• İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey |
521
|
|
|
|
Ünlü opera sanatçımız Leyla Gencer vasiyetinde, ölünce yakılıp küllerinin İstanbul Boğazı’na savrulmasını arzulamışlar.
Hayırlı olsun! Desek acaba “hayır” mı dilemiş oluruz? Yoksa “nayır, nolamaz” mı demiş oluruz?
|
|
522
|
|
|
|
Bir süre önceki yazılarımızın birinde eşekler üzerine bir yazı kaleme almıştım. Dünyada ve ülkemizde konunun engin uzmanları varken bize düşmez ama aynı konuyu ele almaktan kendimi uzak tutamadım... |
|
523
|
|
|
|
Günümüzdeki insanlar dünyayı gereğinden fazla ciddiye alıyorlar. Oysa ebedî hayat dikkate alındığında dünya hayatı ne kadar da kısadır. Bunu bile bile zamanımızdaki insanların alabildiğine lüks ve görkemli binalar yaptığını görünce şaşırıyorum. Dünya bu kadar ciddiye alınmaya değer mi? Türkiye’de istatistik verilerine göre ortalama ömür erkeklerde 65, kadınlarda 70 senedir. Bu sürenin 15 yılını(çocukluk dönemini) farkında olmadan yaşıyoruz. Kalıyor 50–55 yıl… O da dünya meşgaleleriyle öyle bir geçiyor ki hiçbir şey anlamıyorsunuz. Yaşı kemale eren, yetmişini deviren insanlara bugüne kadar neler görüp geçirdiklerini sorduğumuzda sadece yaşadıkları günü biliyorlar. Geçmiş geçmiştir; an bu andır.
|
|
524
|
|
|
|
Okumamak için saatlerinizin büyük bir çoğunluğunu o Amerikalıların aptal kutusu dediği televizyon karşısında geçiriyorsunuz... Gözlerinizin yorulduğunun ve devamında bozulduğunun farkında değil misiniz? Oysa kitap okumak belki televizyon seyretmenin dörtte biri kadar gözlerinizi yorar... |
|
525
|
|
|
|
Hayatımızı etkileyen bir çok şey var. Mesela duygular. Her türlü duygudan bahsediyorum. Sevgi, aşk, nefret, tutku, acı, açgözlülük ve korku... Ama bunların nedeni nedir diye sorsam cevap veremez çoğu insan... Çünkü düşünmeye vakit yok! Biz, yaşamamız için bahşedilmiş süreyi ziyan etmeyi tercih eden bir türüz. Bu yazı herkes gibi acelesi olmayanlar için... Unutmayın hızlı koşan sert düşer... Artık arınma zamanı, öğretilmişliklerden... |
|
526
|
|
|
|
TV reklamları bu ülkedeki psiko-sosyal bunalımın, hastalığın ve ruhsuzluğun çok açık bir göstergesi, adeta toplumdaki gidişatın, zavallılıkların, aczin, yenilginin, çürümenin ve kokuşmanın aynası olmuş. Ruhunu kaybeden toplumlar diğerleri karşısında başarılı olamaz, ruhsuz uluslar ezilmeye ve özgürlüklerini kaybetmeye mahkumdurlar. |
|
527
|
|
|
|
Duyduğumda şok olmadım. Hayrete de düşmedim. Dünyanın geneline bakıldığında, o kadar çok insan ölüyor ve öldürülüyor ki, hayret etmek için bile zamanınız yok maalesef. |
|
528
|
|
|
|
"Soma'daki madende yuzlerce isci yer altinda kaldi." |
|
529
|
|
|
|
Değişen dünyada, değişen eğitim sistemiyle, değişen yaşam tarzıyla, genç bireyin kendini toplumsal olaylardan uzaklaştırma arzusuna(!) yönelik bir eleştiri... |
|
530
|
|
|
|
Bakın bu ezan konusu ne kadar gündem tuttu... Neredeyse söylenen yalana kuşkuyla bakacak hele geldik. Adolf Hitlerin politika bakanı, bir yalanı sürekli söyleyip, söyleyen inanmaya başlarsa, çevrendeki insanların bir çoğu artık onu gerçek gibi algılamaya başlayacaklarını söylüyor. |
|
531
|
|
|
|
Ressam olsaydım kesinlikle basit insan manzaraları resmederdim. Sırıtık gülüşlerin, aptal bakışların ve çoğunluğu üniversite mezunu olan insanların resmini çizerdim. Ha sanmayın ki resimlerini yaptıklarımı fırça darbeleriyle döverdim ya da onlara söverdim. |
|
532
|
|
|
|
Havalı konuşma rehberi gibiyim.. |
|
533
|
|
|
|
Hekim'e ve sağlık çalışanlara uygulanan çağ dışı şiddet... |
|
534
|
|
|
|
Portekizli Futbolcuların otelinin önüne gidip de gürültü yapmak, avazı çıktığı kadar bağırmak, vuvuzela denen aletler ile gürültü kirliliği yaratmaya çalışmak, ancak cahil insanların yapacağı ve ahlak kurallarına da uymayan bir davranış kalıbıdır. Gücün yetiyorsa, çıkar oynarsın o takımın karşısına, yener ya da yenilirsin... Sporun içinden yenmek de var yenilmek de, yenilgiyi olgunlukla karşılamak da var... |
|
535
|
|
|
|
‘Boşluk’ herkesin içinde öylece durduğu sürece ‘anlama’ sorunsalının ve sırasız ‘yargı’ların ne gibi bir önemi olabilir ki...
Aşağıdaki metni anlamaktan aciz bir okurun boşluğu ile boşluğuna ürettiği çareler ve sorduğu sorular arasında ‘öfke’den başka nasıl bir bağ olabilir ki... |
|
536
|
|
|
|
Levye, kavgacı sürücülerin taş devrinden kalma silahı! |
|
537
|
|
|
|
Uyumayalım..Dünyamızı..Dünyamızdan önce ülkemizi gözleyin ve iyi analiz edein çağımızı.Bilgi depolayalım ki,fikir sahibi olalım. Sevgilerimle.. |
|
538
|
|
|
|
Sıra dışı bir vali” şeklinde bir cümleyle başlasam yazıma sizde nasıl bir çağrışım yapar?
Eminim çoğunuzda; Ayşe Kulin’in yazdığı “Köprü” romanını çağrıştırır…
Veya Kulin’nin romanından, Ahmet Yurdakul’un senaryolaştırdığı Köprü filmini |
|
539
|
|
|
|
Başın sıkışsın, kahpe felek. Kumarda para kaybet, vay kahpe felek. Takımın maç kaybetsin, kahrolası felek. Zenginlikten fakirliğe düş, alacağın olsun kahpe felek... Bu örnekleri tabi daha da çoğaltabiliriz. Biz, sen, ben adam gibi davranmıyorsak, yaşamıyorsak felek ne yapsın? Her şey Allah'ın yazdığı ilahi kader doğrultusunda meydana gelmiyor mu zaten? Kadere ve kazaya iman ediyorsak, o zaman feleğe ya da herhangi başka bir şeye sövüp sayıp durmayacağız. |
|
540
|
|
|
|
İnanan insanların çok ciddi bir tavır sergilemesi gerekir. İnsanları güzel ahlaka davet etmek, Allah sevgisinin o kucaklayıcı sıcaklığına insanları yaklaştırmak, gerçek sevginin ve aşkın güzelliğini insanlara anlatmak, her şeye Allah aşkıyla bakmak, Allah’ın tecellisi olarak görmek dünyadaki güzel ve mutlu yaşam için esastır... |
|