Çok sıradan bir öğle yemeğiydi bizimkisi. Yeni evlenen hanım bir arkadaşımla; havadan, sudan, işten, geçmişten, gelecekten sohbet ediyor bir taraftan da ne güzel kahvelerimizi yudumluyorduk Ne ara konu zamanın kıymetini bilmeye geldi inanın ben de anlamadım ama tam iki saat boşa geçirilen saatleri konuştuk
Çok mu zor?
İnsanın kendi ayaklarının üzerinde durabilmesi,
hiçbir menfaate boyun eğmeden,
kimseye teslim olmadan,
alnı ak, yüzü pak İşte ben buyum! diyebilmesi
Mevcut enerjisiyle,
başkalarının yaptığına göz koymadan,
ötekilere sırtını dayamadan,
kendi yağıyla kavrularak geçinebilmesi
Sahip olduklarıyla yetinerek,
yeri geldiğinde egosunu dizginleyerek,
imkânlarının elini kolunu bağladığı durumlarda dâhi hâline şükrederek
mutlu olabilmesi
Hep yukarıdakilere bakıp özenmek yerine,
aşağıdakilerin hayat şartlarından kendine pay çıkarabilmesi,
gerçekten merak ediyorum; çok mu zor?
Neden insanlar, başkaları gibi olmanın derdindeler?
Filmler, diziler, sosyal medya, magazin programları
defalarca haykırdım bir türlü sesimi duyuramadım.
Ekranın önü ve arkasındaki gerçekler, aynı değiller,
bunların hepsi kurgu,
bunların hepsi sahte karakterler.
Gazetelerde, haber bültenlerinde şahsi youtube sayfalarında boy boy görülüyor,
kara büyüye tutulanların başlarına gelenler,
her şey gün ışığı gibi ortadayken,
niçin benliklerini kaptırıyor, gencecik nesiller?
Renk skalasında, grinin tonları, net görünmese de,
hayatın içinde onun farkına varmak,
gerçekten çok mu zor?
Biliyor musunuz?
Artık kan emici vampir insanlardan,
binlerce kilometre uzağa kaçıyorum
Yani sadece kanlarımı emseler vallahi, billahi razıyım,
hayallerime, umutlarıma da musallat oluyorlar.
Onun için üzülüyorum.
Önce kendilerini şirinlik muskası gibi gösterip,
sonra hemen kandırıyorlar
Yakaya bir yapıştılar mı,
mümkün değil, bir daha bırakmıyorlar.
Hepinize bir kardeş tavsiyesi; aman ha aman! Bu vampir insanlara dikkat edin!
Geç kalınmış pişmanlığın ardından toparlanması,
çok zor oluyor zira
İşte böyle bizimkisi bir sıradan öğle yemeğiydi
yeni evlenen ve çok değer verdiğim akademisyen bir arkadaşımla sohbet ediyorduk.
Konu, zamanın kıymetini bilmeye gelmişken,
boşa geçirilen saatlerimize değindik.
Arkadaşım, hem çalışan hem de akademisyen bir kadın olmasına rağmen,
televizyonun karşısında bile el işi yaptığını, hiç boş durmadığını anlattı.
Çok şaşırdım
Hakikaten bu devirde el işi yapan kadın kaldı mı?
Onunla da şaşkınlığımı paylaşınca,
Yuşa basit bir şey söyleyeceğim: Eskiden bu kadar panikatak vakası var mıydı?
Bence insanlar boş boş oturmaktan, kendileriyle uğraşmaktan hasta oluyorlar!
diye kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek bir şey söyledi
İnanın hiçbir şey söyleyemedim ve cevap veremedim.
Doğru söze muhalefet edebilmek,
hak verirsiniz ki pek de kolay olmuyor
Kalın sağlıcakla