 • İzEdebiyat > Eleştiri > Çağdaş Sanat |
1
|
|
|
|
„Ne kitap ne yazı ne düşünce/Yalana pey sürülen bir ülkede bitmez gece/Anladık sonunda cümlesi boş“(7) diyor, Cahit Tanyol bir şiirinde. |
|
2
|
|
|
|
Eser, her haliyle mükemmeldi. Mükemmelin de ötesindeydi. Her şey ustaca düşünülmüş ve büyük bir profesyonellikle tasarlanmıştı. Müziklerden tutun, kostümlere, dekoruna, ışıklarına kadar her şey çok güzeldi. Hele de canlı orkestra, mükemmelin de üstündeydi. Öyle ki “Orkestrayı mı dinlesek, oyuncuları mı izlesek?” şaşırıp kalıyorduk. |
|
3
|
|
|
|
Bizde sanatçı bukalemun gibidir. Saate göre, güne göre renk değiştirir. Bizde sanatçının kişilik sorunu gibi bir sorunu da yoktur. Kişiliksizdir. Siliktir. Yitiktir. Aynalara dargındır. Aynasızdır. Kimileyin taraf tutar, kimileyin tarafsızdır!.. Çıkarının |
|
4
|
|
|
|
Bırakın koltukları, koltuklar arasındaki boşluklarda bulunan basamaklar dahi tıka basa doluydu. Bütün basamaklar tıkış tıkış insan doluydu. Sadece basamaklar değil, salonun en arka kısmında ayakta bulunan yüzlerce tiyatro sever saatlerce ite kaka oyunu izlemeye çalıştı. Belki de bir o kadar seyirci yer bulamadığı için evine dönmek zorunda kaldı. Ben de maalesef geç kaldığım için oyunu ayakta izleyen yüzlerce kişiden biri oldum. |
|
5
|
|
|
|
Oyunda özellikle Mestan rolündeki Süleyman Kasımoğluları, izleyenleri kahkahaya boğdu. Oyundaki rahat hareketleri ve oyuna hakim olma anlayışı ile müthiş bir performans sergiledi. Geçmiş yıllarda da izlediğim bu oyuncu, Kıbrıs Türk Tiyatrosu için büyük oyuncu olmaya aday biri diyebilirim. Sadece metne bağlı kalmadan, doğaçlama da yapabilen Kasımoğulları, seyirci ile de irtibat kurarak, izleyenleri adeta hem kendine, hem de oyuna bağlıyor. |
|
6
|
|
|
|
Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrolarının 21 yıldır salonsuz olduğunu ve çok zorluklar çektiğini anlatarak “Salon olmadan olmaz.” diyor. Devam ediyor: “Bazı projelerimizi gerçekleştirebilmek için salonun olması şart. Salon olmazsa projeler de hayat bulmuyor. Başkalarına ait salonlarda hep sorun çıkıyor. Her gün dekor kurup bozmak zorunda kalıyor |
|
7
|
|
|
|
Alevi inancında semah'ın taşıdığı Felsefi ve tasavufi anlamlar üzerine kişisel bir deneme |
|
8
|
|
|
|
Fransız oyun yazarı Moliere'in en ünlüoyunlarından biri sayılan Scapin'in Dolapları adlı oyunun eleştirisi |
|
9
|
|
|
|
“Müstehcen”, Arapça kökenli bir kelime… Çirkin ve ayıp anlamına gelen “h-c-n” kökünden gelen “müstehcen” kelimesi, ahlâkî açıdan utanç verici fiilleri ifade etmek için kullanılır. |
|
10
|
|
|
|
Sedat Öğüt, bizi alarak “Hocam, buraya kadar gelmişken buyurun Edebiyat Sokağımızı görün” dedi. Hep beraber kalkıp ikinci ve üçüncü kattaki özel olarak yapılmış Edebiyat Sokağı’na gittik.
Tamamen farklı ve çok iyi düşünülmüş bir projeydi. Bir ayrıcalığı vardı. Beğenmemek veya hayran kalmamak mümkün değil. Burayı görüp de şaşmayana ben şaşarım doğrusu… Çünkü o kadar güzel ve estetik bir şekilde düzenlenmiş.
Daha merdivenleri çıkarken bir edebiyat büyüsünün içine giriyorsunuz. Merdivenlerin her basamağı Ünlü Şair Ahmet Haşim’in “Merdiven” şiirinin dizeleriyle doldurulmuş. Bütün basamaklar bu dizelerle süslenmiş... |
|
11
|
|
|
|
Taklitçi bir müzisyenin milli değerlerimize tasallutuna cevaptır... |
|
12
|
|
|
|
Aslında yalnız ses sanatçıları değil bütün sanatçılar didinip dururlar ama toplum tarafından beğeni kazanmak, halk tarafından kabullenmek çok az sanatçıya nasip olur.
Lafı fazla uzatarak yormayayım sizleri…
Açın dinleyin ve dinlerken dinlenin biraz…
“Ben pişmanım hayat, sorguya çekme
Dilersen infaz et, kar etmez dilime
Sözlerim ağırdır, dokunur kalbe
Şu susan ağzımı, açtırma benim”
|
|
13
|
|
|
|
271 sayfa tutan eser, şairane bir üslup kullanılarak şiir dili ile yazılmış. Her cümlesi, dizeleri andıran, insanı bir şiir bahçesine sokan, duyguları yoğun bir şekilde dile getiren, yüreklere hitap eden, her satırda gözyaşlarına gark eden samimi, içten söylenmiş, ağıt gibi yakılmış sözler, ırmak gibi akan, su gibi akıp giden cümlelere yer verilmiş. Roman yazarı, başarılı bir anlatımla Çukurova’yı, ilçeleri, kasabaları, köyleri ve yaylaları tasvir etmiş. |
|
14
|
|
|
|
22 Nisan Gecesi Vadili'de özel bir geceye davet aldım. Özel diyorum, çünkü gerçekten özel bir gece oldu benim için... |
|
15
|
|
|
|
Doğru, şiir evrenseldir. Ama evrensel olan her şey mutlaka mahalli bir köke dayanır. Tıpkı ağaçların kök üstüne bittiği gibi… Kendi kaynaklarından beslenmeyen şiir betona dikilen çiçek gibidir; Tutmaz. |
|
16
|
|
|
|
“İnsanı insanlaştıran eylem doğada bulduğunu tüketmesi değil, üretim etkinliğine girişmesidir”. Son zamanlarda vahşice bir tüketim hastalığının baş gösterdiği ve mevcut değerlerin içinin boşaltılıp yok edilmesini sağlayan, sanat adı altında faaliyet yürüten sözde toplumcu olduğunu iddia eden, kendilerine toplumcu etiketi vuran;sanat anlayışlarını anlaşılmayana sürükleyip, insani olan sanatı insandan uzaklaştırma çabasıdır. Bu çaba bilinçli ve sistemli bir şekilde toplumu geriletme amacı gütmektedir. Bütün sosyal faaliyetleri çürütüp bireyciliğe yönlendirerek yozlaştırıp modern çağda ilkel köleler yaratmaktır. Geçmişteki toplumcu birikim sahiplenilip daha ileri taşınması; sanatı yaşamın içinde, yaşamla bütünleştirip toplumun beğenisine sunulması sağlanılmaldır. |
|
17
|
|
|
|
Türk dilinin öğretimde çok önemli sıkıntıları var. Hem öğretmen hem de öğrenciler için, içinden çıkılması olanaksız bir konu işte... Buyrun okuyalım. TDK'ye ve Dil Derneği'ne de gönderilen bu yazının beklediği cevabı bilen dil dostları varsa lütfen görev |
|
18
|
|
|
|
Türk edebiyatının şaheserlerinin başında gelir Dede Korkut Hikâyeleri… 12 hikâyeden oluşan bu eser, eski Türklerin yaşantısına ışık tutmaktadır. Bu eseri millî bir destan olarak da nitelendirebiliriz. Bu eser içerik olarak Türk milletinin millî hayatını, kültürel zenginliklerini, hissiyatını, erdemlerini, hünerlerini bir hikâye akışı içerisinde sıralamaktadır. 15. yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın başlarında yazıya geçirilen bu kıymetli metinler için Türk Edebiyatı tarihçisi Fuat Köprülü şu enteresan ifadeyi kullanmıştır: “Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar.”
|
|
19
|
|
|
|
Türkiye olarak Batı’da el sanatlarımızın dışında pek tanınmazken birden kavramsalcı kesilerek neyi kurtarmaya çalıştığımızı bir türlü anlayamıyoruz.
Kavramsal sanat yapılmasın demiyoruz. Elbetteki güncel bir sanat kavramını bizlerin de uygulaması gerekir fakat, bunu uygularken ahkamlar keserek resim sanatının bittiğini iddia etmekle kimler ne tür rant elde etmek istiyor, hangi sponsorluklardan neler kazanıyor, bunun iyice irdelenmesi gerekmektedir. |
|
20
|
|
|
|
Çanakkale Zaferi’nin anlatımı bundan daha güzel bir şekilde olamazdı diye düşünüyorum. Yeni neslin ve ilerde çocuklarımızın anlaması bakımından yerinde bir proje olmuş. Her haliyle beğeni topluyor film. Zaten bunu da ertesi gün basında genişçe yer alması ve herkes tarafından konuşulması doğru kılıyor. |
|