 • İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey |
381
|
|
|
|
Yine Jet Sosyetemizin önemli simalarından sinema sanatçısı, oynadığı her filimde memleketi ayağa kaldıran Himmet Dikdurur’da marka meraklısı, iciğine ciciğine kadar. Ayakkabıları Nike, öyle yazılıyor da Nayk diye okuyun siz. Sadece 330 Türk Lirası olup, Ray Ban gözlüğü ise sekiz yüz yetmiş Türk Lirası gibi, bizim için büyük, onlar için ise devede kulak bir rakam, fazla abartmanın da gereği yok....
|
|
382
|
|
|
|
Bir süre önceki yazılarımızın birinde eşekler üzerine bir yazı kaleme almıştım. Dünyada ve ülkemizde konunun engin uzmanları varken bize düşmez ama aynı konuyu ele almaktan kendimi uzak tutamadım... |
|
383
|
|
|
|
"Önce Ekmekler Bozuldu, sonra her şey" diye başlar kitap. Oktay Akbal'a saygımız sonsuz mutlaka ama önce insanlar bozulmuş gibi geliyor bana. Çok eski bir hikâyedir, ta Hazreti Âdem’in çocukları Habil ile Kabil'e kadar gider sebebi de basit bir kıskançlıktır aslında. İşte insanların bozulması burada başlar sonra gerisi çorap söküğü gibi gelir. Kur'an da adı geçen yirmi beşe yakın peygamber vardır ve insanlar bunların birçoğuna, bizim peygamberimiz de dâhil çeşitli şekillerde zulüm yapmaya, öldürmeye bile kalkmışlar |
|
384
|
|
|
|
Bencillik hertürlü nefretten daha beterdir.
Ve sadece kendini düşünmek olsa olsa insan türüne ait bir ilkelliktir.
Bu kadar güçe sahipken benliğini bir hiçliğe kurban etmek zayıflıktır.
Adaletin sadece kelime anlamı kalmıştır geriye.
İnsanca yaşamak insanın ne olduğunu bile bilmeyen kişilerce ihanete uğramaktadır.
Ve onur kaybedilmiş bir erdem parayla satın alınan bir metadır.
Birileri senden daha iyi yaşayabilsin diye seni daha kötü yaşamaya mahkum ederler.
|
|
385
|
|
|
|
Her şeyden önce insan gelir” tezini düstur edinmiş bir toplumda hayvanlar için gösterilen bu hassasiyetlerin onda birinin her gün gazetelerin üçüncü sayfalarını işgal eden cinayet, tecavüz, katliam haberleri için gösterilmemesi beni derinden etkiledi. Belki de hayvanları koruma ve yaşatma dernekleri, hayvansever dernekleri gibi, artık insanları yaşatma ve koruma derneklerinin kurulma zamanın geldiği zamandı. İlk duyulduğunda komik gelen bu trajikomik durumun, tek başına sokağa çıkmanın korkulduğu bu zamanda o kadar da komik olmadığı görülebilirdi. |
|
386
|
|
|
|
Aziz okur,
Bir öğretmen dostumuz anlatıyor:
“-Özel eğitim ile ilgili ilköğretim öğretmenlerinin katılmasının zorunlu olduğu bir seminerdeyim. Nedense bana zorunluluk esasına dayanan proğramlar faydalı olmamaktadır. Ben de seminer esnasında zamanımın bir kısmını zorunluluktan kaynaklanan nedenden dolayı semineri (slayt proğramını) sunan öğretmeni dinliyorum. Zamanımın diğer bir kısmını ise kitap okuyarak değerlendiriyorum.
|
|
387
|
|
|
|
Ünlü opera sanatçımız Leyla Gencer vasiyetinde, ölünce yakılıp küllerinin İstanbul Boğazı’na savrulmasını arzulamışlar.
Hayırlı olsun! Desek acaba “hayır” mı dilemiş oluruz? Yoksa “nayır, nolamaz” mı demiş oluruz?
|
|
388
|
|
|
|
zorunlu hümanizmden muzdarip insanlar için. |
|
389
|
|
|
|
Ressam olsaydım kesinlikle basit insan manzaraları resmederdim. Sırıtık gülüşlerin, aptal bakışların ve çoğunluğu üniversite mezunu olan insanların resmini çizerdim. Ha sanmayın ki resimlerini yaptıklarımı fırça darbeleriyle döverdim ya da onlara söverdim. |
|
390
|
|
|
|
Demokrasiyi sandığa oy atmakla sınırlı gören, görmek isteyenlerle seçtikleri, demokratlığı kimselere bırakmıyor; demokrasiyi anlamanın ilk basamaklarında bile değillerken. |
|
391
|
|
|
|
Günümüzdeki insanlar dünyayı gereğinden fazla ciddiye alıyorlar. Oysa ebedî hayat dikkate alındığında dünya hayatı ne kadar da kısadır. Bunu bile bile zamanımızdaki insanların alabildiğine lüks ve görkemli binalar yaptığını görünce şaşırıyorum. Dünya bu kadar ciddiye alınmaya değer mi? Türkiye’de istatistik verilerine göre ortalama ömür erkeklerde 65, kadınlarda 70 senedir. Bu sürenin 15 yılını(çocukluk dönemini) farkında olmadan yaşıyoruz. Kalıyor 50–55 yıl… O da dünya meşgaleleriyle öyle bir geçiyor ki hiçbir şey anlamıyorsunuz. Yaşı kemale eren, yetmişini deviren insanlara bugüne kadar neler görüp geçirdiklerini sorduğumuzda sadece yaşadıkları günü biliyorlar. Geçmiş geçmiştir; an bu andır.
|
|
392
|
|
|
|
Türkiye’de okuryazarlık oranı yüzde 88’dir. Yani her yüz kişiden 88’i okuma ve yazmayı biliyor. Bu oran yüksek gibi görülse de aslında çağdaş Türkiye’ye yakışan bir oran değildir. Zira pek çok Avrupa ülkesinde okuma yazma oranı yüzde yüzlere gelip dayanmıştır. Bu çağda okuma yazma bilmemek tek kelimeyle ayıptır. Fakat bu ayıp, bilmeyenin değil, öğretmeyenindir. |
|
393
|
|
|
|
İnanan insanların çok ciddi bir tavır sergilemesi gerekir. İnsanları güzel ahlaka davet etmek, Allah sevgisinin o kucaklayıcı sıcaklığına insanları yaklaştırmak, gerçek sevginin ve aşkın güzelliğini insanlara anlatmak, her şeye Allah aşkıyla bakmak, Allah’ın tecellisi olarak görmek dünyadaki güzel ve mutlu yaşam için esastır... |
|
394
|
|
|
|
Her insanın korktuğu şeyler vardır ve bazen bunları itiraf etmek gerçekten çok güçtür |
|
395
|
|
|
|
sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel olayların sporda bireysel yansımaları üzerine... |
|
396
|
|
|
|
Çanakkale, Sakarya,Anafartalar, Erzurum, Maraş,Antep, Sarıkamış, Erzurum cephesi için çocuk lojistik ekibi gönderen Van... Ülkenin her yerinde akan kan. her şey ayan beyan ortadayken, amerikan manda taraftarlarına rağmen, bir çöplükten bir devlet kuruluyor. |
|
397
|
|
|
|
Ben değişirsem ruhumun, aklımın derinliklerine eklediğim bilgiler ile çevremi de olumlu yönde değiştirmeye gücüm yeter... Önce kendimi, sonrada çevremi değiştirmeye gücüm yetmiyorsa, yerinde sayıyorum demektir... |
|
398
|
|
|
|
"Soma'daki madende yuzlerce isci yer altinda kaldi." |
|
399
|
|
|
|
Başkaları için yaşamak sıddıkların şiarıdır. Kullukta sadakatleri tasdik edilenlerin…
...
Rableriyle ve kendileriyle o kadar barışıktırlar ki başkalarını yıkıp geçen bela ve musibet dalgaları bunlara çarptığında, sanki okyanus sahillerini yalayıp dönen munis kediler gibi kalırlar!
...
Onlar mü’min kardeşleri için her şeylerini feda edebiliyorlardı. Peki biz, bırakın başka mü’min kardeşlerimizi, kendi ailemiz ve arkadaşlarımız için hangi fedakarlıklara katlanabiliyor, neyimizden vaz geçebiliyoruz?
...
Topla-tüfekle değil bu savaş, kalplerin ve ruhların mücadelesi. Fikirlerin, kültürlerin, davranış kalıplarının, Sünnet-i Seniyye’nin, insan olarak kalmaya çalışmanın, kulluğun mücadelesi…
|
|
400
|
|
|
|
modernite idamı hoşgörmüyor, peki ya yaşama hakkını haksız yere gasbedenlerin yaşaması doğru mu? |
|