• İzEdebiyat > Deneme > Toplum |
601
|
|
|
|
İnsan doğar, büyür, olgunlaşır, yaşlanır ve ebedi aleme doğru yoluna devam eder. Peki, kimin kaç duraklık bi seyahate çıktığını bilmediği bu yolculuk sonucunda neyi elde eder insan? Veya insan neyi elde etmesi için gelmiştir dünyaya? Sizde Bismillah deyin ve başlayın. selam dua ve muhabbetle |
|
602
|
|
|
|
Bir deniz resmi çizdim. beyaz ışıklar çizerken sularına göz kamaştırıcıydı. Mor ışıklar ruh okşayıcı, sarı ışıklar göz alıcı, turuncu ışıklar can yakıcıydı. Kırmızı ışıklar kalbimdi. Duygularım gibi dalga dalgaydı ve ben çizdiğim o deniz resminde su alan bir sandaldım. Küreklerim ve güvertem yalnızdı. Ve ben deniz ortasında geceleri insanlara bırakan gün batımıydım. Tüm güzelliklerin ortasında kaybolan ve en son hayatının tüm renklerine simsayah boya çeken bir ressamdım. Bir sandal yalnızlığında kendi karanlığını yaratan yüreğinde gün batımları eksik olmayan bir ressamdım. Kimsenin duvarına sığmayan resimler yaptım. |
|
603
|
|
|
|
Bilemiyorum Avrupa'nın ya da başka kıtalar da ki ülkelerde de bu tarzanca konuşuluyor mu? Onların eğitimi bizden daha ileri de olduğu için tarzanca ile pek de işleri olmadığını tahmin edebiliyorum... Orada ki insanların bir çoğu kendi ana dilleri ile birlikte en az bir iki yabancı dili şakır şakır konuşuyorlar. |
|
604
|
|
|
|
Gerçekten de aşk eşittir yalnızlığa o da eşittir hayata. Evet hastalık çaresine eşit . Peki ama hangisi hastalık, hangisi çare? |
|
605
|
|
|
|
Gelin kendimizi de okumayanları da bu dertlerden kurtaralım ve okumama şenlikleri ve etkinlikleri düzenleyelim.
|
|
606
|
|
|
|
Güzel yaşamın 10 gizli anahtarları. |
|
607
|
|
|
|
Artık o,yok…kaşıyla, gözüyle,kanıyla -canıyla yok oluyor… dönüşü olmayan bir yola çıkıyor… bir daha gelmiyor. “Bir dahaki sefere” o, yok ki!! |
|
608
|
|
|
|
Tefrikayı tamir için büyükler şöyle düşünmemizi tavsiye ediyor: “Benim fikir ve görüşüm doğrudur’ veya ‘daha güzeldir’ demeye hakkınız var, fakat ‘sadece benim görüşüm doğrudur’ demeye hakkınız yoktur.” |
|
609
|
|
|
|
Öyle bir hayat hikayesi anlattın ki bana yaşamsal fonksiyonlarımızın gereksiz olduğunu düşündüm bir an, acının ne kadar da yakıştığını öğrettin vatanperver olmanın kucağında. "Atam izindeyiz" demenin ağızlarda değil Sınır karakollarında verilen kayıpların çizgisinde anlattın, anlatılması gereken en iyi şekilde |
|
610
|
|
|
|
düşünmek lazım bizim merakımız neyedir diye, eğer merak alanımızı tespit edersek, nasıl kişiliğe sahip olduğumuzu da ortaya çıkarmış olacağız. |
|
611
|
|
|
|
… işte böyle bir insanlıkta şuçtan söz etmek imkansız olacak ve öyle olmasındansa şuç işlemek daha iyidir.
|
|
612
|
|
|
|
Açlık tinde ve maddede ne ifade ediyorsa, neyi sağlıyorsa dünyayı da o yönetiyor galiba...
|
|
613
|
|
|
|
/Kudüsü kalbinizde taşıyın!/ |
|
614
|
|
|
|
Kalemi kağıdı elinize alıp, çok özlediğiniz birine, en son ne zaman bir mektup yazdınız? |
|
615
|
|
|
|
Bademler köyü her zaman ilklerin köyü olmuştur. Köyü ilk olarak tiyatrosuyla tanıdık. Daha sonra köylerinden çıkan bir Takal Baknı'nı, Mahmut Türkmenoğlu nedeniyle daha yakından tanıdık |
|
616
|
|
|
|
Her ne kadar bazı etkinlikler bizleri heyecanlandırsa da, Malatya eski Malatya değil.
Her ne kadar ilimize davet edilen hocalar, ilim adamları, bilim adamları hatta film adamları Malatya’ya methiyeler yağsa da Malatya (şimdilik) eski Malatya değil.
Temennimiz ve özlemimiz; Malatya’mızda çıkar ilişkilerin bir kenara bırakılıp kardeşlik ilişkilerinin yeniden izale edilmesidir…
|
|
617
|
|
|
|
"Babası gelirken baklava alır mısın?Kızımızın tatlı zamanı geldi!!!! "
|
|
618
|
|
|
|
hüzün ve kapitalizm ilişkisi |
|
619
|
|
|
|
Düşünün ki; duvarındaki tuğlalardan biri olarak bulunduğunuz bina, hapishane olarak kullanılmaktadır. Siz, bir tuğladan ibaret varlığınızla hapishane değilsinizdir kuşkusuz ama oluşumundan ayrılamadığınız binanın bütünlüğündeki işlevinizle, o ruha, hapishanenin ruhuna aitsinizdir. Kölelik çağında sistem, insanın, toplumun hangi katmanından olursa olsun, ruhu köleliği içselleştirmiş birer sistem parçası olarak varlık bulmasını şart koşar. |
|
620
|
|
|
|
Birinin koşarak durağa gelip,aniden durup,ellerini cebine koymasını normal karşılamıştı insanlar. |
|