlarım.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ey Biçare Geç Kaldın
Bazen "Hayır"da "Hayır" Vardır

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Saklı Güvercinim [Şiir]
Kusursuz Olmalıydı [Şiir]
Aşk Olsun [Şiir]
Karmakarışık [Şiir]
Mutluluk Maratonu [Deneme]
Son Hediye [Deneme]
Onuncu Köy [Deneme]


Sümeyye İlbak kimdir?

Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum _Sezai karakoç_

Etkilendiği Yazarlar:
Necip Fazıl Kısakürek,Sunay Akın,Can Yücel


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sümeyye İlbak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.