• İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey |
221
|
|
|
|
Çok mu sizin keçiler? Duyamadım bin beş yüz iki bin kadar mı dediniz? Hani meşhur Silifke Türküsünde var ya ''Aaaslı yok yaylasında bin beş yüz koyunum var benim.'' diye de devam eder gider. ''Ama o türkü de geçenler koyun mu diyorsunuz?'' Olsun ne fark eder ha koyun he keçi... Canım siz de keçi gibi inat etmeyin her konuya... Abdurrahman Çelebi onlar. ''Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi.'' derler ya... |
|
222
|
|
|
|
ben bir ütopyanın neferiyim |
|
223
|
|
|
|
GELİN OKUYALIM ZAMANIN DURAĞANLIĞIN DA YÜREĞİMİZİN PERVASIZLIĞINI...... |
|
224
|
|
|
|
O asker ocağında haksız yere yenilen sopalar, aile ortamında birbirlerinin kul haklarına giren ana, bacı, kardeş ve bilumum akrabalar, ticaret hayatında tahsil edemediğiniz alacaklar. Bunların hepsinin mutlaka bir hesabı var. Hem dünyada hem de ahirette... İyi ki de var, iyi ki de günü gelince hesabı sorulacak...
|
|
225
|
|
|
|
Bazı anketlerde üç şıklı sorular sorulur: “Evet”, “Hayır”, “Fikrim Yok”
Soru her ne kadar masum gibi dursa da bana pek masum gelmez. Bilmiyorum, edebiyatçılar ya da felsefeciler ne derler bu hususta.
Soru garip, eğer kesin neticeli bir anket ise neden fikrim yok şıkkını koyarlar. O konuda fikri olmayanlar neden fikrim yok şıkkının işaretleyerek fikir belirtirler?
|
|
226
|
|
|
|
2008 YILI HACIBEKTAŞ ETKİNLİKLERİ İLE İLGİLİ İZLENİMLER |
|
227
|
|
|
|
Bazı devletlerin başındaki zatı muhteremler ihtiraslarının kurbanı olmaktan bir türlü kurtulamıyor. Varsa yoksa koltuk, koltuk olmadı, masa, sandalye, tabure, artık ne bulurlarsa oturacaklar üstüne... Aman dikkat edin bazı maddeler çok serttir bir yerlerinize batabilir, benden söylemesi... |
|
228
|
|
|
|
Yaşayabildiğimiz tek gezegen olan şu Dünya'da var olduğumuzdan beri birbirimize düşman olmaktan,kin gütmekten,nefret etmekten vazgeçmedik.Çocuklarımızı birbirine düşman yetiştirmekten vazgeçmediğimiz sürecede öldürmeye devam edeceğiz.bugün yeryüzünde cenneti yaşıyor oluyorduk. |
|
229
|
|
|
|
....Leyl nerdesin tut elimizden bırakma, Leyl bırakma bizi incinsen de sussanda unutma.. |
|
230
|
|
|
|
Televizyoncu kardeşlerimizi, Sokak röportajları yaparken izliyoruz. Bir Suriyeli vatandaşa mikrofon uzatıyorlar ''Siz de gidiyor musunuz?'' diye... Ne dese adam hani yıllar yılı bizim ekmeğimizi yemişsin suyumuzu içmişsin, derme çatma da olsa bir evde kalmışsın, komşuların belki yardım etmiş sana... Adamın dediği ''Burada para yok sigorta yok.'' Ne bekliyordun arkadaşım? Sen de ve senin gibi yüz binlerce insanda meslek var mı? Yok, hatta yok oğlu yok... Anca götür getir işlerinde çalışıyorsunuz... |
|
231
|
|
|
|
Sahte insanlar oluyoruz kimilerimiz hele de sosyal medyanın bu kadar içimize girdiği bu yüz yılda. Aşağılık komplekslerini üzerilerinden atamamış bazı tipler, kendilerini yüksek okul mezunu ya da gösterişli bir meslek sahibi ilan etmeye bayılıyorlar... ''Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.'' ata sözünü hiç akıllarına getirmiyorlar... Varsın kendi yalanlarının içinde debelensinler... |
|
232
|
|
|
|
"Ölür ise ten ölür; canlar ölesi değil" |
|
233
|
|
|
|
Madem 4.400 adım veya 7.500 altında atılan adım durumu kurtarmaya yetiyormuş da kardeşim bizi niye yıllardır on bin adım on bin adım diye fazla adım atmaya zorluyorsunuz? Bana fazladan attırdığınız adımlar için hakkımı helal etmiyorum sizlere... |
|
234
|
|
|
|
parçaladım yüreğimi köpeklere attım. salyadan sevgiler aktı duygularıma. ve dedim ki tanrıya suç senin onları insan diye çıkardım karşıma. ve ben kulların arasında bir ayrım yapmadım ondan sonra. yine dedim ki tanrıya: senin de suçun yok, insanlarla köpekleri birbirine benzettin. tanrı da dedi ki bana: yarattıklarım arasından insan iti kendi kişisel hayatının uyuzluğunu insanlığa ve bana mal etmeye çalışır, bir kemiktir dünya bunu unutma. sen insan kal mutlaka.
|
|
235
|
|
|
|
Dörtlü Nagıt diye bir yemek varmış. Sanki bir futbol takımının geri dörtlüsü gibi... Sağ bek Sarı Nagıt, sol bek top geçer adam geçmez Nagıt, ön libero sadece Nagıt, onun yan tarafında fırtına Nagıt... Breh breh breh! Adını bilmediğimiz, bilsek bile ne anlama geldiğini bir türlü çözemediğimiz yemekler bunlar. |
|
236
|
|
|
|
Ayrılıklarda insana bir acı vermez mi? Hem de, nasıl verir… Seven ve bir şekilde ayrı düşmüş iki sevgiliyi bir düşünün… Sevdiğinden ayrı olanın çektiği o biber gibi içi yakan acı ölümden beter deği midir? Ya ona kavuşamadan kaybetmek? Bir daha hiç görememek? |
|
237
|
|
|
|
Kişi başına düşen yıllık kitap okuma oranı gelişmiş ülkelerin ondan biri, yirmi de biri kadar bizim ülkemizde... Hakeza gazete okuma oranları da aynı şekilde düşük bir ortalamada seyrediyor. Okuyanlarında bir çoğu zaten ya yıldız fallarını ya da spor sayfalarını okumakla yetiniyor, gerisi fasafiso...
|
|
238
|
|
|
|
Dünden beri sosyal medyada Mursi paylaşımı, ağıtları ve ağlamaları son derece samimi bir hava içinde, adeta birbirini tetiklercesine dolaşıyor. |
|
239
|
|
|
|
Kimdir bu çevreciler? Ne yer ne içerler? Nelere karşı, nasıl mücadele verirler? Bu bahsi düşünürken Avrupa’nın çevreye bakış açısını ve Türkiye’nin nükleer santral yapmak için çırpındığı şu dönemleri kafamdan film şeridi gibi geçirirken aniden kelimelerin de boğazıma dizim dizim dizildiğini sizlere bilmecburiye söylemek zorundayım… |
|
240
|
|
|
|
İnsan ilişkilerinde olduğu benzeri, insan-kent ilişkisinde de diyalog önceliklidir. İnsanlar benzeri, kentlerin de insanlardan beklentileri vardır. Kente uygun davranmalarını, özelliklerinin fark edilip, değerinin bilinmesini bekler, kendisini yeğleyen insanlarından. |
|