Her þey ancak sevgiyle satýn alýnabilmelidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Ýzedebiyata yeni üye oldum. Amacým, engellerle karþýlaþýp yazýlý basýnda ses duyuramayan sanat ve düþünce insanlarýný tanýmak, okumaktý. Gerekirse yorumlar yazarak yalnýzlýklarýný paylaþabilir, sevgiyi, saygýyý en çok hak etmiþ böyle bir emeðe desteðimi sunarým belki, diyordum. Çünkü politik ve ekonomik ortamýn egemenleri, kendi “Hýk deyicileri”nden baþka seslere artýk hiç dayanamaz hale gelmiþti, bu sesleri boðmak için her yolu dener olmuþtu. Yýllardýr çok okur, az yazar, yazdýklarýmý da çöpe yollarým. Beðenmem kendi yazdýklarýmý. Yazgý mý demeliyim, rastlantý mý, bilemiyorum. Selçuk Üniversitesi’nden Ýslam Hukuku profesörü sanýyla maruf, Orhan Çeker adlý zat, günlerce kamuoyunu meþgul eden açýklamasýný yapmasaydý, ben de Ýzedebiyat’ta bu yazýyý yazmak zorunda kalmayacaktým belki de. Çeker þöyle buyurdu: "Sorunun odaðýnda kim var? Kadýn var. Kardeþim sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karþýlaþman sürpriz olmayacaktýr. Tahrik ettikten sonra sonucundan þikayet etmen makul deðildir. SUÇTA DEKOLTE VE TAHRÝK EDÝCÝ KIYAFET VAR Bu konuda suçu iþleyenleri savunduðum anlaþýlmasýn. Elbette iþlenen suç son derece iðrençtir. Lakin bu suçun iþlenmesinde dekolte ve tahrik edici kýyafetler giyinen kadýnýn da etkisi küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Bu konuda tabi ki erkek suçludur ama kadýnýn da suçu gözardý edilirse meseleyi çözümde yanlýþ adým atmýþ oluruz. Bu olayda her iki taraf da suçludur." Prof. Çeker, "Öncelikle belirtmeliyim ki dinimizde böyle bir ceza yok. Bu siyasi otoritenin kararý ile uygulanan bir ceza yöntemidir" dedi. Kaynak : http://www.internethaber.com/dekolte-giyene-tecavuz-ederler-328464h.htm#ixzz1EVxV6MKo Þimdi, bu sözlerin neresinden tutalým? Yoruma gerek var mý? Böyle tepki uyandýracak her beyanlarýnda yaptýklarý gibi, ya söz maksadýný aþýveriyor ya da yanlýþ anlaþýlýyor. Aðababalarýnýn da klasik yöntemi bu yaklaþým. Freud, Günlük Yaþamýn Psikopatolojisi adlý yapýtýnda, doðaçlama konuþmalarýmýzda, bilinçdýþýnýn, neleri, nasýl, hangi yollarla dýþavurduðumuzu çok güzel anlatýr. Freud’dan edindiðimiz bilgilerle kendimizi ve çevremizi gözlediðimizde onun ne denli haklý olduðunu anlarýz. Prof. hazretlerinin buyurduðu fetva, kendi bilincinin, nasýl bir hastalýklý ayrýmcýlýk, ilkellik, acýmasýzlýk ve þiddetle örüldüðünün resmini sunuyor bize. Ne yazýk ki artýk, toplumumuzda böyle kafalar egemen oluyor, hamam böceði hýzýyla ürüyor. Çok çocuk yapmaya çaðrý da bu üretimi arttýrmaya yönelik deðil mi? Büyük devlet adamlarýmýzýn (!), giyim kuþam, örtünme, içki konularýna yaklaþýmý çok mu farklý? Çeker’in sözleri, güvenlikle iligili kurumlardan, yargýya, eðitim kurumlarýndan týbba, giderek toplumdaki her bireye, iktidarýn tüm olanaklarý kullanýlarak dayatýlan temel anlayýþýn dillendirilmesidir. Bilim adamlarý hapisanelerde, mahkeme kapýlarýnda çile çekerken, üniversiteler, okullar bu kafalarla dolduruldu. Kadýnla neden bu kadar uðraþýlýyor? Kadýn, nüfusun yarýsýdýr. Doðurganlýk ve ana olma özelliði nedeniyle her deðerin üretiminde baþattýr kadýn. Anne, yaþamýn ilk algýsýdýr çocuk için. Beslenmedir, korunmadýr, güvendir, dil ve düþüncedir, düþlemdir. Anne-çocuk tek ve tümdür. Kadýný sürekli geriye itmek, sosyal yaþamdan uzaklaþtýrmak, eðitimsiz býrakmak, ikincil ve uysal kýlmak, eve kapatmak, salt cinsel nesne olarak algýlatmak (Dahasý kârlý bir tecim metasý), her yalana kanan SÜRÜ ÜRETÝMÝni gerçekleþtirmede en etkili yoldur. Tek ve asýl Amaç da iþte budur. Ýnanca saygý, özgürlükler ve benzeri yaklaþýmlar, tamamen kýlýftýr. Bu kýlýfýn binlerce yýldýr sökülüp atýlamamasýnýn temel nedenlerinden biri de, günümüzde özellikle Ýslamiyet tarafýndan sahiplenilip güçlendirilmesidir. Diðer tek tanrýlý dinler, farklý coðrafyalarda, geliþmiþlik düzeyini ilerletmiþ ülkelerde, bu niteliðinden çokça ödün vermek zorunda kalmýþtýr. Bu konularda teolojik incelemelerinden çok yararlandýðým, Ýzedebiyat yazarlarýndan Sn. Hulki Can’ýn yürekli yazýlarýný izlemenizi öneririm. Yýllar önce, türbanlý öðretmenleri okullara sokma giriþiminin baþlangýcýndan kalma bir anýmý aktarmak isterim. Böyle bir öðretmenin, bulunduðum okula atanacaðýndan söz ediliyordu. Okul müdürüne gidip, insanlarýn inançlarýyla, giysileriyle bir sorunum olmadýðýný söyledim. Ancak, benim de inançlarým ve hoþlandýðým bir giyim tarzýnýn olduðunu anlattým. Ben, insanlar çýplaklaþtýkça ve bunu yadýrgamayýp doðal yaþamýn bir parçasý haline getirdikçe kadýn ve erkeðin özgürleþeceðine, ayrýmcýlýðýn yok olacaðýna ve þiddetten arýnacaðýna inanýyorum. O zaman, benim de inancým doðrultusunda giyinip gelme hakkým yok muydu? Ama toplumdaki anlayýþla ortalamada uzlaþmak için ödün veriyordum. Eðer, türbanlý öðretmen okula geldiðinde, ben de bikinimle gelecek ve inancýma saygý göreceksem hiç sakýncasý yoktu. Bunu basýný çaðýrarak ve kesinlikle yapacaktým. Aksi tavýr, kendi inancýma ve kendime saygýma ters düþerdi, bu yükü kiþiliðim taþýyamazdý. Elbette doðacak riskleri karþýlamak benim sorunumdu ve müdür beyi ilgilendirmezdi. Emekli olana deðin türbanlý meslekdaþýmla ayný yerde çalýþma þansým olmadý. Direniþ, yaþamýn içinde ve edimdedir, direnmeyi gerektiren o andadýr, sözler uçup gider. Atý alan Üsküdar’ý geçer, çoktan geçti. Þimdi...Bir yandan topluma dayatýlan çaðdýþý bu görüþler, diðer yandan doðal akýþýyla seyreden, iletiþim çaðýnýn olanaklarý sayesinde de gizlenemeyen capcanlý, cývýl cývýl yaþam. Yetiþen gençlik...Her nesnenin, her deðerin metalaþtýrýlarak en ince yöntemlerle pazarlanmasý...Sanallýk, sanallaþma, sanallaþtýrma...Klasik dinlerin kurallarýndan kaçan gençliðe postmodern dinlerin cafcaflý çaðrýlarý... Bunalan, þaþkýna dönen gençlik...Ýntiharlar, cinayetler, uyuþturucular ve de pornolar... Ve yakýnmalarýmýz... “Nerde bizim zamanýmýzdaki gençlik?...” Kadýnýn konumunu ve ona biçilen rolü, en baþta örtülü kardeþlerimin, bir de bu açýdan sorgulayacaklarýný umuyorum. Hayat, gidiþattan ve yenilgilerden umutsuzluða kapýlýp, emeklilikte þöyle köþeye çekilip, Ege’nin görkemli ýssýzlýðýnda, kendi kendine okuyup yazma, çiçek böcekle uðraþma, çocuklarýna ayýramadýðý zamanlarý, torunlarýn getirdiði zevkle deðerlendirmeyi de çok görecek galiba. O nedenle, kalemi okur için oynatmaya böyle bir yazýyla MERHABA dedik. Okur musun, okumaz mýsýn? Senin bileceðin iþ sevgili okur. Bundan böyle yazar mýyým, yazmaz mýyým? Onu da zaman gösterecek herhalde...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |