Kur’an’ın kavram dünyasında, "resul" ve "nebi" terimlerinin sıkça yer aldığı görülmektedir. Ancak bu iki terimin anlamları ve aralarındaki farklar hem geleneksel İslam yorumlarında hem de modern dönemde tartışma konusu olmuştur. Geleneksel meallerde genellikle her iki kavram da "peygamber" veya "elçi" olarak çevrilmiş, aralarındaki ince farklar göz ardı edilmiştir.
Resul ve Nebi Kelimelerinin Kökeni ve Anlamı
- Nebi:
Köken: Nebi kelimesi, nebe (haber) kökünden türemiştir. "Haberci" , "Haber getiren" veya "bilgi veren" anlamına gelir.
Görevi: Nebi, Allah’ın insanlara vahiy yoluyla ilettiği haberleri tebliğ eden kişidir. Bu haberler, Allah’ın varlığı, birliği, ahiret, ibadetler gibi temel inanç esaslarıdır. Nebiler, bu haberlerin toplandığı ilahi kitaplarla da donatılmıştır. Örneğin, Nebimiz İsa’ya İncil, Nebimiz Muhammed’e ise Kur’an verilmiştir.
Kur’an’da Sad Suresi 67. ayet bu durumu destekler:
> "De: 'O, büyük bir haberdir." - Resul:
Köken: Resul kelimesi, risl kökünden türeyip “yumuşaklıkla göndermek” anlamına gelir. Bu kökten türeyen irsâl fiili, bir şeyi yönlendirme, gönderme anlamlarını taşır. Resul, mesajı ekleme ve çıkarma yapmaksızın ileten kişidir.
Görevi: Resul, Allah’tan aldığı mesajı insanlara aktaran ve vahiyleri tebliğ eden bir elçidir. Ancak, resullerin kitap alması zorunlu değildir. Resuller, kendilerinden önce gelen nebilerin getirdiği kitapları insanlara öğretir ve uygular.
Resul ve Nebi Arasındaki Temel Farklar - Kur’an, tüm nebilerin aynı zamanda resul olduğunu ancak her resulün nebi olmadığını ifade eder. Bunun temel nedeni, resullerin kitap sahibi olmayabileceğidir. Örneğin, Musa hem resul hem nebi idi çünkü kendisine Tevrat'ın bir kısmı indirilmiştir. Ancak, Musa’dan sonra gelen resuller, Tevrat’tan Nebimiz Musa'ya indirilen kısmı tebliğ etmişlerdir ve kitap sahibi olmamışlardır. Sonrasında gelen nebiler kitap sahibi olmuşlardır. Kur’an’da resul ve nebi arasındaki bu ayrım, insanlara vahiylerin iletilmesi ve bu vahiylerin kitap olarak iletilip iletilmediğiyle ilgilidir.
- Kitap Almak:
Nebiler: Allah’tan vahiy yoluyla kitap alırlar. Kur’an’da Musa, İsa, Nuh ve Muhammed nebiler olarak geçer.
Resuller: Nebilerin getirdiği kitapları tebliğ eder, ancak kendilerine yeni bir kitap indirilmez.
Örnek:
Musa’ya Tevrat'tan bir kısmı verilmişken, Musa’dan sonra gelen resuller bunlarla amel etmişlerdir. Sonrasında gelen nebilere kitaplar verilmiştir. - Vahiy Alan ve Aktaranlar:
Nebi, kitap alır, ilahi haberlerin doğrudan muhatabıdır.
Resul, kitap almayabilir ancak haberleri topluma ulaştıran bir görevli konumundadır. Vahyi alır ve insanlara iletir.
Resul ve Kitap Arasındaki Temel Farklılıklar
Kur’an’da geçen kavramların doğru anlaşılması, dinin özünü kavramak açısından son derece önemlidir. Bu bağlamda uydurulan bir iddia olan “Resûl” ve “Kitap” kavramlarının birbirine eşitlenmesi ya da özdeşleştirilmesi, hem dilbilimsel açıdan hem de Kur’an’ın bağlamı açısından ciddi bir hata içerir. Özellikle bazı çağdaş meâl ve tefsir çalışmalarında “Resûl=Kitap” anlayışına yönelinmesi, kavramsal sapmalara yol açmakta ve Kur’an’ın mesajını gölgelemektedir. Arapça’da “رَسُول” (resûl) kelimesi, "gönderilmiş kişi" anlamına gelir ve genellikle Allah tarafından mesaj iletmekle görevlendirilmiş akıllı, iradeli elçileri ifade eder. Kelime kökeni ر-س-ل fiil köküne dayanır ve “göndermek” anlamı taşır. Aynı kökten gelen “رِسَالَة” (risâle), bir mesaj, bildiri, gönderilmiş söz anlamındadır ve bir tür mastardır; yani soyut bir gönderilmişliği ifade eder. Buna karşın “كِتَاب” (kitâb) kelimesi, “yazılmış olan” anlamına gelir ve yazılı metni ifade eder. Kökü ك-ت-ب olup yazmak fiilinden türemiştir. Her iki kelime hem köken hem anlam hem de kullanım açısından açıkça farklıdır. Bir kelimenin anlamı, yalnızca kökünden değil, aldığı harf dizilimlerinden, harekelerden ve bağlamdan da etkilenir. Bu bağlamda, “رسول” ile “رسالة” arasında bile anlam farkı varken, tamamen farklı kökten gelen “كتاب” ile “رسول” arasında anlam birliği olduğunu söylemek, hem dilbilgisi hem de Kur’an ilimleri açısından hatalı bir yaklaşımdır. Süleymaniye Vakfı’na ait bazı meallerde “Resûl” kelimesinin bazen doğrudan “kitap” anlamına gelebileceği iddia edilmektedir. Dayanak olarakta El-Râgıb el-İsfahânî’nin “el-Müfredât” adlı sözlüğünden alıntı yapılmaktadır. Ancak bu alıntının bağlamından koparıldığı ve eksik yorumlandığı görülmektedir. El-Müfredât’ta geçen “bazen kişinin üstüne aldığı söz için kullanılır” ifadesi, doğrudan sözün resûl anlamına geldiğini göstermez. Burada kasıt, sözün ancak biri tarafından üstlenildiği takdirde risâlet anlamı kazanacağıdır. Yani ortada bir söz olabilir, ama bu sözü iletme görevini üstlenen biri yoksa o söz ne risâle olur ne de o söz bir “resûl” sayılır. Bu da göstermektedir ki resûl kavramı, mutlaka bir akıl, irade ve görev bilinci taşıyan bir özneye aittir. Kitap ise cansız, yazılı bir metindir. Kitap ne konuşur, ne yürür, ne mücadele eder. Oysa resûller halk içinde yaşayan, mesajı uygulayan, inkârla mücadele eden insanlardır. Kur’an’da resûller müjdeleyici (beşîr), uyarıcı (nezîr), öğretici (muallim), arındırıcı (yüzekkî) sıfatlarıyla tanımlanır. Bu sıfatlar fiilî bir sorumluluğu, etkileşimli bir misyonu ve toplumsal bir rolü ifade eder. Kitap ise bu fonksiyonları taşımaz. Kitap sadece bir araçtır; resûlün misyonu, kitabın mesajını söylemek, uygulamak, örnek olmak ve yaşatmaktır. “Resûl = Kitap” anlayışı, Kur’an’ın kavramsal bütünlüğüne, Arap dilbilgisine ve ayetlerin bağlamına aykırıdır. Resûl, iradeli ve görevli bir elçidir; kitap ise yazılı vahyin kendisidir. Kitap ile resûl arasındaki ilişki bir özne-nesne ilişkisidir. Kitap, resûlün kendisiyle görevli olduğu mesajdır. Kur’an boyunca resûllerin kitapla uyardıkları, kitapla mücadele ettikleri, kitapla hükümler verdikleri belirtilmiştir.
Kur’an’da Resul ve Nebi Kavramlarının Kullanımı - Nuh Örneği:
Kur’an’da Nuh nebi olarak tanımlanır.
“Ve hani biz nebilerden söz almıştık. Senden, ve Nuh'tan, ve İbrahim'de ve Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan onlardan sapasağlam söz almıştık. ” (Ahzab Suresi 7. ayet)
Ancak Nuh’un hangi kitabı aldığı Kur’an’da belirtilmemiştir. - Yasin Suresi Örneği:
Yasin Suresi’nde bir kasabaya gönderilen üç resulün aynı dönemde görev yaptıkları anlatılmaktadır:
> “Biz onlara ikisini göndermiştik, onları yalanladılar. Biz de üçüncüyle destekledik. Dediler ki: Biz size gönderilen elçileriz.” (Yasin Suresi 14. ayet)
Bu ayette, üç resulün aynı anda bir topluma gönderildiği belirtilir. Ancak bu resullerin kitap almadığı, yalnızca tebliğ görevini yerine getirdikleri anlaşılmaktadır. - Kur'an'da Açıkça Nebilere Kitap Verildiğinin Geçmesi:
Bakara Suresi 213. ayetinde insanların başta bir tek ümmet olduğu sonrasında Allah'ın nebileri müjdeci ve uyarıcılar olarak gönderdiği ve anlaşmazlığa düştükleri şeylerde insanlar arasında hükmetmeleri için onlarla birlikte kitap indirildiği geçmektedir:
>" İnsanlar bir tek ümmetti. Sonra Allah nebileri müjdeci ve uyarıcılar olarak gönderdi. Ve anlaşmazlığa düştükleri şeylerde insanlar arasında hükmetmesi için onlarla beraber kitabı indirdi. Ve kendilerine açık deliller geldikten sonra aralarındaki haksızlık nedeniyle onda ayrılığa düştüler. Allah iman edenleri düştükleri ayrılıktan doğru yola iletti. Ve Allah dilediği kimseyi doğru yola iletir."(Bakara Suresi 213. ayet)
Peygamber, Elçi ve Kur’an’ın Orijinal Terminolojisi
Geleneksel çevirilerde kullanılan "peygamber" ve "elçi" kelimeleri, resul ve nebi kavramlarını doğru bir şekilde yansıtmamaktadır. Peygamber kelimesi Farsça kökenlidir ve Kur’an’da yer almaz. Aynı şekilde, elçi kelimesi de Türkçe bir karşılıktır ve Arapça orijinal metinde bulunmamaktadır. Bu nedenle, Kur’an’ın orijinal terminolojisine sadık kalarak resul ve nebi ayrımını doğru anlamak önemlidir. Farsçadaki "پیغمبر" (peyğamber) kelimesi, Arapçadaki "نبی" (nebi) kelimesiyle aynı anlamı taşır. Farsça kelimenin kökeni, "peygam" (mesaj) ve "ber" (taşıyan) kelimelerinin birleşiminden gelir. Yani, "peygamber" kelimesi "mesajı taşıyan kişi" olarak açıklanabilir. Kur’an, resul ve nebi terimlerini farklı görev ve misyonları ifade etmek için kullanır. Nebiler, Allah’tan doğrudan kitap alan peygamberlerdir ve tüm nebiler aynı zamanda resuldür. Ancak resuller, ilahi kitap almaksızın nebilerin getirdiği vahyi tebliğ eden elçilerdir. Kur’an’ın mesajlarını doğru anlamak için bu ayrımı göz önünde bulundurmak, yanlış anlamalardan ve geleneksel yorumların etkisinden kurtulmayı sağlar. Resul ve nebi kavramlarının dilbilimsel ve semantik analizleri, Kur’an’ın ilahi mesajının daha iyi kavranmasına yardımcı olur.
Resul ve Nebi Kavramlarının Günümüzdeki Anlamı
Resul ve nebi arasındaki bu farklar, İslam düşüncesinde zamanla yanlış tanımlanmış Eşariler resulün kitap verilen kişi olduğunu nebinin kitap almadığını iddia etmişler ancak Azîzuddîn en-Nesefî tarafından sistematik hâle getirilmiş ve daha sonra özellikle İbn Teymiyye gibiler tarafından savunulmasıyla birlikte bu şekilde kabul edilerek günümüze kadar getirilmiş ve günümüzde dahi bu şekilde kabul eden kişiler çoğunluktadır. Ancak, can almakla görevli meleklere "resul" denildiği ve Lut’a gelen meleklere de "resul" denildiği göz ardı edilmiştir. Eğer her resulün kitap alması gerektiği kabul edilseydi, can almakla görevli meleklerin de kitap alması gerektiği düşünülürdü. Oysa Allah, Kur’an’da hem insanlardan hem de meleklerden resuller olduğunu belirtmiştir.
"Allah'a karşı yalan uydurandan ya da O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kitaptan nasipleri onlara erişir. Nihayet Resullerimiz canlarını alırken Allah'tan başkasına yalvarmış olduklarınız nerede? diyecekler. Ve kendi aleyhlerine kendilerinin kâfirler olduklarına şahidlik edip bizden sapıp kayboldular derler." (Araf Suresi 37. ayet)
"Allah; meleklerden ve insanlardan Resuller seçer. Şüphesiz Allah işitendir, görendir." (Hac Suresi 75. ayet)
Sonuç olarak, Kur’an’da ‘resul’ ve ‘nebi’ kavramları birbirine yakın anlamlar taşısa da görev, yetki ve bağlam açısından önemli farklar içerir. Resul, mesajı iletmekle görevli iradeli bir elçiyken; nebi vahyin doğrudan muhatabı ve aynı zamanda kitap alan kişidir. Ayrıca resûl ile kitap farklıdır. Kitap iradesiz, cansız nesne resûlse irade sahibi canlı bir varlıktır. Bu ayrımı doğru anlamak, Kur’an’ın mesajını sağlıklı bir şekilde kavrayabilmek için zaruridir.
Metni kabul etmeyenlere şu soruları sormak istiyorum: - Yasin Suresi’ndeki Üç Resul:
Yasin Suresi’ndeki üç resule aynı anda mı kitap verildi? - Melek Resuller:
Kendisine kitap verilen resul, kitap verilmeyen nebiyse can almakla görevli meleklere kitap verildikten sonra mı can alıyorlar ve Lut'a gelen meleklere kitap mı verildi ki onlara resul deniliyor? Ayrıca Allah insanlardan ve meleklerden resul vardır demektedir. Bu meleklere kitap mı veriliyor? - Bakara Suresi 213. Ayet: Bakara Suresi 213. ayetinde nebilere kitap verildiği belirtilmesine rağmen nebi kitap verilen değildir. Resul'e kitap verilmiştir demek Allah'ın sözünü inkâr etmek olur mu olmaz mı?