Bir Tebessümle Başlar Her Şey…
Günümüzde insanların hayat mücadelesi ve kaygıları giderek artıyor. Eskiden lüks sayılan yaşam biçimleri artık “standart” kabul ediliyor; ancak gelirler aynı hızla artmadığı için insanlar daha çok çalışmak zorunda kalıyor. Bunun doğal sonucu ise stres… Zamanla gerginlik, kişiliğimizin ayrılmaz bir parçası hâline geliyor.
Evet, hayat zor. İş yaşamında rekabet, zaman baskısı, başarısızlık korkusu, ekonomik endişeler; aile ilişkileri, sağlık sorunları, çatışmalı durumlar… Gariptir ki, bütün bunlar nedense hep bizi bulur.
Bu bunaltıcı süreçte, yeterli özgüvene ve içsel motivasyona sahip olmayanlar sorunlarla mücadele edemediklerinde, ne yazık ki intihara kadar uzanan karanlık yolların eşiğine gelebiliyorlar. Oysa güvenilir, eğitimli ve yol gösterici akıl hocalarıyla sorunlarını paylaşabilselerdi, hayat bambaşka bir yöne evrilebilirdi.
Yıllar önce yabancı filmlerde bana tuhaf gelen bir ayrıntı vardı: Neredeyse herkesin bir psikoloğu olurdu. Haftada bir-iki kez gider, dertleşir, oradan aldığı pozitif güçle hayata daha sağlam tutunurdu. Bizde ise psikoloğa gitmek diye bir kavram yoktu; psikiyatra gitmek ise adeta mecbur kalındığında ve gizlice yapılan bir işti.
Bugün bakıyorum; her yer psikolog danışmanlar, yaşam koçları, mentorlarla dolu. Öyle ki, bu işin tabiri caizse cılkı çıkarılmak üzere. Yeterli denetim ve yetkilendirme olmadığı için, iyi niyetli insanlar bir kez daha kullanılabiliyor, hatta sömürülebiliyor.
Bu nedenle, özellikle uzman doktorlar ve yetkin psikologlar dışında kalan kişilere başvururken iki kere düşünmek gerektiğine inanıyorum. Elbette maddi olanaklarınız varsa… Ama eğer zaten maddi sıkıntılar yüzünden çıkmazda olduğunuzu düşünüyorsanız, bu sürecin size ek bir külfet yükleyip yüklemediğini de hesaba katmalısınız.
Oysa işin en kolayı, en başta iç motivasyonumuzu güçlendirmek ve her güne bir tebessümle başlamaktır. Sorunlarımızın sadece bize ait olmadığını, tüm insanların benzer dertlerle boğuştuğunu fark etmeliyiz. Unutmamalıyız ki, beterin beteri vardır.
Dahası mı? Haftada bir kez bir hastanenin acil servisine gidin, bir köşeden seyredin. Sorunlarınızın aslında ne kadar hafif olduğunu göreceksiniz. Yetmedi mi? Bir mezarlık ziyareti yapın. Hayatın ne kadar kısa olduğunu ve sorunları büyütmenin ne kadar anlamsız kaldığını daha iyi anlayacaksınız.
İşte bu yüzden diyorum ki; “Bir Teselli Ver” yerine “Bir Tebessüm Et” olgusunu hayat prensibi yapmalıyız.
Gülümseyelim. Ve bir yazarın dediği gibi, “Bugün, hayatımızın geri kalanındaki ilk gündür.” Bu güne mutlu başlayalım, mutlu bitirelim.

