..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bu hafifçe kenara itilecek bir roman deðil. Daha büyük bir þiddetle uzaða fýrlatýlmalýdýr. -Dorothy Parker
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaþlýk > Yûþa Irmak




1 Ocak 2021
Balatlý Deli Behram’ý Kaybettik  
Yûþa Irmak
Üç beþ arkadaþ, Balat’a muhabbete çaðýrmýþtý bizi… Buradaki her þey bugün bana yabancý geliyor… Yaptýðým ve yapacaðým her fiil de anlamsýz… Henüz nedenini bilemediðim sebepler yüreðimin sýkýlmasýna, hayallerimin donuklaþmasýna, vücudumun hareketsizliðine sebep oluyor… Niye böyleyim? Onu da bilmiyorum…


:BJAJ:
Üç beþ arkadaþ, Balat’a muhabbete çaðýrmýþtý bizi… Buradaki her þey bugün bana yabancý geliyor… Yaptýðým ve yapacaðým her fiil de anlamsýz… Henüz nedenini bilemediðim sebepler yüreðimin sýkýlmasýna, hayallerimin donuklaþmasýna, vücudumun hareketsizliðine sebep oluyor…
Niye böyleyim? Onu da bilmiyorum…

Öyle bir durumdayým ki biri yanýmda kibrit yaksa yüreðim o ateþten nem kapan benzin bidonu gibi hemen parlayýverecek… Þimdi burada; güzel giyimli, güzel kokulu, parlak simali abilerin yanýnda yanmalý mýyým? Yoksa yanýyorum da yüreðimin üstüne bir avuç su mu dökmeliyim?
Ýçim kaynýyor… Olacak bir þeyler ve ben bunu hissediyorum. Olacak olan her ne ise daha önce de olma ihtimalini hissetmiþ ve olmuþluðunu deneyimlemiþtim.
Nasýl mý biliyorum?
Ne zaman göðsüm daralsa, içim sýkýlsa, gözyaþlarým gözlerime doðru sökün edip yürüse hep acý bir þeyler oluverir…
Bu olacak olan her ne ise önüne geçebilir miyim?
Sanki bu da beyhude… Olacak, olacaktýr. Hiç kimse olacaðýn önüne geçemez…

***

Gökhan abi:
-Yuþa, çay mý kahve mi içersin?- diye sordu.
Aslýnda çayý seviyorum. Ancak kahveyi de gönlümün sultaný Ranam pek sever… Rana’nýn tarafýný tuttum ve:
-Þekersiz bir kahve Gökhan’ým…- dedim.
Dükkânýn önündeki boþ tabureye müsaade istemeden sessizce geçip oturdum… Herkes birbirine bir þeyler anlatýyor; Korana’dan, siyasetten, asgari ücretten, Siha’lardan, Tiha’lardan, Karabað Savaþý’ndan, dem vuruyorlardý… Ben ise kendi garýnda için için yanan Mecnun gibi bir köþede konuþanlarý dinliyor, arkadaþlarý seyrediyordum. Aklýmdan her zamanki gibi hayatýmda önemsediðim tek bir insanýn sureti geçiyordu… Ýþte tam bu sýrada Gökhan abinin beni yýllar önce tanýþtýrdýðý semtin delisi Behram abi çýkageldi… Benim, Behram abiyle tanýþýklýðýmýn üzerinden bugün itibariyle 3 yýl 8 ay geçmiþ… Onu ilk gördüðümde çok irkilmiþtim. Hayatýmda onun kadar pis kokan, üstü baþý kir pas içinde bir insan görmemiþtim. Zaten ilk tanýþmamýzda ona elimi uzatmamýþ, iki kelime konuþmamýþ, hatta kokusunu almamak için hýzlýca dükkanýn içine atmýþtým kendimi… Ancak geçen zaman içinde insanýn hem burnu, hem zihni, hem gönlü bazý þeylere alýþýveriyor. Gökhan’ýn dükkanýna her ziyarete gittiðimde Behram’ý birilerine vaaz ederken görüyor, ben de sohbete ara sýra dahil oluyordum. Ýþte böyle böyle ben de Deli Behram ile tanýþma þerefine nail olmuþtum…

Behram, üstü baþý kir pas içinde, çok pis kokan biri olsa da ahlakýnýn güzelliði, sohbetinin derinliði ve tatlýlýðý, farklý düþünceleri dile getiriþ þekli beni kendine hayran býrakmýþtý… Abimizdeki üslubun lirik havasý, muhteþem ses tonu ve hitabý beni kendine çekmiþ, zamanla onun en iyi dinleyicilerinden biri haline gelmiþtim. Sanki o cevher de ben de onun arazýydým. Garip bir ikili olup çýkmýþtýk… Onu tanýyanlarýn çoðunun bu bilge kiþiliðe “Deli Behram” demesine bir anlam veremiyordum. Zira konuþmasýnda en küçük bir delilik emaresi göremiyordum… Üstelik Behram çok soylu bir ailenin son temsilcisi ve oldukça da varlýklý birisiydi. Aslýnda deli deme sebepleri onun meczup gibi giyinmesinden ileri geliyordu… Behram’ýn elbisesi masa örtüsü gibiydi. Bu öyle bir elbise ki rutubetli, çürük, buruþuk, lekeli ve yaðlýydý… Onunla konuþurken deðmemeye, dokunmamaya özen göstererek konuþuyordum. Zaten Behram’ýn topu topu bir kat elbisesi vardý. Onu da sýrtýna atar parça pençik olana kadar giyerdi. Ayný elbiseyi bir yýl sýrtýnda taþýdýðýný bilirim. Nihayet bu elbise giyilemeyecek, el sürülemeyecek hale gelince gidip kendine yeni bir elbise alýr, eskilerini oraya býrakýr, yenileri de sýrtýna çeker bir süreliðine ortalýktan kaybolurdu. Behram’ýn bu tavrýný da anlayamýyordum. Ýnsan yeni aldýðý kýyafetleriyle gezmeli, tozmalý deðil miydi? Bize göre öyleydi de ona göre öyle deðil imiþ! Yeni elbiseyi sevmiyordu, bir türlü de alýþamýyordu. Ýlla o elbisenin de ütüsü bozulmalý, temizliði gitmeli, þýklýðý ve ýþýltýsý kaybolmalýydý ki öyle çýkabilsindi insan içine… Onu yeni bir elbisenin içinde; tedirgin ve neþesiz görünce daha çok þaþýrmýþtým. Hatta herif elbisesi eskisin diye rast gele yerlere koyar, çamura atar, kumaþýn sarkmasý için elinden gelen her þeyi yapardý. Ýyice eskiyince o vakit Behram elbisenin içinde daha rahat nefes alýr, özgüveni yerine gelir ve kendini daha rahat ifade ederdi…

Behram’ýn su ile de arasý yoktu. Yani yýkanmaktan, banyo yapmaktan adeta nefret ederdi. Birkaç kez onu hamama götürmeyi teklif ettiysem de baþarýlý olamadým. Hamam deyince gözlerini fal taþý gibi açar:
– Beri bak! Ben, ýlýk suyu da soðuk suyu da sevmem- derdi.
Bir gün: “Behram abi gel birlikte hamama gidelim. Seni bi güzel keseleyeyim” dediðim hemen bir bektaþi fýkrasý anlatmýþtý.
Fýkrayý hatýrýmda kaldýðý þekliyle nakil edeyim:
“Bir gün “Piri fani bir Bektaþi’ye; “Pirim yýkan, temizlen iyi gelir sana” demiþler de Bektaþi: “Yooo!” demiþ: “Cenabý Allah, ademi topraktan yarattý, öyle su ile oynarsa çamurlaþýr…” demiþti.
Ayrýca o uslanmaz bir sigara tiryakisiydi… Sigaranýn biri bitmeden diðerini yakýyordu. Öylesine çok sigara içiyordu ki inanýr mýsýnýz o parmaklarý tütün sarýsýna dönmüþ her parmak adeta bir sigarayý andýrýr hale gelmiþti. Birkaç sene önce Rüstem Aðabey’in düðününe gelmek istemiþti. “Olur” dedik aldýk arabaya da kokusundan birkaç arkadaþ neredeyse istifra edecekti.
-“Abi gel bir hamama oradan berbere bir de þu ayakkabýlarý bir boyacýda boyatýp öyle gidelim düðüne” dediysek de ne mümkün… Adam hamamdan, ayakkabýcýdan, berberden, sudan vahþi bir kedi gibi kaçýyordu. Onun için kirlenmek, kirli kalmak doðal ve güzeldi. Hayatýndan memnundu… Bir kez olsun saçýný taramazdý. Bir kez olsun diþlerini fýrçalamazdý. Bir kez olsun elbisesinde bir ütü izi göremedim… Sabahlarý kalkar kalkmaz dört diþli tahta taraðý andýran parmaklarýný yapýþ yapýþ olmuþ saçýnýn arasýndan bir defa geçirip, arkaya atar, ondan sonra da çýkýp keyfine bakardý. Onun için kirli yer, artýk yemek, kötü insan anlamsýzdý! Nerede olsa vurur kafayý yatar, ne bulsa yer yutar, kimle olsa çenesi düþüne kadar konuþabilirdi! Ömrünü Balat’ýn dar sokaklarýnda, kahvehanelerde, birahanelerde geçirirdi. Onu kah lüks lokantalarda zengin biri gibi yemek yerken, kah otel çöplüklerinin dibinde evsizler gibi karnýný doyururken görebilirdiniz… O, asla bir þeyden iðrenmezdi, tiksinmezdi…

Bir gün, Beyoðlu’nda arabanýn içinde bir arkadaþýn gelmesini bekliyordum. Beklediðim yer Galata Kulesi’ne yakýndý. Tam hizamdaki bir meyhaneden bana seslenerek yanýna çaðýrmýþtý. Vardým yanýna bi baktým ki masada 35’lik bir raký! Açmýþ, karþýsýnda Afrikalý ne idüðü belirsiz bir zenci ile oturmuþ hem raký içiyor hem de þakýr þakýr Ýngilizce ve Fransýzca konuþuyordu…
– Gel Yuþa, sen de otur kuzum bir tek de sen at- dedi.
Geldim oturdum oturmasýna da kiminle konuþtuðunun farkýnda bile deðildi…
Bir keresinde de Çorlulu Medresesi’nde nargile tüttürürken gördüm onu. Vaktiyle Boðaz’daki yalýsýnda çalýþmýþ aþçýbaþý ile hararetli bir þekilde tavla oynuyordu.
Behram abi hayatým boyunca tanýdýðým insanlar arasýnda en iyi niyetli, en temiz yürekli insanlardan biridir. O herkesin gerçekten iyiliðini isterdi. Ona bakýnca sanki kendi yüreðimi görür gibi oluyordum. Herkese hürmet ederdi. Çocuklarla ve yetiþkinlerle gayet sarih ve güzel bir Türkçe ile konuþurdu. Herkesin saadet içinde yaþamasýný arzu eder, müþkil durumu olan var ise önce dua eder imkanýný da hemencik son kuruþuna kadar seferber ederdi.
Bize:
– Hazýr þeylere asla alýþmayýn– derdi.
Bir gün Gökhan abinin dükkanýnda bulunan herkese lahmacun-ayran ýsmarlamýþ biz týkýnýrken o da sanki aç çocuklarýný doyuran baba gibi sigarasýný tellendire tellendire seyretmiþti… Bazen konuþurken coþardý. Öyle hikayeler anlatýr, bu hikayelerden öyle felsefik söylemler çýkarttýrdý ki sanki içinde küçük bir Aristo yaþýyordu.
Bir gece yine bir sohbette tüm arkadaþlara hitaben;
“Ýnsanoðlu rahat istiyorsa kendisini yorucu, hýrpalayýcý kötü tüm düþüncelerden arýndýrmalý! Kiþi kendi düþüncesini esaslý konulara yönlendirmeli, yüksek iþlere kafa yormalý ve ne kadar teferruat varsa bu düþüncelerden de acilen uzaklaþmalý… Düþünün 24 saat içinde beyninizi lüzumsuz, saçma, faydasýz þeylerle yorarsanýz hiç enerjiniz kalýr mý?
– Hayýr…
Bir kýyafet, bir araba bir saat, bir aksesuar düþüncesini bile sýrf gösteriþ için istiyorsunuz… Pantolonum filanca marka, filanca renk olmalý, ayakkabým þu renk, bu marka olmalý, gömleðim Armani olmalý… Ýþte bu düþünceleri her gün bir saat kafanýzda taþýsanýz yýlda kaç saatinizi boþ iþlere ayýrdýðýnýzý hesap edip görebilirsiniz… Hatta hangi insanla konuþacaðýnýza, ona nasýl davranacaðýnýza, kadýnlara nasýl hitap edeceðinize kadar lüzumsuz iþlere çok kafa yoruyorsunuz. Ýnsanlarý ayýrarak, adamlarý kayýrarak öylesine boþ iþlerle meþgul oluyorsunuz ki bu sizi periþan etmez de ne eder?
Kaç kez “bu iyi insandýr” diye seçtiðiniz kiþiler buna layýk çýktý?
Onlarýn birer beþer, þaþar olduðunu bildiðiniz halde yaptýðýnýz seçimlerinizden hanginiz mutlu oldunuz?
Ben sizlerin düþündüðü bu saçma sapan hiç bir düþünceyi kafamda taþýmam.
Asla insan, cinsiyet ayýrmam.
Zenginle, fakirle, ünlüyle, çöpçüyle, katille, mühendisle her kim olursa olsun konuþur kimseye de fenalýk düþünüp gýybetini yapmam.
Ama siz, bunca elemelerinize, seçmelerinize ve kriter belirlemelerinize raðmen en sevdiðiniz insanlarla kaçýncý dargýnlýðýnýz, kaçýncý kavganýz diye sorsam hepiniz oturup bana roman yazarsýnýz deðil mi?
Bir de þu izzetinefis meselesi yok mu, iþte asýl insanlarý yok eden, harap eden iþte bu durumdur…
Bir insanýn selamýna, tebessümüne, söylemiþ olduðu bir söze dikkat kesilip yapýlan her hareketine mana vermeye, her buluttan nem kapmaya çalýþýrsanýz; sonrasýnda dalgýnlýkla söylenmiþ bir sözün sizi nasýl meþgul ve iþgal ettiðine sonradan üzülürsünüz…
Size kim cahil derse desin, size kim üslup öðretmeye kalkarsa kalksýn sizde bu uyarýlar veya ikazlar karakterlerinizde hiç bir deðiþime sebep olmayacaktýr!
Çünkü “can çýkar huy çýkmaz!” hem Allah Kur’an-ý Kerim’de: “Herkes kendi karakterinin gereðini sergiler” (Ýsra suresi) demiyor mu?
O halde beyninizi böylesi saçma sapan düþüncelerle doldurmayýn… Doldurursanýz bunun ceremesini sizden baþka kimse çekmez ve ömrünüzü boþ yere heba eder, hastalýklara yakalanýp kendi dünyanýzý baþýnýza kendiniz zindan ederseniz…”- diye mini bir hitapta bulunmuþtu.

Gerçekten onun gibi canýmýn istediði yere gitmeyi, her yerde yatmayý, her insanla sohbet etmeyi derinlemesine düþüncelerimin içinden geçirince hak verdim Behram abiye… Bu düþüncenin beni özgürleþtirdiðini hissettim. Çünkü bu zamana kadar ben hiçbir zaman kendi keyfime göre hareket edemedim. Hiç bir zaman kafama göre bir ömür süremedim…
Hep bir sorumluluk duygusu ve koþuþturmacanýn içinde enerji harcýyordum… Bunu derken sorumluluklarýmdan kaçayým demiyorum ancak lüzumsuz bir sürü düþüncenin belleðimden silinmesi düþüncesi bile zihnimin sakinleþmesine, sorunlarýmýn yok olmasýný saðlamýþtý.

Ýnsan belleðinde dolaþan þu “… mý acabalar”, akýllý telefonlarý vücudun bir parçasý gibi kullanarak kendisine gelen her mesaja, her iletiye, her habere merakla bakýp yanýndakini görmemesi etik bile deðil iken, herkesin sorununa ortak olduðu yetmiyormuþ gibi bir de dünyayý çekilmez kýlanlarla birlikte hayat sürmeye çalýþmasý yaþam enerjisinin yok olmasýna neden oluyor gerçekten..
Oysa Behram’ýn benimsediði bu hayat her insanýn dimaðýný hakikatten dinlendiriyor… Hatta neþelendirip gülümsemesine bile sebep oluyor.
Hem insanýn dýþýnýn, nasýl göründüðünün ne önemi var? Evet onun dýþý pisti. Farz edelim ki onu yýkadýk temizledik. Ya içi pis olsaydý? Yüreði, dünyasý, niyeti kötü olsaydý ne yapardýk? Ýþte bu sorularýn cevabýný düþününce herkesin deli dediði Behram’ýn, aslýnda gördüðüm en akýllý adamlardan biri olduðuna daha çok inanmaya baþladým. Hem saðlýðý, sýhhati de yerindeydi. Üstelik demir gibi bir vücuda ve müthiþ bir baðýþýklýk sistemine sahipti. Onu tanýdýðým günden beri bir kez olsun hasta olduðunu görmemiþtim. O yýrtýk pýrtýk elbisenin içinde; benden daha saðlýklý, sýhhatli, mesut ve bahtiyar görünüyordu. Hayatýný Ýstanbul’un en izbe mahallesinin en berbat sokaklarýnda; orada burada þurada yatarak, yiyerek, içerek geçiren Behram kendi yataðýný yorganýný bir tosbaða gibi sýrtýnda taþýyordu. Yazýn kýrda, kýþýn naylon pencereli bir viranede ateþ baþýnda ýsýnarak hayatta pekala kalabiliyordu. Açýkta yatýyordu, ballicilerle düþüp kalkabiliyor, katillerle görüþüp konuþabiliyor, haftalarca, aylarca yýkanmadan yaþayabiliyor, hiç çamaþýr deðiþtiremeden yýllarca saðlýklý kalabiliyordu.

***

Ýþte herkesin deli dediði ama gerçekte bilge bir insaný bir sene önce aþýk olduðu bir kadýnla evlendirmiþtik. Kadýnýn niyeti belliydi. Behram abinin ruhuna deðil, malýna mülküne aþýktý… Üstelik çok titiz bir kadýn olduðu için o kirli elbiseler içindeki sapasaðlam abimize evlenmek için “temizliði” þart koþmuþ, her gün banyo yapmazsa evlenmeyeceðini söylemiþti… Bizimki de aþýk olduðu için bu þartý kabul etmiþti. Nihayetinde Behram abi artýk evliydi. Her sabah, her akþam banyo yapmak, suya sabuna dokunmak zorundaydý. Evlendikten 4 ay sonra Balat’da karþýlaþmýþ hoþbeþten sonra; “Dostum bu kadýn beni ördek gibi suyun içinden çýkartmýyor!”, “Artýk üstüm baþým pak, elbiselerim ütülü, Alen Delon gibi görünüyor olsam da bir türlü suya, sabuna, banyoya alýþamadým. Vallahi bu su, temizlik beni öldürecek…”- diye aðlamaklý bir þekilde eþini bana þikayet ediyordu…

Çok üzüldüm bu haline… Ýçim kanadý. Sürekli banyo, sürekli su ve sabun ile karþý karþýya kalan Behram abi, her banyoya girdiðinde suyun altýnda nefesi tutuluyor, boðuluyormuþ gibi hissediyordu Allah bilir…
Ben de ayak üstü teselli etmeye çalýþsam da anlattýðý þeylere hem gülüyor hem de üzülüyordum için için… Eskiden o konuþkan, hareketli, hararetli Behram’ýn artýk neþesi yok olup gitmiþti… Birkaç hafta bana söylediði þikayetlerden sonra saðlýk sorunlarýnýn baþladýðýný iþitmiþtim. Bu sorunlar artarak devam etmiþ ve teleme peynirine dönen vücudu asrýn virüsü Covid’e yenik düþerek vefat etmiþ…
Bana kalýrsa Behram’ý virüs deðil alýþkýn olmadýðý temizlik öldürdü. Þayet o eski yaþantýsýna devam etseydi virüs de ona hiç bir þey yapamazdý..

***
Merhumu az sayýda mahalleli arkadaþlarla topraða teslim etmeye gittik.. Mezarlýðýna yaklaþtýðýmýzda mezarýnýn hemen yaný baþýndaki gürül gürül akan çeþmeyi görünce;
“Eyvahh! Burada da suyun dibine koymuþlar seni ey mübarek kardeþim…” diye iç geçirdim.
Ancak yatacaðý yer çoktan belliydi. Cansýz bedenini toprakla iyice kapattýk.
Sonra karýsý elinde büyük bir irbikle gelip mezarýn üzerine lokur lokur su boþaltmaya kalkýnca sinirim tepeme çýktý! Dayanamadým!
– Yenge haným!- diye baðýrdým.
– Allah rýzasý için bari bunu yapmayýn, bu suyu da dökmeyin eksik kalsýn ne çýkar yahu!- dedim.
Bu çýkýþýmý kim bilir belki de kýnamýþlardýr!
Olsun, ben ne düþündüklerini hiç önemsemedim Behram abi gibi. Hiç biri de umurumda deðildi..
Behram abinin mübarek ruhunun bu çýkýþým yüzünden bana teþekkür ettiðinden emin olsam da size bunu ispat edemem kardeþlerim… Bu ani yürek yangýnýmýn, bu garip iç sýkýntýmýn sebebi de o daha terki diyar etmeden önce gelip beni bulmuþtu…
Ne diyelim?
Ýstanbul’un baþý sað olsun.
Allah, Behram abiye rahmet eylesin.
Rabbim varsa günahlarýný baðýþlasýn ve onu cennetine koysun inþallah…
Tüm ölmüþlerimizin ruhlarý þad olsun! (Amin)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sevgi ve arkadaþlýk kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Caným Benim
Güzeller Þahý, Pervanene Selam Ver (!) Sen…

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aldanýyor Muyuz? Aldatýyor Muyuz?
Ehram Yokuþu, Beþiktaþ
Dörtnala
Bir Þey
Esre Âný, Hâr Âný…
Mavi Deniz Marmara ve Sen
Bir Ziyafet
Kim Bilir?
Tarziye / تَرْضِيَه
Çokça Pýnarýn Baþýndayým

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sakin Bir Acý [Þiir]
Geldim [Þiir]
Sözün Çiçeði [Þiir]
Gözbebeði Turþusu [Þiir]
Bir Hicran Naðmesi [Þiir]
Sevgiliye Hasretle [Þiir]
Geceye Kâside [Þiir]
Benimle Ölür Müsün? [Þiir]
Beste-i Nigar [Þiir]
Bilemezsiniz [Þiir]


Yûþa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aþýðý! Yayýncý, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.