 • İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey |
61
|
|
|
|
Oysa büyük şehirlerde daha çok kalabalıklar var.
Büyük şehirlilerin/kentlilerin bu konuda yoğunluğu bizimkilerden kat be kat fazla olmasına rağmen onlar bizim bindiğimiz gibi binmiyorlar otobüslere…
Onlarda kural; herkes sırasına bekleyecektir…
Otobüs var ya da yok; tek sıra halinde, (ya da çift sıra) ama nizami, ama hiç kimse kimseyi arkadan itmeden, kakmadan, ayaklamadan (güçlü göçsüzü ezmeden) sırasını bekler….
Lütfen ama… |
|
62
|
|
|
|
Evet! memleket hepimizin ve tabii vatan ve toprak uğruna tıpkı ecdadımızın yaptığı gibi can da vereceğiz,vermeliyiz de zaten toprağı vatan yapan verilen bu canlar değilmi... |
|
63
|
|
|
|
Cenab- Hak nurunu tamamlamak için insanı yarattı. Düşünen, tefekkür eden bir mahlük... |
|
64
|
|
|
|
Ölüm bayram seyran dinlemiyor. Vakti dolan kişi dünyadan göç ediyor. Bunu gösteren bariz bir örnek yaşadık geçtiğimiz günlerde. Kurban bayramının ilk günü(20 Aralık 2007) herkes bayram ederken Sürmene ilçesi esnaflarından Nazım Bilgin aramızdan ayrıldı. O, Trabzon’un önemli insanlarından biriydi. Seksen yaşında olmasına rağmen bir delikanlı gibi diri görünüyor, sürekli çalışıyordu. Karadeniz’in zengin bitki çeşitlerini toplattırarak ilaç sanayinde kullanılmasını sağlıyordu. Bu işten hem dar gelirli vatandaş, hem kendisi, hem de ilaç firmaları kazançlı çıkıyordu. Ona Sürmene’de “bitkilerin babası” diyorlardı.
|
|
65
|
|
|
|
Yasal olmıyan at eti kesimi it eti kesimi derken Yasal olan KABAK AŞILI KARPUZ lada tanıştık ya. Daha neler görüp duyacağız kimbilir.. Görelim MEVLA NEYLER..... |
|
66
|
|
|
|
Günümüzde Türkiye’de büyük kentlere hızlı bir göç söz konusudur. Memleketlerinde iş ve aş bulamayanlar büyük şehirlerin yolunu tutmaktadır. Küçük bir Anadolu kentinden büyükşehirlere gelen kişilerin buralarda tutunması hiç de kolay değildir. Onun içindir ki sanayinin ve istihdamın yoğun olduğu şehirlere göç edenler buralarda teşkilatlanmaktadır.
|
|
67
|
|
|
|
Gül asil bir çiçektir.Kutlu Doğum Haftası etkinliklerindeki tanıtıcı pankartlarda hep GÜL kullanılmıştır. Doğrudur da. Bu derneğin bu tanıtıcı pankartında neden Lâle kullanılmıştır.. |
|
68
|
|
|
|
Elinde mikrofon spiker soruyor. ’’Bize üç tane dünya edebiyatından klasik eser ismi sayar mısınız?’’ Saymaz mı benim vatandaşım, hemen sayıyor. ’’Anna Karenina-1 Anna Karenina-2, Anna Karenina-3’’ Vaaaav ne müthiş cevap gözlerim yaşardı... Sonra tekrar soruyor ’’Magazin programı veya evlilik programı yapan üç isim sayar mısınız?’’ Ondan kolay ne var? Hemen sayıyor ’’Seda Sayan, Esra Erol, Müge Anlı’’ |
|
69
|
|
|
|
Anneler babalar ve kahırdan ölmeler faslını geçtikten sonra sıra geliyor "beni ne kadar kırdın biliyor musun?" durumuna. Aslında ben bu iki kardeşi ironik biçimde çok şanslı görüyorum. Çünkü dünyanın bir çok yerinde kardeşler hayatları boyunca bu kırgınlıklarını dile getiremiyorlar bile. Bu kırgınlıklar ve içe atmalarla gidiyorlar mezara. Ölüme giderken bile bütün o söylenememiş sözleri yanlarına alıp öteki tarafa götürüyorlar. Bence asıl acı olan bu durum.
|
|
70
|
|
|
|
Onur ve can ancak Allah'a son nefeste verilirmiş. O
yavruların ne suçu vardı?
Bilinen 34 dernek çocukları kirleten vakfı korumak adına
girişimlerde bulunmuşlar bile. Ya Çağdaş Yaşama Dernekleri
hallaç pamuğu gibi tarumar edilip, 35 bin çocuğun bursları
hiçe sayılırken, üstelik kanser tedavisi gören Türkan
Hocamızı hastaneden apar topar alınıp, günlerce sorguda
tutukluyken hangi dernekler sokaklara dökülmüşlerdi? |
|
71
|
|
|
|
Arapça bir kelime olan caminin sözlük anlamı “toplayan”dır. Müslümanların ibadet mekânı olan camiler kulluk görevlerimizi ifa ettiğimiz yerlerdir. Camiler Müslümanlığın şiarıdır. Camiler Müslümanların toplu halde veya tek başına namaz kılıp, ibadet ettikleri umuma açık mübarek mekânlardır. Türkiye’de 80 bin civarında cami bulunmaktadır. Bu camilerin tamamına yakını halkın hayırlarıyla yapılmıştır. Devlet bu camilerin çoğuna imam atıyor ama camilerin elektrik, su, bakım ve onarım giderleri hayırseverler tarafından karşılanıyor. Türkiye’de camiler bir türlü dolmuyor, insanları camilere bir türlü çekemiyoruz.
|
|
72
|
|
|
|
Köprübaşı’mızın değerli simalarından biri olan Ahmet Hilmi İmamoğlu’nu 31 Mayıs günü kaybetmiştik. Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden olan ve uzun yıllardan beri eğitim camiasına hizmet eden İmamoğlu’nun çok geniş bir dost çevresi vardı. Buna cenazesinde bizzat şahit olmuştuk. Şiddetli bir yağmurda ebedî istirahatgâhına gönderdiğimiz Ahmet Hilmi Hocamızı binlerce insan son yolculuğuna uğurlamıştı. Bu insanların çoğu onun öğrencisiydi. Duyan herkes son vazifeye koşmuştu.
|
|
73
|
|
|
|
Her devrim, baskaldiri, cesaret orneginin sonu mutlu bitmeyebilir ama her seye ragmen tarafini ve kimligini belli ederek sevgi ve saygimizi kazandin. Bizim umutlarimiz bitti ama senin bitmesin lutfen… |
|
74
|
|
|
|
Toprak kokar Karadeniz kadınının elleri… Kınalı parmakları aş ve iş’te yara bere olmuştur hayatla mücadele eden bu yiğit savaşçıların. Odun kesip taşımak, çay toplamak, tarla kazıp biçmek, inek sağmak, fındık toplamak, evin işlerini görmek…. Bunlar Karadeniz’de kadının bitmek tükenmek bilmeyen işleridir. O eli öpülesi kadınların bu işlerden emekli olma gibi bir şansları da yoktur. Son nefeslerini vermeden bu işler onları bir türlü bırakmaz.
|
|
75
|
|
|
|
Ali ve evladından bir sosyalizm çıkmaz ey biraderan.!
|
|
76
|
|
|
|
....Bilirmisiniz kelebeğin ömrü birgün imiş. Ördüğü kozadan çıkmayı, gün ışığına kavuşma sabrını, çiçeklerin özlemini yaşarmış onca vakitte birgün sürermiş sefası. Bilmezmiş ikinci gününde olduğunu, bilmezmiş güneşin yeniden doğacağını... |
|
77
|
|
|
|
Mudurnu diliyle, atasözleriyle sohbet. |
|
78
|
|
|
|
Akif merhum, Garp için “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” derken, “Şark’ın bütün keskin dişleri yerli yerindedir, önce etrafındakileri tike tike doğrar” mı demek istedi acep! |
|
79
|
|
|
|
Ben, Erkan Mumcu’nun Milli Eğitim Bakanı olduğu zamandan beri, bakanlığı eleştirip, çözümler sunuyorum. Ama başlıkta da belirttiğim gibi sağır ve kör bir yönetim var. Anlattıklarını anlamak, uygulamak işine gelmiyor |
|
80
|
|
|
|
Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya karakterlerine bu güne kadar hiç değinmedim. Gerekçem, bu insanları kendi değerlerimiz olarak görüp, kabullenmemdi. Nasıl geçmişte bir takım köpeklerin havlamasıyla nazım hikmet bu ülkeden gitmek zorunda kaldıysa, bu iki karakter de, aynı gerekçeyle "Benim" dedikleri ülkeden gitmek zorunda kaldılar. |
|